İstanbul
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da konuşmacı olarak katıldığı, iki gün süren forumda "21. Yüzyılın Krizleri ve Siyasetin Geleceği", "Siyasette Etik, Kültür ve Felsefe", "21. Yüzyılda Siyasal Kurumlar ve Yeni Yaklaşımlar", "Dijital Çağda Siyaset ve Medya", "Değişen Siyasi Liderlik: Yerel ve Küresel Sorunlar", "Yeni Güç Savaşları: Ekonomi ve Enerji Politikaları", "İnsani Krizler, Kültürel Çatışmalar ve Siyasetin Cevabı", "Yeni bir Soğuk Savaş mı? Küresel Jeopolitik ve Riskler", "Terör ve Güvenlik: Küresel Tehditler", "Siyasette ve Toplumda Dinin Rolü" başlıkları ele alındı.
"İnsanlığın iyiliği için öneriler" hedefiyle düzenlenen foruma katılan ABD, Almanya, Azerbaycan, Fransa, İngiltere, Güney Afrika, Gürcistan, İtalya, Katar, Lübnan, Moritanya, Norveç, Pakistan, Rusya, Singapur, Sırbistan, Ukrayna ve Ürdün'ün de bulunduğu ülkelerden önemli konuşmacılar, nükleerden enerji savaşlarına, iklimden göçe, insani krizlerden küresel tehditlere bugünün uluslararası ilişkiler meselelerini konuştu.
Nükleer Çağda Barış Vakfı Başkanı Dr. Ivana Nikolic Hughes, eski Norveç İklim ve Çevre Bakanı Erik Solheim, eski Tunus Dışişleri Bakanı Refik Abdüsselam, eski Gürcistan Savunma Bakan Yardımcısı Nodar Kharshiladze, Fransız siyaset bilimci François Burgat, Notre Dame Üniversitesinden Prof. Ebrahim Moosa ve Asya Konseyi Başkanı Dr. Quansheng Zhao gibi isimlerin konuşmacı olduğu forumda, AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, AK Parti Genel Başkan Yardımcıları Efkan Ala, Cevdet Yılmaz ve Mustafa Şen, AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti milletvekilleri Volkan Bozkır ile Mahir Ünal, panellerde moderatörlük yaptı.
Koordinatörlüğünü AK Parti Yalova Milletvekili Ahmet Büyükgümüş ve AK Parti MKYK Üyesi Ayşe Böhürler'in üstlendiği forum, yerli ve yabancı medyadan da yoğun ilgi gördü.
Hilton İstanbul Bosphorus'da düzenlenen forumun ikinci günkü oturumunda moderatörlüğünü AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Efkan Ala'nın yaptığı "Yeni bir Soğuk Savaş mı? Küresel Jeopolitik ve Riskler" başlıklı bir panel gerçekleştirildi.
Rusya Dışişleri Bakanlığı Diplomasi Akademisi Rektör Yardımcısı Oleg Karpovich, dünyanın birçok yerinde halihazırda çatışmalar yaşandığını, bazı güçlerin dünyayı daha büyük çatışmalara sürüklemeye çalıştığını savundu.
2011 yılındaki Arap Baharı'nda istikrarlı ve sistemleri olan ülkelerde karşı devrimler gerçekleştirildiğini hatırlatan Karpovich, şunları anlattı:
"Bu karşı devrimler sadece Orta Doğu'da gerçekleşmedi aynı zamanda eski Sovyet Cumhuriyetleri'nde de gerçekleşti. Bu bölgelerdeki renkli devrimleri nasıl tanımladığımız da çok net değil. Dolayısıyla halen dünyada bu tarz eğilimler gerçekleştiriliyor. Bu devrimleri tanımlamakta bazen ciddi sorunlar doğuyor. Bir tanım var 'Devrim aslında bir nevi kaostur.' Bu devrimler, büyük devletleri ekonomik olarak yıkma amacı taşıyor. Tarihsel süreçte bunun bazı güçler tarafından organize edildiğini de gördük." diye konuştu.
Karpovich, salgından sonra Avrupa'da liderlerin süreci kontrol edemediğini, halklarına yardım konusunda yetersiz kaldığını ve bu durumun Batı'da lider krizine neden olduğunu söyledi.
Avrupa’daki liderlerin İkinci Dünya Savaşı'ndaki liderler kadar öngörülü olmadığını dile getiren Karpovich, "Ne yazık ki yeni liderler kriz durumlarında ne yapılacağını ya da krizi nasıl yönlendireceğini bilmiyor. Dolayısıyla Avrupa başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde liderlere yönelik bir güven krizi yaşanıyor. Bu son derece tehlikeli bir durum." dedi.
