Tel Aviv’deki Ben Gurion Havaalanı…
Dünya üzerinde görebileceğiniz en kasvetli, en can sıkıcı yerlerden biridir. Cezaevindeki yakınınızı görmeye gittiğinizde kapıdaki gardiyanlar tarafından sorgulanıyormuş hissini hücrelerinize kadar hissettirirler. Niye geldin? Nerelere gideceksin? Kimlerle görüşeceksin? Diye uzayıp giden anlamsız sorular...
Eee boşuna Filistin’e dünyanın açık cezaevi demiyorlar.
Dert değil insan sevdiğine ulaşmak için her türlü sıkıntıya katlanır. Benimki de o hesap… Kapıdaki o eziyetlere homurdanmanın gereği de yok zira, çünkü sınır dışı edilmen an meselesi.
İstikamet Kudüs…
Kudüs’e yaklaştıkça o geniş yollara utanç duvarları eşlik eder. Sayısız BM kararına rağmen inadına her gün bir yenisini inşa ederler. Duvar demek, arkasında Müslüman var anlamına geliyor. Köylerde hapsedilmiş, adımları dahi izne bağlı yüzbinlerce Müslüman… Kudüs, üç semavi din olan Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam için kutsal bir belde. Kenanlılar, Asurlar, Babiller, Makedon, Roma, Bizans, Sasaniler, Dört Halife, Emeviler, Fatimiler, Kudüs Krallığı, Eyyûbiler, Moğollar, Memlukler, Osmanlı, İngilizler ve günümüze kadar Kudüs kimin eline geçmişse dünyaya o hakim olmuş.
Hal böyle olunca da bu coğrafyadan kan hiç eksik olmamış. Hazreti İsa’nın canına kast edilmesi ve göğe kaldırılması herkesçe malum. Kudüs, iki defa haritadan silinmiş, 23 defa işgal edilip 52 defa saldırıya uğramış. 44 defa ele değiştirmiş. Kudüs’ün tarihi 6 bin yıla dayanır ki, bunu anlatmaya ne bilgimiz ne de zamanımız kifayet eder.
Ve Kudüs...
Boynu bükük Mescid-i Aksa’nın minareleri uzaktan beliriverir. Muallak taşına ev sahipliği yapan Kubbetüs Sahra gecenin karanlığında altın gibi parlar. Mübarek mekân, Miraç mucizesinin şahididir.
Âlemlerin Efendisinin imam olmuş nebilere namaz kıldırdığı yerdir burası… Sağda solda medreseler, sebiller, kuyular şadırvanlar, havuzlar, dört ayrı minare, misafirhaneler, darulhadis, darülkurra... Hepsi ayrı bir hatıra. 14 Temmuz’da yaşanan saldırı nedeniyle Mescid-i Aksa vakit namazları dışında ne yazık ki kapalı.
Mescid-i Aksa biz Müslümanların ilk kıblesi, ikinci mescidi ve en kutsal sayılan Harem mescitlerimizin üçüncüsüdür. Kâbe-i Muazzama ve Mescid-i Nebevi’den sonra Mescid-i Aksa ibadet maksadıyla ziyaret edilmesi teşvik edilen üçüncü mescidimiz.
“Oraya (Mescid-i Aksâ’ya) gidin ve içinde namaz kılın. Eğer oraya gidemez ve içinde namaz kılamazsanız kandillerinde yakılmak üzere zeytinyağı gönderin.” Hadis-i şerifini her mümin bilir.
Mescid-i Aksa etrafına Harem-i Şerif olarak biliniyor...
Bakmayın Yahudilerin burada hak iddia ettiklerine, Kudüs Yahudilerin değil, Hazreti Âdem’den bu yana gelen tevhidin temsilcisi peygamberlerin mirasıdır. Mescid-i Aksa, Beytülmakdis “mukaddes ev” diye geçiyor kitaplarda. Nasıl Kâbe-i Muazzama’ya çevresiyle birlikte Mescid-i Haram deniliyorsa Mescid-i Aksa etrafına Harem-i şerif deniyor.
Kâbe’den sadece 40 yıl sonra yapılıyor. Nuh tufanı ile kayboluyor. Hazreti İbrahim ve oğlu İsmail Aleyhisselam aynen Kâbe-i Muazzama gibi temellerini buluyorlar. İnşaatı ise Hazreti Davud zamanında başlıyor. Bitirmek oğlu Süleyman aleyhisselâma nasip oluyor. Cinlerin yapımında çalıştığı bina sessiz sedasız yükseliyor, çekiç sesi duyulmuyor.
