İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Öztopal, 3 gün önce Bursa'nın Kestel ilçesi ile dün İstanbul'da etkili olan ve can kayıplarına yol açan şiddetli yağışa ilişkin değerlendirmede bulundu.
Doç. Dr. Öztopal, iklim değişikliğinin bugünün sorunu olmadığını, geçmişte de iklimlerin değiştiğini söyledi.
Geçmişin iklim değişiklerinin doğanın kendi doğal sürecinde gerçekleştiğine dikkati çeken Öztopal, günümüzdeki iklim değişikliğinin ise insanların atmosfere saldığı sera gazından kaynaklandığını vurguladı. Öztopal, sanayi devrimiyle birlikte atmosfere vahşi bir şekilde başta karbondioksit olmak üzere sera gazları salınmaya başladığını ifade etti.
Atmosferin ortalama sıcaklığının 1 derecenin üzerinde arttığını anlatan Öztopal, şöyle devam etti:
"Atmosferin ortalama sıcaklığının artması atmosferin dengesini bozarak dün yaşadığımız aşırı hava olaylarını tetiklemektedir. 2000'li yılların başlarından günümüze kadar olan süreci değerlendirecek olursak aşırı hava olaylarında artışlar gözlemlemekteyiz.
Sonuç olarak, küresel ısınma neticesinde meydana gelen küresel iklim değişikliğinin etkilerini artık hisseder hale geldik. Bugün geldiğimiz noktada, tüm dünya ülkelerinin en önemli hedefi, atmosferin ortalama sıcaklık artışını 2 derecenin altında tutmak ve mümkünse bunu 1,5 derecenin üzerine çıkarmamak yönündedir. Bunun yolu da sera gazı salınımının azaltılmasından geçmektedir.
Bugün tüm sera gazı salınımını sıfırlasak bile her şeyin normale dönmesi için yüzyıldan fazla süre gerekmektedir. Tüm dünyada üretilen elektriğin yaklaşık yüzde 81'inin fosil yakıtlardan elde edildiği gerçeğini göz önünde tutarsak bunun mümkün olmadığı açıktır."
"Karbon ayak izinin azaltılması gerekiyor"
Dünyada yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmenin önemli olduğunu aktaran Öztopal, mümkünse bunları da nükleer enerjiyle de desteklemek yoluyla enerji üretiminde fosil yakıt kullanımını aşağıya çekmenin önem arz ettiğini ve karbon ayak izinin azaltılmasının gerektiğini ifade etti.
Öztopal, sera gazı azaltım çalışmalarının yanında ayrıca, iklim değişikliğine uyum çalışmalarıyla hayat ve yaşam alanlarının yeniden düzenlenmesi gerektiğini bildirerek, "Bunu yaparsak bu süreçten en az şekilde etkileniriz. İklim değişikliği sürecinde en talihsiz alan İtalya, Yunanistan, Türkiye, Mısır, Libya ve Orta Doğu kısmını içeren Doğu Akdeniz Havzasıdır ve bu bölgede gelecekte aşırı hava olaylarının şiddet ve sayılarında artış beklemekteyiz." ifadelerini kullandı.
21 Haziran'da Balıkesir, Bursa, Yalova hattında ve dün itibarıyla Balıkesir, Bursa, İstanbul alanında şiddetli yağışlara neden olan Kümülonimbus (CB) hücrelerinin gözlemlendiğini anlatan Öztopal, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kestel'de meydana gelen selde can kaybı yaşanırken İstanbul'da ise hortumlar oluştuğunu gördük. Yaşanılan her aşırı hava olayı iklim değişikliği kaynaklıdır demek de doğru değildir. Çünkü atmosfer her zaman rekor kırma eğilimindedir. Bu nedenle zaman zaman yağış ve sıcaklıklarda rekorlar gözleriz ve bu rekorlar da meteorolojik ve hidrolojik doğa afetlerine yol açabilmektedirler.
CB bulutları kule şeklinde ve bizim enlemlerimizde yaklaşık 12 kilometre kalınlığa sahip olabilen bulutlardır ve her biri tek hücre olarak adlandırılırlar. Bu bulutlar türbülansa, yıldırım ve şimşeklere, sağanak yağışa, doluya, hortuma neden olurlar. Bu etkileri nedeniyle de afetlere sebep olabilmektedirler. Eğer bu yapı birden fazla ise bu durumda çoklu hücre adını alırlar.
Bütün bu yapıların bir üstü ise süper hücre olarak adlandırılır ki bu yapılar içerisinde en tehlikelisi süper hücre olup, tek ya da çoklu hücreler kadar sık görülmezler. Görüldüklerinde ise daha fazla yağış, daha iri dolu ya da daha fazla yıldırım ve şimşek üretebilirler. Ancak unutmamak gerekir ki tekli ya da çoklu CB hücreleri de yeri geldiğinde yerde süper hücre kadar zarara sebep olabilirler.
Özellikle yaz aylarında bu tür hücre gelişimlerine daha fazla rastlarız ve bizlere etkileri itibarıyla da bu yapılar büyük zararlar verebilirler. Kestel'deki olayın nedeni çoklu hücrenin oluşmasıdır. İstanbul'da dün oluşan doğa olayının nedeni ise süper hücreden ziyade yine çoklu hücre gelişimini çağrıştırmaktadır."
"Şehirlerin altyapıları yeniden düzenlenmeli"
Öztopal, atmosferik olayların önüne geçme imkanının bulunmadığını ancak zararları azaltabilecek önlemleri almanın gerektiğini kaydetti.
İklim değişikliği sürecini göz önünde tutarak şehirlerin altyapılarının yeniden düzenlenmesi gerektiğinin altını çizen Öztopal, sözlerini şöyle tamamladı:
"Kanalizasyon ve yağmur suyu drenaj sistemlerinin yenilenmesinde, aşırı hava olayları özellikle dikkate alınmalı. Aynı zamanda yapılaşmanın olmaması gereken alanlarda yer alan yapıların tasfiye edilmesi de diğer önemli bir noktadır.
Kentlerin gerek kurulmasında ve gerekse yeniden düzenlenmesi aşamalarında çevre planlamacıların, şehri kuranların ve karar vericilerin mutlaka meteorologlarla irtibata geçerek birlikte çalışmaları gerekmektedir. Meteorolojinin çalışma alanlarından biri de şehircilik meteorolojisidir ki şehirlerin daha yaşanılası hale gelmesi ve iklim değişikliği sürecinde en az kayba uğranması noktasında çok önemli katkılar verebilecek bir çalışma alanıdır."
Kaynak: AA . dikGAZETE.com