Rusya’da yakın zamanda LGBT ve diğer eğilimlerle ilgili bir kanunun hayata geçirildiğini hatırlatan Karpovich, "Bunlar dinimize aykırı eğilimler ve (Rusya Devlet Başkanı Vladimir) Putin’in de bu konulardaki düşünceleri çok net. Biz ne LGBT ne de cinsiyetsizlikle ilgili kavramların, ülkemizde zemin bulmasına, yaşamasına izin vermeyeceğiz." değerlendirmesinde bulundu.
Karpovich, dünyanın çok kutuplu bir sürece evrildiğini belirterek, Çin, Türkiye, Hindistan ve Rusya gibi ülkelerin bu yeni dünya düzeninde önemli aktörler olarak ön plana çıkacağını kaydetti.
Çok kutuplu dünyanın yeni karmaşa ve krizleri de beraberinde getirdiğini dile getiren Karpovich, diplomasi ve müzakerelerle, sorunların aşılabileceğine inandığını ifade etti.
"ABD, Çin'i veya Rusya'yı çok güçlü görmek istemiyor"
Lahor Üniversitesi ve Atlantic Council Güney Asya Merkezi Kıdemli Araştırmacısı Dr. Rabia Akhtar ise ABD'nin Çin ve Rusya ile soğuk savaş politikası sürdürdüğünü savundu.
ABD'nin uluslararası nizamdaki statükosunu korumak için Çin ve Rusya'yı tehdit olarak gördüğünü belirten Akhtar, "ABD, Çin'i veya Rusya'yı çok güçlü görmek istemiyor. Çünkü onların güçlü olmasını kendi iktidarı için tehdit olarak algılıyor. ABD, yeni dünya düzeninde de nüfuzunu korumak için yeni güç odaklarına karşı soğuk savaş veriyor." diye konuştu.
Akhtar, ABD ile Rusya arasındaki soğuk savaşın sadece ekonomik ve siyasi bir rekabetten kaynaklanmadığını aynı zamanda küresel nüfuz konsolide etme amacı da taşıdığını belirtti.
ABD'nin Doğu Avrupa’da askeri varlığını arttırdığına dikkati çeken Akhtar, şöyle devam etti:
"ABD, Doğu Avrupa'da varlığını arttırıyor, diğer yandan Rusya’ya karşı Ukrayna'yı destekliyor. ABD bunları yaparken Rusya ile Çin de Asya'da ve çeşitli konularda bir araya geliyor. Şu anda bu ülkeler arasında enerji, stratejik bir silah haline gelmiş durumda. ABD siber güvenliğe çok ciddi yatırım yapıyor. Çin ve Rusya da öyle."
Dünyanın şu anda içinde olduğu sürecin Soğuk Savaş II şeklinde tanımlandığını, ticaret, enerji ve tedarik zincirleri üzerinden büyük bir rekabetin yaşandığını belirten Akhtar, ABD'nin 'Çin tehdidi' stratejisinin tehlikeli ve iki yüzlü bir strateji olduğunu dile getirdi.
Şu anki uluslararası sistemin, ABD'nin menfaatlerine göre şekillendiğini anlatan Akhtar, yeni süreçte bu hakimiyetin ciddi jeopolitik sonuçlar doğuracağını kaydetti.
"Türkiye öncülüğünde yeni birlikler kurulmalı"
Gürcistan Stratejik Analiz Merkezi Kurucusu, Savunma ve İçişleri Eski Bakan Yardımcısı Nodar Kharshiladze de yeni dünya düzeni söylemlerine rağmen barış ihtimalinin çok uzak olduğunu söyledi.
Türkiye'nin de içinde olduğu bölgede çok sayıda savaş ve çatışmaların yaşandığına işaret eden Kharshiladze, şu ifadeleri kullandı:
"Türkiye için de çok zor bir dönemdi. Orta Doğu için de çok zor bir dönemdi. Biz her şeyi aynı standartlarla ölçemeyiz. Bu adil de olmaz. Dolayısıyla tüm bu süreçlerden sonra bir strateji ortaya koymamız lazım. Çünkü savaşı engelleyecek uluslararası bir sistem yok. Biz acaba bir dünya barışı tesis edebilir miyiz? Öyle bir sistem yaratmalıyız ki bir daha savaş kader olmamalı. Bunu başarabilir miyiz bunu konuşmak zorundayız."
Kharshiladze, Orta Doğu'da ve yakın bölgesinde savaşlara engel olacak tek oyuncu ülkenin Türkiye olduğunu söyleyerek, "Türkiye’nin bu konuda iyi bir gündemi var. Bu nedenle Türkiye’ye müteşekkirim. Çünkü bu bölgeye hala yardımınız ve desteğiniz devam ediyor." dedi.
