İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, Türkiye'nin yeni tip koronavirüs (Kovid-19) sürecinde güçlü bir sınav verdiği belirterek, "Hayat bu kadar zor olduğu dönemde dahi devam ediyor. Tarımda, tedarikte, sanayide, perakendede ve lojistikte çok sıkıntı yok. Bunların ne kadar değerli olduğu ve birikmiş iş gücüyle sanayimizin böyle bir dönemde ayakta olmasının önemini gördük. Bütün sektörler zaafa uğrasa da sanayi bir ekonominin toplumun sigortası. Bu dönemde de bunu gösterdik." dedi.
Bahçıvan, İSO ev sahipliğinde düzenlenen online basın toplantısında ekonomi basınıyla bir araya gelerek, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Tüm dünyanın salgın sürecine hazırlıksız yakalandığını belirten Bahçıvan, "En gelişmiş ülkeler dünyanın en güçlü şirketleri ve kurumları böylesi bir olayın karşısında hazırlıksız yakalanması gafillik. Avrupa Birliği gibi dünyanın en kurumsallaşmış devletler topluluğu en büyük zararı gördü. Süreç nereye evrilecek o da soru işareti. Savaşın farklı bir versiyonu ve tarih yeniden yazılıyor. Türkiye sağlık dünyası muazzam bir cephe savaşı veriyor. Şu an görünen rakamlarla anlaşılıyor ki Batı'daki sıkıntılı durumu biz ülke olarak görmedik." diye konuştu.
Talebin bir anda tüm sektörlerde bu kadar kökten kesilmesinin ilk kez yaşandığına işaret eden Bahçıvan, "Talebin olmadığı bir yerde ekonomik hayat olmuyor. Üretimi, ticareti ve hizmet sektörünü talep sürüklüyor. Dünya şu anda talebini kesmiş durumda. Adeta yaşama mola verildi. Böyle bir durum kısa da sürmediği için asıl mesele insanların içine kapandığı bu psikolojik süreçte geçmiş alışkanlıklarını ve talep paradigmalarını nasıl değiştireceği." değerlendirmesinde bulundu.
Bahçıvan, süreç başladığından bu yana İSO olarak 3 tane temel konu üzerinde durduklarını belirterek, şunları kaydetti:
"Birincisi şirketlerimizin nakit akışının olabildiğince güçlü tutulmasıydı ki bunun ilk baştan büyük bir nakit krizi oluşturacağı belliydi. İkinci olarak istihdamın korunması konusu en önemlisiydi. Sanayi şirketlerinde de farklı sektörlerde de yetişmiş belirli bir düzeye gelmiş insanlarımız kolay elde edilmiyor. Zaten Türkiye'de son yıllarda güçlü bir istihdam piyasasından gelinmiyor hatırı sayılır bir işsizliğimiz vardı. Onun üzerine yeni bir dalganın gelmemesini çok önemsedik ve Ankara'ya da ilettik. Üçüncüsü de kamu alacakları konusunda devletimizin olabildiğince sanayiciye mükellefe rahatlık ve kolaylık göstermesiydi. Gördük ki bu üç konu da önlemler paketinde imkanlar dahilinde aktif hale getirildi. Özellikle finansman konusunda Kredi Garanti Fonu'nun desteği son 2-3 haftadan beri gayet aktif şekilde kamu bankalarıyla adeta bir can suyu katkısıyla sektörlere nakit akışı oluşturuyor."
"Türkiye güçlü bir sınav verdi"Üretimlerini aksatmadan hayatın devamını sağlayan sanayicilerin bu süreçteki önemine işaret eden Bahçıvan, "Güçlü bir sınav verdi Türkiye. Hayat bu kadar zor olduğu dönemde dahi devam ediyor. Tarımda, tedarikte, sanayide, perakendede ve lojistikte çok sıkıntı yok. Bunların ne kadar değerli olduğu ve birikmiş iş gücüyle sanayimizin böyle bir dönemde ayakta olmasının önemini gördük. Bütün sektörler zaafa uğrasa da sanayi bir ekonominin, bir toplumun sigortası bu dönemde de bunu gösterdik." dedi.
