Kudüs
Adalet Bakanı Yariv Levin'in, Yüksek Mahkemenin yetkilerini sınırlandıran, yargının, hakimlerin seçimi üzerindeki etkisini azaltan bir yasa planladıklarını duyurduğu 5 Ocak'tan itibaren başlayan halk protestoları sürüyor.
Ülkede yargı düzenlemesinin yol açtığı bölünmenin büyüklüğü, Başbakan Binyamin Netanyahu'yu "haklı bulan" destekçilerinin açıklamaları ile Netanyahu'yu "darbeci bir diktatör" olarak nitelendiren muhaliflerin paylaşımlarında görülebiliyor.
Filistinlilere karşı kışkırtıcı eylemleriyle öne çıkan aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir başta olmak üzere Netanyahu kabinesindeki yetkililer dahi, sosyal medyadaki paylaşımlarıyla yargı düzenlemelerine karşı gösteriler düzenleyen protestocuları "provokatörler" şeklinde nitelendirmekten geri durmuyor.
Sistemdeki dengeler bozmaya çalışılıyor
Tel Aviv Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden Prof. Ronen Avraham, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "Bizim güçlü ve popüler bir liderimiz (Netanyahu) var. O da nihai güce sahip olmak için sistemdeki tüm dengeleri bozmaya çalışıyor." dedi.
İsrail halkı arasında bölünmenin olduğu ancak protestocuların demokrasiyi kabul etmediğine dair iddiaların gerçeği yansıtmadığını ifade eden Avraham, "Aksine protestocular demokrasiyi savunuyor. İsrail'de büyük bir bölünme var şu anda. Hükümet seçimlerle geldi ve kimsenin bundan şüphesi yok. Göstericiler de dahil kimse hükümetin değişmesini istemiyor. Göstericilerin talebi, sistemi değiştirme ve demokrasiyi öldürme sürecinin durdurulmasıdır. Protestocular, oyun kurallarını değiştirme ve liberal demokrasiyi otoriter demokrasiye dönüştürmeye itiraz ediyor. Anlaşmazlığın özü budur." diye konuştu.
İç savaş söylentileri
İsrail'de "sivil itaatsizliğin" yanında ilk defa "iç savaş" söylentilerinin duyulmaya başlandığına da değinen Avraham, "Yargı düzenlemesiyle ilgili gelişmelerin uzun vadede nereye doğru evirileceğinden emin değilim." şeklinde konuştu.
İsrail'in ilk defa iç karışıklıklara bu kadar yaklaştığını belirten Avraham, "Allah korusun, belki de iç savaşa da gidebilir. Kendim yüzde 100 emin olmamakla birlikte yüzde 90 oranında böyle bir aşamaya gelmeyeceğimizi düşünüyorum. Yüzde 5-10 oranındaki iç savaş ihtimali ise azımsanmayacak kadar yüksek." değerlendirmesinde bulundu.
İlk etapta haftada bir gün, daha sonra 2 güne çıkan protestolara rağmen, Netanyahu hükümeti hala geri adım atmadı. Hatta bazı yetkililer, yargı düzenlemesiyle ilgili tasarıyı Meclis'ten geçirmeyi hızlandırmaları halinde gösterilerin son bulacağını savunuyor.
Protestoların devam edeceği ve ülkenin tümüyle kapanabileceğine vurgu yapan Avraham, hükümetin tasarıları Meclis'ten geçirmesi durumunda da bunun İsrail Yüksek Mahkemesi tarafından anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edileceği ve sonuç itibarıyla anayasal bir krizin çıkacağını düşündüğünü söyledi.
İsrail'deki gösterileri durduracak tek çözüm yolunun muhaliflerin de kabul edeceği bir siyasi mutabakattan geçtiğine işaret eden Avraham, bunun gerçekleşmemesi halinde ise her geçen hafta, protestolara katılımın daha da artacağını öngördü.
Hükümetin gösterilere müdahale talimatı vermesi ihtimali
Aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Ben-Gvir'in içinde yer aldığı hükümetin, güvenlik güçlerinden protestolara müdahale etmesini istemesine de değinen Avraham, "O durumda ordu ve polislerin kimin talimatını yerine getireceği konusunda bir tercih yapması gerekir. Başbakanın mı yoksa Yüksek Mahkeme Yargıçları Başkanı Miriam Naor'ı mı?" sorusunu yöneltti.