Yeni dünya düzeninde Türkiye’nin yürüttüğü politikaya benzer bir sisteme ihtiyaçları olduğuna dikkat çeken Kharshiladze, şöyle devam etti:
"Kaynakları yeterli olan Türkiye, Brezilya gibi ülkeler bir araya gelsinler yeni dünya düzeninde ne yapabileceklerini konuşsunlar. Planlarını ortaya koysunlar. Sayıları 5 olsun veya daha fazla olsun, dürüst olmak gerekirse Birleşmiş Milletlerin (BM) güncelleneceğine inanmıyorum. Karadeniz’de enerji üstleri büyüdükçe Türkiye'nin rolü de bir o kadar büyüyecek. Çünkü Avrupa'nın enerjiye ihtiyacı var. Bu enerjiler Türkiye ve Azerbaycan üzerinden sağlanacak."
Türkiye'nin enerji merkezi haline gelmesiyle jeopolitik rolünün katlanarak artacağına dikkati çeken Kharshiladze, Türkiye öncülüğünde yeni birliklerin kurulması gerektiğini belirtti.
Kharshiladze sözlerini şöyle sürdürdü:
"Avrupa Birliği bunun en iyi örneği değil. Biz de kendimize bakmalıyız artık. Çünkü bir gün Batı'nın uyanıp bütün bu sorunları bizim için çözmesini bekleyemeyiz veya gönüllü olarak güçlerini bize bırakmalarını devretmelerini bekleyemeyiz. Ben Amerika'da da yaşadım. Başka yerlerde de yaşadım. Bu kadar saf olduklarını düşünmüyorum."
Kapadokya Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Yazar Alev Alatlı da "21. Yüzyılda Siyaset ve Yeni Açılımlar Forumu"na video konferansla bağlandı.
"İnsanlığın İyiliği İçin Öneriler" başlıklı panelde konuşan Alatlı, insanoğlunun bunca yıllık geçmişe rağmen değişmediğini söyledi.
Herkesin ilerlemelerden bahsettiğini anlatan Alatlı, "Bunlar ilerleme değil. Bunlara küçük ışık diyebiliriz. İnsan ömrünün uzadığını söylüyorlar. Tıptaki ilerlemelerin kısm-ı azamı, sadece zorlanmış bir makineye bağımlılık gibi. Bir insanı 9 yıl makineye bağlı yaşatmak insanın ilerlemesi anlamına gelmiyor. Belki bu işkence süresinin uzaması gibidir. Şu anda insanoğlunun çektikleri 20. yüzyıldan az değildir. Geçen bunca zamana rağmen bir şey öğrenmediğimiz kanısındayım. Atom bombası bize bir şey öğretmedi. Şiirler yazdık, gözlerimiz doldu ama bir şey öğrenmedik. 1. Dünya Savaşı'ndan önce de bir şey bilmiyorduk, 2. Dünya Savaşı daha acı oldu. Esasen meselenin köküne inmezsek, bütün bu toplantılarımız, düşünce kuruluşlarımız bizi bir yere getirmez." diye konuştu.
Alatlı, insanların sergilendiği "İnsanat bahçeleri"nin 1958'e kadar varlığını sürdürdüğünü anımsatarak, şöyle devam etti:
"Sanırım son kapatılan Belçika'daydı. Belçika Kongo'nun sahipliğini yapmıştı ama aynı Belçika en son alınan bilgilere göre DEAŞ'a en çok militan yollayan ülke oldu. Abdülhamid Han'a 1905'te düzenlenen suikast girişiminde yine Belçika başrollerdeydi. Hatta suikastçı oradan ithal edildi. Bir ulus görüyorsunuz ama 200-300 yıl içi acımadan bu işleri yapıyor. Oturduğunuz yerden fikircilik yarışına girerseniz ki üniversitelerde olan budur, üst üste sayfalar ekliyorsunuz ama en sonunda Belçika'nın en çok terörist yaratan ülke olduğunu söyleyemiyorsunuz. Çünkü kimse kalkıp da 'Bu eski bir karın ağrısının sonucudur, bir öfkesi var bu insanların.' demiyor. Bunu diyen de olmadı bugüne kadar. Geçen sürede hiçbir şeyin değişmediğini söylüyorum. Teknolojiyle bir şeylerin değişeceğini söyleyenler var. Katılmıyorum. Marks'ın lafına yakın düşen bir sözüm olacak: 'Teknoloji insanın afyonudur.' Neden bunu söylüyorum? Çünkü teknoloji ona ulaşamayanların elini kolunu bağlar. Bize masal anlatır. Afrika'da bir su kuyusunu kendisi açamayan milyonlarca insan varken, siz Batı teknolojisinin nelere kadir olduğunu anlatırsanız ben sizi dinlemem. Teknoloji sizi sindirir, size yardım etmez."
Salgın ve kurumların değişim süreci
AK Parti Eskişehir Milletvekili Nabi Avcı, iki gün boyunca panellerde konuşulan konuların ana temasının "zemin kayması" olduğunu dile getirerek, eski dünyanın bittiğini ifade etti.