Bu dönemin en önemli konularından birinin sürekli diyalog halinde olmak olduğunu belirten Bahçıvan, şunları söyledi:
"Sanayicilerle iç içe olmak, her birine çare getirmesek bile insanlara dokunmak önemli. Tüm üyelerimizle temas içindeyiz onlardan gelen sektör bilgilerini gün be gün analiz etmeye çalışıyoruz. Örneğin, maske konusuna müdahil olduk destek veriyoruz. En önemli konu yavaş yavaş çalışmaya başlayacak olan sanayimizdeki çalışanlarımızın bu dönem boyunca son derece güvenli çalışma ortamında işlerine devam etmesi. Hem Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız hem de Sağlık Bakanlığımız ile temas içindeyiz, tüm üyelerimize danışmanlık ve yönlendirme için çalışıyoruz. Sektör durumlarına göre virüsten nasıl korunulur çalışmalarına başlayacağız. Bu önümüzdeki haftaların en önemli konusu. Mücadele edilse de virüs hayatımızdan gitmiyor hepimiz bununla yaşamaya alışacağız. Sektörlerin tedbirleri bu konuda çok önemli olacak, çalışanımızın sağlığı en önemli konumuz, tüm imkanlarımızı kullanacağız."
"Meslek liselerinin önemi daha iyi anlaşıldı"Bahçıvan, bu döneme ilişkin bir danışman firmayla İSO üyelerinin bir arada hazırlayacağı sektörlerini nasıl bir orta vadeli durum bekliyor, akademisyenler, destek komitesi ve global dünya ile iç ekonomiyi birleştiren bir rapor çalışmasını haziran ortasına kadar bitireceklerini ifade etti.Meslek liselerinin öneminin bu dönemde daha iyi anlaşıldığını kaydeden Bahçıvan, "Bu konuda 1,5 seneye yakın yapmış olduğumuz Milli Eğitim Bakanlığı ile protokolümüzle birlikte İstanbul'da 40'a yakın meslek lisesinde bir hamilik modeline girdik. Bu çalışma bu dönemin belki en çok parlayan yıldızı oldu. Her bir lisemizin farklı buluşu çalışması cepheye cephane süren asker gibi zorlu süreçte umut oldu. 30 yıla yakındır kenarda duran meslek liselerimize yönelik çalışma sonucunu gösterdi. Meslek lisesi algısının değişmesi ülkemize vereceğimiz en önemli katkımızı olacak, buralarda girişimciler yetişiyor." diye konuştu.
"Türkiye İmalat PMI dünya genelinden çok da farklı değil"Bahçıvan, konuşmasının ardından basın mensuplarının sorularını da yanıtladı.
Dün açıklanan ISO İmalat PMI verilerini değerlendiren Bahçıvan, "Geçen aydan itibaren PMI'ı artık on sektör bandında da yayınlamaya başladık ki bu on derece faydalı bir analiz imkanı veriyor. PMI dünyada da hemen hemen aynı rakama geriliyor. Türkiye'deki PMI rakamının dünya genelinden çok da farklı bir durumu yok. AB ülkelerinde de 30'lar bandında ABD PMI da yine aynı şekilde." diye konuştu.
Sektör bazında bakıldığında bu süreçten en çok etkilenen sektörlerin tekstil, giyim, metalik olmayan mineral sektörler, elektrik ve elektronik alanları ve otomotiv olduğunu dile getiren Bahçıvan, en az etkilenen sektörlerin ise kimya ve gıda olduğunu söyledi.
Sanayiciler olarak dünyada salgının gidişatını gün gün takip ettiklerini, tıpkı Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu gibi gelişmeleri hafta hafta ve on günlük gibi dar bantlı süreç aralığında izlediklerini aktaran Bahçıvan, bu yüzden gelecekte durumun neyi göstereceğini yönelik güçlü bir ön görü yapmanın şu an için erken ve riskli olduğunu dile getirdi.
