Bolu
Fatih Sultan Mehmet'in hocası olarak bilinen ve İstanbul'un fethinde önemli rol oynayan Akşemseddin hazretleri, vefatının 563. yılında anılıyor.
Bugün Suriye sınırları içinde yer alan Şam'da 1390'da doğan ve asıl ismi Muhammed Şemseddin bin Hamza olan Akşemseddin hazretleri küçük yaşta Kur'an-ı Kerim'i hıfzetti.
Ailesiyle 7 yaşında Anadolu'ya gelip Samsun'un Kavak ilçesine yerleşen Akşemseddin, babası alim Şeyh Şerafeddin Hamza'nın vefatının ardından şeri ilimlerle tıp eğitimi aldı.
Osmancık Medresesinde müderris olan Akşemseddin, tasavvuf yolunda yükselmek için İran, Şam ve Bağdat'ı dolaştıktan sonra tavsiye üzerine zamanın büyük velisi Hacı Bayram Hazretlerine gitmeye karar verdi.
Hacı Bayram Veli'nin yanında kaldığı süre içinde tasavvufun inceliklerini öğrenen Akşemseddin, icazetini aldıktan sonra Beypazarı'na yerleşti. Bir süre burada kalan Akşemseddin hazretleri, daha sonra Göynük'e gitti.
Göynük'te yaşadığı dönemde Fatih Sultan Mehmet'in fetih hazırlıkları yaptığı haberi üzerine Edirne'ye giden Akşemseddin Hazretleri, İstanbul'un fethine katılarak padişahın yanında bulundu.
Fatih Sultan Mehmet'in "O benim hocamdır. Şehrin manevi fatihidir." dediği Akşemseddin, fetihten sonra Ayasofya'da kılınan ilk cuma namazında hutbe okudu.
Akşemseddin, İstanbul'da Eyüp Sultan Hazretleri'nin kabrini de bulduktan sonra padişahın tüm ısrarlarına rağmen Göynük'e döndü ve 1459'da burada vefat etti.
"İstanbul'un manevi fatihi", büyük bir alim, usta bir hekim, büyük bir veli ve çok yönlü bir bilim insanı olarak bilinen Akşemseddin hazretleri, aynı zamanda yazdığı tıp kitabında mikrobu ilk tanımlayan kişi olarak biliniyor.
Akşemseddin hazretlerinin "Risalet-ün Nuriyye", "Risale-i Zikrullah", "Risale-i Şerh-i Ahval-i Hacı Bayram-ı Veli", "Def'ü Metain", "Makamat-ı Evliya (Velilerin Makamları)", "Maddetü'l Hayat (Hayat Maddesi)", "Nasihatname-i Akşemseddin (Akşemseddin Nasihatnamesi)", "Kitabu't-Tıp (Tıp Kitabı)" ve "Hall-i Müşkilat (Güçlüklerin Halli)" isimli eserleri bulunuyor.
"Tarihimizde İstanbul'un fethiyle özdeşleşen bir karakter"
Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Akşemseddin İslami İlimler Uygulama ve Araştırma Merkezi (AKİMER) Müdürü Dr. Öğretim Üyesi Mehmet Tabakoğlu, Akşemseddin'in küçük yaşlardan itibaren ilim ve irfan ortamlarında bulunduğunu ve medreselerde dersler verecek seviyeye ulaştığını söyledi.
Manevi susuzluğunu çeşitli arayışlardan sonra Hacı Bayram Veli'ye mürit olarak dindiren Akşemseddin'in daha sonra Bayramiyye'nin Şemsiyye kolunu kurarak Göynük ve Beypazarı'nda faaliyet gösterdiğini anlatan Tabakoğlu, şunları kaydetti:
"Buralarda birer mescit ve değirmen yaptırdığı aktarılır. Mescid yaptırmak; Kur'an'da Allah'a ve ahiret gününe inanan müminlerin bir özelliği olarak övülür.
Değirmen yaptırmak, insanların en temel ihtiyacına cevap veren bir iştir. Ayrıca Akşemseddin sadece dini ilimlerde değil, tıp ve eczacılık gibi alanlarda da insanlara faydalar sunmuştur.
Hazreti Peygamber, 'İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olanlardır.' buyuruyor. İşte Akşemseddin gibi mutasavvıfların insanlara faydalı olabilecek bütün faaliyetlerini, bu bakış açısından yorumlamak mümkündür.
Yani sadece insanların ibadetlerini çoğaltmaları için değil, aynı zamanda onların en temel ihtiyaçlarına -gıda ve sağlık gibi- yönelik ellerinden ne geliyorsa dönemin şartları çerçevesinde yapmaya çalışmışlardır."
Tabakoğlu, Akşemseddin'in tarihte İstanbul'la, İstanbul'un fethiyle, fetihten sonra Eyüp Sultan'ın mezarını bulmasıyla ve Ayasofya'da ilk cuma namazını kıldırmasıyla özdeşleşen bir karakter olduğunu aktararak şunları kaydetti:
"Tasavvufi dünya görüşünün bir gereği olarak maddi menfaatlere öncelik vermemek gerektiğini, sadece kendisini düşünen, kendi çıkarları için yaşayanlar yüzünden fethin geciktiğini, böylesi zor bir zamanda padişaha söyleten irade ve cesaretin adı Akşemseddin'dir.
Bazı uygulamaları ve düşünceleriyle zaman zaman çokça eleştirilen mutasavvıfların o dönemde en meşhurlarından olan Hacı Bayram ve Akşemseddin'e güvenenler ise padişah 2. Murad ve oğlu Fatih Sultan Mehmet'tir.
Allah bu güvenlerini boşa çıkarmamıştır fakat şartlar da buna göre olgunlaşmıştır. Bir insan düşünelim, beşikteyken kendisine 'İstanbul'u fethedecek.' deniyor ve çocuk dünyanın bu en zor işi için sürekli çalışıyor, çabalıyor.
Yabancı diller öğreniyor, teknik resimler yapıyor, mühendislik öğreniyor, çocuk yaşta tahta çıkarak yönetimi tecrübe ediyor. Yani aldığı müjdenin hakkını verebilmek adına yaşıyor, ne gerekiyorsa yapıyor.
Diğer taraftan manevi destek, müjde ve dua alıyor. Hepsi birleşince İstanbul oluyor, İstanbul 'İslambol' oluyor, belki Türklerin tarihteki en büyük başarısı oluyor, bütün Müslümanların umudu oluyor..."
Akşemseddin'in, Fatih Sultan Mehmet'in yanında yer alarak onu desteklediğine, bizzat kendisinin de fethe katılarak ordunun moralini yükselttiğine işaret eden Tabakoğlu, "En zor zamanlarında Fatih'in kararlı, sabırlı, dirayetli ve dikkatli olmasını isteyen Akşemseddin, neticede kültürümüze çok önemli miraslar bırakmıştır. Osmanlı padişahları, belki bu müjdelerin mutasavvıflar diliyle gerçekleştiğini görerek onları desteklemişlerdir. Bazı istisnalar dışında sufilerle yöneticiler arasındaki sevgi ve saygı atmosferi yüzyıllarca devam etmiştir. Diyebiliriz ki Akşemseddin'in temsil ettiği manada bir tasavvuf anlayışı, en zor zamanlarında devletine ve milletine hizmeti gaye edinen, bunun için de hiçbir maddi menfaati öne almayan bir bakış ve duruştur" dedi.
Kaynak: AA
.
dikGAZETE.com