CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM’deki Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün sözlerine değinerek, “Geçen gün Sayın Abdullah Gül çok önemli bir cümle kullandı. ‘Aklımızı, fikrimizi bir kişiye teslim etmemeliyiz’ diyor. Aklımızı, fikrimizi bir kişiye teslim edersek biz aklımızı kullanmıyoruz anlamına gelir. İnsanın robotlaşması demektir. Neden aklımızı, fikrimizi bir kişiye teslim etmeyelim. Yüce Yaradan da diyor, ‘aklınızı kullanmıyor musunuz’ diyor. Aklımızı kullanacağız ama bunu eğitimle yapacağız. Üst akıldan söz ediliyor. Sende akıl yoksa üst akıldan söz edersin tabi. Ama akıl varsa bunların tamamını yok sayarsın. Elin oğlu Mars’a gidiyor. Biz hala aklımızı birisine kiraya veriyoruz. Türkiye nasıl büyüyecek, gelişecek. Bunun yolu eğitimden geçiyor. Bu eğitim sistemi değişmediği sürece Türkiye asla çağdaş uygarlığı yakalayamaz. Yargı bağımsızlığına dikkat etmemiz lazım. Hakim, önüne gelen kişiyi, savcının gönderdiği kişiyi tutuklamak zorunda hissediyor kendisini. Tutuklamazsa FETÖ’cü diyecekler bana diyor” ifadelerini kullandı.
“Gazetecilerin hapse atılması asla doğru değildir” Gazetecilerin hapse atılmasına, gazete ve televizyonların kapatılmasına değinen Kılıçdaroğlu, “Şimdi gazeteciler hapiste. Gazeteler, televizyonlar kapatılıyor. Bunu demokratik dünyaya anlatamazsınız. Bir gazeteciyi neden hapse atıyorsunuz. Gülen örgütünü savundu diye, yazılarıyla yardım etti diye. Bırak yazılarıyla yardım edeni çıkıp TBMM kürsüsünden övgüler düzen adamlar var. Peki bunlara ne yapacaksınız? Gazeteci düşüncesini benimsemek bile, savunmasak bile özgürlüğün timsalidir. Bütün demokrasilerde bu böyledir. Gazetecilerin hapse atılması asla doğru değildir. 60-70 yaşında gazeteciyi hapse atmak nedir? Tutuksuz yargılarsın, yurt dışına çıkış yasağı koyarsın, pasaportuna el koyarsın. Hapse atmanın mantığı yoktur. Gazetecileri hapse atmak, gazeteleri kapatmak, televizyonları kapatmak darbecilerle aynı çizgiye düşmek demektir. Hukukun üstünlüğünü savunuyorsak medya üstünlüğünü de savunmak zorundayız. Kalemini kullanan bir gazeteciyi hapse atmayı asla doğru bulmuyorum” değerlendirmesinde bulundu.
“Cadı avı başlatmak çok tehlikelidir” Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Darbe girişiminde bulunanlar da soruşturma açılsın, yargılansınlar ama nasıl yargılanacaklar? Hukukun üstünlüğü içerisinde bütün bu sürecin yapılması lazım. Baskı, şiddet, işkence görürse bunlar, bütün bu çabalar boşuna gitmiş olur. Hukukun üstünlüğü çok önemlidir. Cadı avı başlatmak, herkesi yakalamak, ihbar geliyor şimdi herkes sevmediği adamları ihbar ediyor bu FETÖ’cü diye. Bunlar doğru değil. Cadı avı başlatmak çok tehlikelidir. OHAL sürecini bu nedenle doğru bulmadık zaten. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde Şehir Tiyatroları var. Bir teknik personel ve 6 sanatçı FETÖ’cü diye işlerinden edildi. Oysa bunların bütün hayatı demokrasi üzerine kuruldu. Arkasından fırsat bulup 20 sanatçının daha işine son verdiler. Bu sanatçıların tamamı ödül almışlar. Nasıl oluyor da bunların performansı düşük. Performansı ölçecek olan sen misin, oyunun yönetmeni mi? OHAL’i fırsat bilip bir sanatçıyı hapse atmak, işinden etmek Türkiye Cumhuriyeti’ne yakışır mı? Onlar insan değil mi? Çoluk çocuğu var. Hiçbir siyasetçi sanatçıyla uğraşmasın. Sanatçı özgür dünyanın adamıdır. Sanatçı herkesi eleştirir. Siyasetçiysen sanatçıya konu olmayacaksın.” Bugün bir gazetenin manşetten verdiği olaya değinen Kılıçdaroğlu, “Akıncılar Üssü’ne çağırıyorlar, gidiyor Yüzbaşı Özkan, darbeye karşı çıktığı için arkadan vuruluyor. Ama bunu hain ilan ediyorlar. Mahkeme, savcılık yazı yazıyor. Bu adam hain değil, darbecilerle mücadele ediyor. Ailesini düşünün. Sonra hakları iade edildi. Bu tür olaylar doğru olaylar değildir” dedi.
“Kimse 17-25 olaylarını aklamaya yeltenmesin” “Bütün bu olayları 17-25 Aralık’a endeksleyen bir anlayışta başladı” ifadesini kullanan Kılıçdaroğlu, “Kimse 17-25 olaylarını aklamaya yeltenmesin. Darbeyi de bunun için kullanmasın. Darbeciler nasıl yargılanıyorsa devleti soyanların da, kul hakkı yiyenlerin de yargılanması lazım” diye konuştu.
“Umuyorum ve diliyorum grubu olan 4 siyasi parti de 81 il değil, 83 kararını alır TBMM’den” Kılıçdaroğlu, konuşmasının devamında şunları kaydetti: “Ne Şırnak’ın ne Hakkari’nin il kapsamı dışına çıkarılmasını parti olarak asla doğru bulmuyoruz ve bunun mücadelesini vereceğiz. Diyorlar ki, iki ili güvenlik nedeniyle ilçe yapıyoruz. Bunun kadar abes bir düşünce olamaz. Ne demek yani Türkiye Cumhuriyeti ilini mi koruyamıyor? Yani ben Hakkari’nin, Şırnak’ın güvenliğini sağlayamıyorum, iyi de o zaman hükümette ne işin var? Güvenlik nedeniyle bunu yapıyorsanız, Yüksekova ve Cizre’de il olsun itirazımız yok. Yüksekova ve Cizre’de il olsun. Hakkari’de, Şırnak’ta il olsun. 81 ilimiz değil, 83 ilimiz olsun. Bana AK Parti’den grup başkanvekili ve hükümetten bir bakan geldi. Size burada anlattığım düşünceleri kendilerine de anlattım. Bizim Cumhuriyet tarihinde bir ilin il vasfından çıkarılması Osman Bölükbaşı’nın bir ilden milletvekili seçilmesiyle başlamıştır ve Kırşehir ilçe yapılmıştır. Bu ayıbı demokrasi temizlemiştir. Sonra yeniden Kırşehir il yapılmıştır. Şırnak’ı neden il olmaktan çıkarıyorsunuz. Verdiğiniz bir hak geri alınmaz. Hakkari’yi neden çıkarıyorsunuz? Umuyorum ve diliyorum ortak aklı egemen kılarız. Grubu olan 4 siyasi parti de 81 il değil, 83 kararını alır TBMM’den. Herkes memnun olur, kimseyi küstürmeyiz.”
Pelin Üzek
dikGAZETE.com