"Belki de bir sertifikasyona gidiyor bu iş"Bahçıvan, yeni döneme fabrikaların nasıl hazırlandığını yönündeki bir soruya ise şöyle yanıt verdi:
"Bu konuyla ilgili olarak güçlü bir firmayla dünyadaki örnekleri de takip ederek sektör sektör firmalarımızın çalışanlarının hangi koşullarda çalışacağı, soyunma odası ve yemekhanelerdeki durumlar gibi tüm alt detaylara girerek bir hazırlık yapmak ve onları bu konuda geliştirme noktasında bir boyuta gidiyor bu iş. Henüz bu istekler gelmedi ama özellikle ihracat yapan firmalarımızın da mal sattıkları firmalardan hangi koşullarda çalıştıkları yönünde birtakım sorgulamalar da önümüzdeki günlerde gelecek. Belki de bir sertifikasyona gidiyor bu iş, bunu da hissediyoruz. Şu an yapmaya çalıştığımız zaten bu iş eğer global anlamda bir sertifikasyon sürecine girecekse o konudaki hazırlıkları da oda olarak yapmamız. Sertifikasyon olsun olmasın en önemli konu çalışanın iş sağlığını koruyarak bu dönemde sanayicinin mesuliyetini yerine getirmesi."
"İstanbul sanayisi Kısa Çalışma Ödeneğini asla ve asla bir fırsat olarak kullanmıyor"Erdal Bahçıvan, pandemi sürecinde bazı üyelerin mevcut işlerine devam ettiğini ancak bazılarının ise devam edemediğini bildirdi. Bu kapsamda bu şirketlerin Kısa Çalışma Ödeneği'ne ciddi anlamda başvuruda bulunduğunu aktaran Bahçıvan, "İstihdamının korunması Ankara ile mart ayında paylaştığımız en önemli 3 konudan birisiydi. Sanayimiz adına söylüyorum, İstanbul sanayisi bu konuyu asla ve asla bir fırsat olarak kullanmıyor. Bir işten çıkarma noktasında özellikle Batı toplumunda gördüğümüz bir furya sanayi adına yok." dedi.
"Türkiye, Çin'e alternatif olarak tedarik merkezi olabilme anlamında en önemli aday ülkelerden biri"Türkiye'nin sağlık tarafında göstermiş olduğu başarının ekonominin diğer alanları için de fırsatlar doğurabileceğine dikkati çeken Bahçıvan, şunları söyledi:
"Sağlıkta yaratmış olduğumuz algıya bakacak olursa şu anda Türkiye'ye karşı herkeste bir hayranlık var ve inşallah nazar değmez ama bu konuda güçlü bir imaj var. Bunun bir şekilde kaymağını biz diğer alanlarda da yemeliyiz. Böyle fırsatlar kolay kolay oluşmuyor. Sağlıktaki bu görünümü ekonominin diğer alanlara da kaydırmalıyız, buna imkanımız da var. Türkiye bu süreçte ekonomik anlamda orta vadedeki rehabilitasyon dönemini sağlıklı ve doğru bir şekilde geçirirse bu işten ciddi anlamda da bir fırsat çıkabileceğini görüyoruz. Zaten ABD'de ve Avrupa'daki Çin'e karşı olan negatif etkileşimi de görüyorsunuz. Türkiye farklı avantajlarıyla dünyanın özellikle Batı'nın Çin'e alternatif olarak tedarik merkezi olabilme noktasında en önemli aday ülkelerden bir tanesi. Etrafımıza baktığımızda bize alternatif olarak fazla bir ülke gözükmüyor. Bunu doğru yöne tahvil edebilirsek orta vadeden bir süre sonra Türkiye'nin bu açıdan olumlu bir kazanımı elde edeceğini düşünüyorum."
"İstanbul'dan hatırı sayılır bir göç olacağını düşünüyorum"İSO Başkanı Bahçıvan, salgın sonrasında tarımın öne çıkan alanlardan olduğunu vurguladı.
"Yeşil ekonomi konusu son derece önemli. Tarımın önemini ve değerini bizim insanımız da dünya insanı da bu dönemde fazlasıyla hissetti." diyen Bahçıvan, şöyle devam etti:
"Çünkü gıda olmadan hiçbir şey olmuyor. Şunu söyleyeyim bir kere ben İstanbul'dan hatırı sayılır bir göç olacağını düşünüyorum. İstanbul'da farklı farklı şehirlerde bir yerel hayata insanların doğduğu veya özledikleri hayata bir dönüş olacağını düşünüyorum. Dolayısıyla yeşil ekonomi ciddi anlamda bir prim kazanacak."
