İSTANBUL - HATİCE ŞENSES
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Kliniği Eğitim ve İdari Sorumlusu Doç. Dr. Mehmet Mustafa Can, inmede ne kadar hızlı davranılırsa o kadar kar elde edilebileceğini belirterek, "Tıbbi bilgiler, makaleler, inmede 3 saate kadar damar açıldığında çok başarılı olunduğunu gösteriyor." dedi.
Can, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "beyin krizi" olarak tanımlanabilecek inmenin, kanı beyne götüren damarların tıkanması sonucu meydana geldiğini söyledi.
İnmenin iki sebebi olduğuna işaret eden Can, birincisinin beyne giden kan damarlarının tıkanması, ikincisinin de beyin kanamaları olduğunu ifade etti.
Doç. Dr. Can, beyne giden dört ana damar bulunduğunu, bu damarların birinin tıkanmasının hastada güç, kuvvet kaybı, algılama, konuşma, yutkunma bozukluğu şeklinde bir takım bulgulara neden olabildiğini söyledi.
Genellikle hastanın daha önceden bilinmeyen, bir anda gelen kol, bacak tutmama, yüz, mimik hareketlerinde değişme, görmeme, duymama, yutamama gibi şikayetlerle hastaneye başvurabildiğini dile getiren Can, şu bilgileri verdi:
"Bazen de inme, aniden uykudan uyanıldığında olabiliyor. Bu inmelerin saatini bilemiyoruz. Bu da önemli bir süreç. İnmede ne kadar hızlı davranırsak o kadar kar elde edebiliyoruz. Tıbbi bilgiler, makaleler inmede, 3 saate kadar damar açıldığında çok başarılı olunduğunu gösteriyor. Çalışmalarda, yeni tedavi ve gelişmelerle 12 saate kadar yapılan müdahalenin etkinliği gösteriliyor ancak ortak görüş 6 saate müdahalenin yapılabilmesi yönünde. İyi bir görüntüleme yöntemiyle beynin kanlanma alanı iyi görüntülenebilir ve iyi bir ekip koordinasyonuyla hastaya fayda sağlanabiliyor. Bizim kliniğimizde, 8 saate kadar müdahale edilip başarı sağladığımız vakalar da oldu."
"Önemli olan hastayı uygun merkeze ulaştırmak"Doç. Dr. Mehmet Mustafa Can, inmede hasta bazlı hareket etmenin daha verimli olduğunu belirterek, "Yani 6 saat geçti bu hastayı almam" değil de elde görüntüleme imkanı varsa, gerekli tetkikler yapılıp hastanın fayda görüp, göremeyeceğine karar verilebiliyor. Bu anlamda ilk teşhis çok önemli. Nedeni ne olursa olsun hızlı davranıp hastayı uygun merkeze ulaştırmak gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.
İnme merkezlerinin sayısının az olduğunu, hastaların da bu konuda bilinçlendirilmesi gerektiğini belirten Can, 15-16 ay önce multidisipliner bir ekip oluşturarak akut inme kliniğini oluşturduklarını söyledi.
Doç. Dr. Can, kliniğe hasta geldiğinde 7 gün 24 saat esasına dayalı olarak ekipteki tüm çalışanların bilgisi olduğunu aktararak, "Öncelikle, nöroloji hekiminin koordinasyonuyla hastanın hangi tedaviden fayda göreceğini belirliyoruz. 7/24 aktif haldeyiz." dedi.
"İnmede bilinç arttıkça fayda gören sayısı da artacak"İnme vakalarının 60-80 yaş arasındaki kesimde daha sık görüldüğüne dikkati çeken Can, şöyle devam etti:
"İnmeye sebep olabilecek en önemli etken ailesel yük dediğimiz genetik faktörlerdir. Hipertansiyon, sigara, kolesterol yüksekliği, obezite, hareketsizlik gibi sebepler de bu soruna neden olur. Bunlar da değiştirilebilir risk faktörleri arasında yerini alıyor. Böyle bir durumla karşılaşıldığında hastanın ilk önce tomografi yapılabilecek, nöroloji doktorunun bulunduğu bir merkeze götürülmesi çok önemli. Bu iş teknik olarak nöroloji doktorlarının iyi bir muayenesinden geçiyor. Uygun hastaya, uygun dönemde müdahale edip, hastadan çok fayda sağlanabiliyor. Çünkü belli bir saatten sonra geri dönüşsüz bir yola giriliyor. Hastada uzuv kaybı, kümülatif yük çok fazla oluyor. Bu sefer de hastaya tedaviden çok zarar vermiş olunuyor. Uzun dönem hastane yatışları, hastalıklar üst üste biniyor ve tedavide geç kalmış olunuyor."
Doç. Dr. Can, inmenin Türkiye'deki görülme sıklığıyla ilgili net bir çalışma olmadığını dile getirerek, "Ama kitabi bilgiler, uluslararası olarak yılda bin kişiden 6 kişinin inme geçirdiğini söylüyor. Hastanemize ayda tedavi sürecinden fayda görebilecek 3-4 hasta geliyor. Hastalar bilinçlendikçe bu fayda gören sayısı daha da artacaktır." ifadelerini kullandı.
dikGAZETE.com