Ordudaki yedek subaylardan bazıların protestolara katılmasıyla ilgili de Avraham, şunları kaydetti:
"Şu ana kadar yedek askerler dışında orduda görevli kimse katılmadı. Yedek askerlerin katılımı önemli ancak orduda görevli askerler kadar değil. Bu, İsrail tarihinde ilk defa yedek güçlerin protestolara katıldığı bir gelişmedir. Kanaatimce bu oyunun kurallarını değiştirir. Örneğin yedek savaş pilotların hepsi eğitimlere katılmaya hazır değiller. Dolayısıyla uzun vadede bunun ağır sonuçları olacak. Bunun sürmesi ise hükümete baskıyı artırıyor."
İsrail'in Haaretz gazetesinin haberine göre, İsrail ordusuna bağlı "Çekiç Filosu"nda görev yapan 37 yedek pilotun yargının yetkilerini kısıtlayan yasa teklifine tepki amacıyla eğitime katılmayacakları yönünde ortak bildiri yayımlamıştı.
Yedek güçlerde görev yapan 200 doktor da 6 Mart'ta yaptıkları açıklamayla, yargı düzenlemesine ilişkin hükümetin geri adım atmaması durumunda, görev yerlerine gitmeyecekleri tehdidinde bulunmuştu.
İsrail merkezli Politika ve Strateji Çalışmaları Enstitüsü Müdürü Amos Gilad ise İsrail Kanal 12 televizyonuna internet sitesi için kaleme aldığı makalede, yedek askerlerin göreve gelmeme yönünde sergilediği tutum kabul edilemez olsa dahi bunun bir ses duyurma girişi olduğunu belirtti.
Gösterilerin ekonomiye etkisi
İsrail'deki yargı düzenlemelerine karşı protestoların ekonomik boyutuna da değinen Avraham, "Bu gelişmelerin ekonomiye etkisi oldu tabii ki yerel para birimi şekel değer kaybediyor ve yatırımcılar ülkeden kaçıyor. Krizin hızlıca çözülmemesi durumunda da uzun vadeli sonuçlar korkunç olacak." dedi.
Protestoların ekonomik boyutunun henüz büyümediğine dikkati çeken Avraham, dolayısıyla krizin birkaç aya kadar uzaması halinde büyük ekonomik sonuçlar doğurabileceğinin altını çizdi.
İsrail ekonomisinde 500 binden fazla kişiyi istihdam eden iş adamları ve yöneticileri bünyesinde barındıran İş Adamları Konseyi, yargı düzenlemeleriyle ilgili gelişmelerin ekonomiye etkileri konusunda hükümeti uyarmıştı.
Hükümetin yargı düzenlemelerinden İsrail ekonomisinin tümüyle zarar göreceğini savunan Konsey, yerli ve yabancı yatırımcıların yatırımlarını durdurabileceği uyarısında bulunmuştu.
Bunun sonucunda yerel para birimindeki değer kaybının artacağı ve İsrail'in kredi notunun düşebileceğine işaret eden Konsey, böylece faiz oranlarının ciddi artış göstereceğini vurgulayarak, Netanyahu hükümetinden söz konusu yargı düzenlemesiyle ilgili adımlardan vazgeçmesini istemişti.
Netanyahu hükümetinin tartışmalı "yargı düzenlemesi"
Netanyahu başbakanlığındaki koalisyon hükümetinin, yargının bazı yetkilerini meclise devretmeye yönelik hamleleri, Yüksek Mahkeme başta olmak üzere hükümet ile İsrail yargı mekanizması arasında gerilime yol açmıştı.
Ülkedeki en yüksek yargı merci olarak görev yapan İsrail Yüksek Mahkemesi, Meclisin çıkardığı kanunları, anayasa taslağı olarak kabul edilen "temel yasalara" aykırılık gerekçesiyle bozma yetkisine sahip.
Netanyahu hükümeti, açıkladığı yargı düzenlemesinde, Yüksek Mahkemenin, Meclisin çıkardığı kanunları bozma yetkisinin elinden alınacağını belirtmişti.
İsrail Başsavcısı Gali Baharav-Miara, hükümetin yargı düzenlemesine karşı itirazlarını yazılı olarak iletmiş, "güçler ayrılığı, yargının bağımsızlığı ve bireysel hakların korunması"na ilişkin kaygıları olduğunu paylaşmıştı.
İsrail'de on binlerce kişinin, başta Tel Aviv olmak üzere farklı kentlerde Netanyahu hükümetinin yargı düzenlemesi ve sağ politikalarına karşı sürdürdüğü kitlesel gösteriler 10 haftayı geride bıraktı.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com