KDV sisteminin köklü olarak bir reforma tabi tutulması gerektiği görüşünü de yineleyen Bahçıvan, "Biz bu verginin devlet açısından yine hiçbir kaybı olmadan ama direkt olarak satış ya da tüketici vergisi boyutuna dönüştürülmesini ve sanayicinin bu işteki köprü görevinin artık bitmesini öneriyoruz." ifadesini kullandı.
"Kısa Çalışma Ödeneği'ne başvuru yüzde 60-65 civarında"Hükümetin sağladığı destekleri yeterli bulup bulmadıkları ve yeni destek beklentilerine ilişkin de görüşleri sorulan Bahçıvan, şunları söyledi:
"Bu işin dönemlere ayrılmasının ve evre evre götürülmesinin gerekli olduğuna inanıyoruz. Çünkü kaynaklar sınırsız değil. Kamunun da Ankara'nın da kaynakları belli miktarlarda ve bu kaynakların ihtiyaçların doğru tespit edilmediği ve makro fayda sağlamadığı takdirde tüketildiği zaman genel ekonomiye verebileceği zararın biz çok daha büyük olduğunu düşünüyoruz. Sektörlerin rekabet gücü ve ihtiyaçlarına göre bu desteklerin belirlenmesi gereken döneme giriyoruz. Kısa, orta ve uzun vadede fayda sağlayabilecek sektörler iyice ayrıştırılıp yol planının buna göre yapılması gerekiyor." diye konuştu.
Kaynakların doğru kullanılmasıyla bu dönemde fırsatlar elde edilebileceğine işaret eden Bahçıvan, "Bu dönemlerde doğru değerlendirmeler ve doğru yöntemlerle kaynaklar yerinde kullanılmadığında insanlar haksızlığa düştüğünde mücadele daha zor oluyor. Ayrımcılık olmaması lazım. İSO'nun 20 binin üzerinde üyesi var kanaatim yüzde 60-65'inin kısa dönem çalışma ödeneğine müracaat ettiği şeklinde." ifadelerini kullandı.
Dünyada örneği görülmemiş bir dönem yaşandığı için birçok konuda öngörünün zorluğuna dikkati çeken Bahçıvan, "En önemlisi tüketici eğilimi nasıl olacak, bu durumdan nasıl çıkacak ana anahtar bu. Ekonomi tüketici demek. Bütün dünya ile ilgili bir durum ve ülkemiz dünyaya entegre. Önümüzdeki her haftanın değerlendirilmesinin kendi içinde yapılması gerekecek. Aşırı öngörülerin hatalı olacağını düşünüyorum." dedi.
"Çin'e yönelik azalan tedarik taleplerinin uzun vadede bize katkısı olacaktır"Erdal Bahçıvan, Kredi Garanti Fonu (KGF) kaynaklı kredilerin özellikle kamu bankaları aracılığı ile sanayiciye ciddi destek olduğunu belirterek, şunları söyledi:
"Bu konuda bakanlığımıza teşekkür ediyorum. KGF iyi ki Türk ekonomisi hayatına sokulmuş. Özel bankalar başlarda bu işin biraz dışındaydı ama son 10 gündür artık onların da topa girdiğini görüyoruz. Böyle zorlu dönemlerin herkes tarafından empati ile atlatılması gerekli. Bankalar bizi anlayın diyorlar ama biz de farklı bankaların bizi nasıl anladığını gördüğümüz zaman bazı bankaların bizi anlamadığını görüyoruz. Bu ülkenin geleceğine güveniyorsak zor günlerde destek ve dayanışmanın birlikte yapılması gerekiyor. Çin'e yönelik azalan tedarik taleplerinin uzun vadede bize katkısı olacaktır. Büyük firmalarla yapılacak işler için doğru stratejiye ihtiyaç var gerçekçi olmamız lazım. Bütün sektörlerde bu şansın olduğunu düşünüyorum. Hiç aklımıza gelmeyen sektörler dahil Çin'e alternatif olmanın, Türk sanayisinde üretim hayatının önünde bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Çin gerginliğinin Batı toplumlarında ciddi oranda etkili olduğu görünüyor. Çin tabi bizim de partnerimiz ama böyle bir fırsat doğacak ve alternatif olacaksa pek çok sektörde bunun uzun vadede olması mümkün."