"Okul" kavramını, "Endüstri devriminin icatlarına göre, fabrika düzeniyle fabrika bandıyla hazırlanmış dört duvar arasında hammaddelerin alınıp, mamul maddeye dönüştürülme süreci olarak özetlenebilecek bir kurum." diyerek tanımlayan Avcı, şu ifadeleri kullandı:
"Oysa 'Bugünün koşullarında yeni teknolojik imkanlar, yeni toplumsal ilişkiler, yeni toplumsal yapılanmalar çerçevesinde okulun artık eskisi gibi sanayi devriminden sonra örgütlendiği biçimiyle sürmesi şart değildir' diyorduk. Ama bunu böyle söylemek yetmiyordu. Bunu nasıl yapacağımızı da anlatmamız gerekiyordu."
Salgında sosyal bilimcilerin farklı bir süreç geçirdiğini dile getiren Avcı, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Alternatif örgütlenme modellerinin neler olabileceğini yaşayarak gördük. Şöyle bir senaryoyu beş sene önce birileri benim okul için söylediklerimi daha da genelleştirerek bütün toplumsal örgütlenmeler için, ulaşım için, sağlık sistemleri için, savunma sistemleri için bütün toplumsal süreçler için pandemi dönemini yaşadığımıza benzer bir senaryoyu önerseydi, 'Şöyle bir deney yapalım ve görelim bakalım bu dediklerimiz doğru mu?' diye herkes buna itiraz ederdi. Pandemide gördük ki pekala oluyormuş. Üstelik çok hazırlıksız yakalanmış olmamıza rağmen... Mesela okul dediğimiz kurum, sanayi devriminden sonra biçimlendirilirken öne alınan önceliklendirilen birçok fonksiyonunu yitirmiş olabilir ama zaman içerisinde başka fonksiyonlar kazandı. Dolayısıyla orijinal amaçlarını, hedeflerini kaybetmiş olsalar bile, pek çok toplumsal kurum, süreç ve kural, üstlendikleri sosyal roller sebebiyle hayatiyetlerini sürdürmeye devam ediyor. Bunların da bir kısmı böyle devam edecek."
"Küresel yönetim sistemi işlemiyor"
Maarif Vakfı Başkanı Prof. Dr. Birol Akgün, geçen 30 yılda kökten değişiklikler olduğunu, bugünün dünyasını "Belirsizlik dünyası" diye isimlendirdiklerini söyledi.
"Yarın ne olacağını bilmediğimiz için anarşi diyebiliriz." diyen Akgün, şöyle devam etti:
"Kesinlikle 'Yarın daha iyi olacak.' diyemiyoruz. Küresel yönetişim sistemi işlemiyor. Ukrayna ve Suriye'de gördük. Pandemi de bu sistemi sorguladı ve sistem bu sınavı geçemedi. Diğer konu ise normlarla alakalı. Biz maalesef Batının Orta Doğu'da insan haklarını desteklemesini bekliyoruz. Bilhassa 2008'den sonra liberal anlayış bir kriz içerisinde. Ne zaman bir ülkeye gitsem, kütüphaneye giderek yeni kitaplar arıyorum. Bunun çıkar yolu nedir? Anahtar kelime çeşitlilik. Tek medeniyetin değerlerini takip edemeyiz. Batı sona yaklaşıyor. Dünya düzeninin kurucu unsurunu düşünmeliyiz. Birbirimizle daha çok konuşmalıyız. Klasik eserleri daha çok ziyaret etmeliyiz. Büyük felsefi eserleri incelemeliyiz. Dinlerin değer ve gelenek öğretisine dönmeliyiz. Daha fazla etkileşimimiz olmalı. Diyalog yarının inşası için kilit rolde."
Panelde Fransız Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi'nden Dr. François Burgat, Notre Dame Üniversitesi'nden Prof. Dr. Ebrahim Moosa, Katar Üniversitesi'nden Doç. Dr. Muhammad al-Mukhtar al-Shinqiti, Remembering Srebrenica Kurucusu Dr. Waqar Azmi, eski Gürcistan Savunma ve İçişleri Bakan Yardımcısı Nodar Kharshiladze, eski Norveç İklim ve Çevre Bakanı Erik Solheim, TEPAV Ortadoğu ve Orta Asya Araştırmaları Enstitüsü Direktörü Prof. Dr. Hilmi Demir, Haaretz Gazetesi'nden Amir Oren, Kapadokya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hasan Ali Karasar, Güney Afrika'nın eski ABD Cape Town Büyükelçisi Ebrahim Rasool, Nükleer Çağda Barış Vakfından Dr. Ivana Nikolic Hughes panelde sunum yaptı.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com