"Herkes fabrikasını ve üretimini özlemiş"İSO 500 konusunda her sene kendi rekorlarını kırdıklarını hatırlatan Bahçıvan, "Mayıs ortalarında açıklayacaktık. Temmuzun 15'i gibi bu sene açıklanacak. Sanayicilerimizde artık mayıs ayıyla birlikte çalışma gayreti umudu arzusu oluşuyor. Mayısta çok bayramın olması dezavantaj. Bu sene yasaklarla da birleşmesinden dolayı mayıs ayında çok güçlü bir üretimle başlayamıyor sanayicimiz fakat ufak ufak da olsa hazırlıkların üretime doğru eğildiğini görüyoruz." dedi.
Yurt dışından gelecek siparişlerin üretimde belirleyici etken oluşturacağını kaydeden Bahçıvan, "Özellikle hazır giyim tekstil başta olmak üzere bu taleple tetiklenecek. İç piyasada da perakendenin seyri biraz üretimi belirleyecek. Yaptığımız temaslar üretime dönme iştahı ve özleminin fazla olduğu gösteriyor. Herkes fabrikasını ve üretimini özlemiş bu çok net. Talep oluştukça sanayideki üretim çarkları dönmeye başlayacak. Haziranda başlayacağını düşünüyorum." şeklinde konuştu.
Bahçıvan, sanayide borçluluk konusunun uzun süredir var olduğuna dikkati çekerek, "Faizlerin düşük seyrediyor olması bu dönemin en büyük şansı. Ümit ederim ki sanayicimizin hayatında bir süre daha bu seviyelerde yer alsın. Kamu için de özel sektör için de borçluluk oranının çok fazla dert edinilmeyeceği bir dönemdeyiz. Kanın akması önemli. Geçmişteki kadar çok sorun olmayacak. Maliyetler de düşük seyrederse borçluluk konusunun biraz daha tolere edilebilir olduğunu öngörüyorum. Faiz oranları da geçmişe göre daha düşürüldü. Bankaların burada göstermiş olduğu hassasiyet de var." diye konuştu.
"Dünyadan Türkiye'ye akacak yeterli kaynak var"Türkiye'nin kaynak bulma konusunda sıkıntı yaşamayacağına inandıklarını ifade eden Bahçıvan, "Dünyada Türkiye'ye akacak yeterli kaynak var. Bu kadar nakit hem Avrupa hem Amerika kaynaklı ince ince farklı damarlara akmaya başlayacaktır. Türkiye geçmişte bir şekilde borç ödeme sadakati, ekonomisinin dinamik olması ve yabancı yatırımcıya verdiği güven birleştiğinde kaynak bulabilme referanslarını oluşturuyor." değerlendirmesinde bulundu.
Kaynakların doğru kullanılmasının daha önemli olduğuna işaret eden Bahçıvan, "Orta vadede Türkiye doğru politika ve stratejilerle kaynak çekme sıkıntısı yaşamayacaktır. Örneğin, geçmişte bolca getirdiğimiz kaynaklar keşke sanayimizde kullanılabilseydi. Odaklanmamız gereken, kaynakların katma değer yaratacak, sürdürebilir noktalara taşıyacak şekilde kullanılması. Doğru işler yaparsak bu kaynaklar bu topraklara gelir. Şu ortamda bile şirket görüşmelerinin devam ettiğini duyuyorum. Bu da Türkiye'ye güven duyulduğunun göstergesi." dedi.
"Merkez Bankası bence bu süreci doğru analiz etti"Erdal Bahçıvan, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) bu dönemdeki kararlarına ilişkin de bir soruya da, "Merkez Bankası her zaman Türkiye'nin en nitelikli kurumlarından ve marka değeri yüksek bir kurum olduğuna dair inancımızı koruduk, bu gün de koruyoruz. Merkez Bankamızın bu süreci bence doğru analiz ettiğine ve bu konudaki değerlendirmeleri en doğru şekilde yaptığına olan inancımız da bir eksiklik yok. Tabii ki alınan önlemler farklı alabilir ama sanayiye yönelik bu dönemdeki kaynak akışı noktasında son dönemlerde bir pozitif farklılık olduğunu da gözlemliyoruz." şeklinde yanıt verdi.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com