İngiliz işgaline kadar hep Müslüman ve bir İslam beldesi...
Müslümanlar burayı ilk olarak Hazreti Ömer zamanında fethediyor.
Mübarek, Kudüs’ün anahtarını teslim aldığında Mescid-i Aksâ’yı harabe halde buluyor.
Kendisi de bizzat çalışıyor. Ortalığı temizleyip huzur içinde namaz kılıyorlar. Bilahare doğu duvarı cihetine bir namazgâh yaptırıyor. Emevi Halifesi Abdülmelik bin Mervân muazzam bir mescit inşa ediyor.
Hicri 158’de Mehdî-Billâh tarafından yenilenen mescit, Abbasi Halifesi Me’mûn (830) ve Halife Zahir (1034) tarafından âdeta yeniden yapılıyor. Haçlı istilasında tapınakçıların çöreklendiği Beytülmakdis çok yıpranıyor. “Kudüs fethedilmeden bana gülmek yasak” diyen Selâhaddin-i Eyyûbî, 1187 yılında buraları tekrar fethedip itina ile tamir ve tezyin ediyor.
Nureddin Zengî’nin yaptırdığı minberi Halep’ten alıp, Mescid-i Aksa’ya koyduruyor. Tek çivi kullanılmadan yapılan muhteşem minber bir fanatiğin attığı el bombaları ile yanıyor. Haçlıların eline geçen Kudüs, ilk Osmanlı Halifesi Yavuz Sultan Selim Han tarafından 1517’de tekrar fethedilerek Osmanlı idaresine alınıyor.
Ta ki 1917 yılında İngilizlerin işgaline kadar... 1948 ve 1967 yılında Yahudi işgalleri malum. O gün bugün Kudüs ve Mescid-i Aksa mahzun. İsrail’in “Süleyman mabedini arıyoruz” bahanesiyle Mescid-i Aksa’nın altında açtığı tünellerin bu mübarek beldeyi yerle bir etmesi an meselesi!
Kudüs ve Mescid-i Aksa, her şeyden önce Kur’an-ı kerîm’de zikredilen birçok peygamberin yaşadığı bir coğrafyadır. Hazreti Adem’den başlamak üzere Hazreti İbrahim, Hazreti İsmail, Hazreti İshak, Hazreti Yakub, Hazreti Yusuf, Hazreti Musa, Hazreti Harun, Hazreti Davud, Hazreti Süleyman, Hazreti Zekeriya ile Hazreti İsa gibi birçok peygamberin ve kadınların en üstünü Hazreti Meryem’in hayatlarının bir şekilde irtibatlı olduğu topraklar buralar.
Miraç mucizesi ile birlikte 124 binden ziyade peygamberin aynı anda bulunduğu, ayak bastığı, secde ettiği bu mübarek mekânda edepten ayaklarınızın ucuna basarak yürüseniz yeridir.
Her yıl Rusya’dan 450 bin, Polonya’dan 300 bin, Fransa 250 bin, ABD’den 400 bin kişinin ziyaret ettiği bu kutsal beldeye bütün İslam aleminden geçtiğimiz yıl sadece 26 bin kişi gitmiş. Çoğunluğu da Türkler...
Velhasıl ne olursa olsun Kudüs’e gidin. Ülkeye girişte ve çıkışta karşılaştığınız sorunlara takılmayın. Kudüs bütün ümmete miras bırakılmış manevi bir sevgilidir. Sevgiliye giden yolda karşılaşılan her türlü zorluk güzeldir.
Kudüs’teki mirasımıza sahip çıkıyorlar.
..
İşgalci İsrail’in yöntemlerinden birisi de Kudüs’teki tarihî eserleri ve evleri sahipsizleştirerek el koymak. 450 yıl boyunca Kudüs’e hâkim olan Osmanlı Devleti, Mescid-i Aksa ve çevresinde binlerce eser inşa etti. Ancak bugün birçoğu ya yıkılmış ya da İsrailli yerleşimciler tarafından amacı dışında kullanılıyor.
Şu ana kadar 70 ev ile 46 cami restore eden Mirasımız Derneği, Kudüs’te bulunan tarihî cami ve evleri onararak hem buradaki İslam kimliğini korumayı hem de işgal devletinin buralara el koyarak amacı dışında kullanılmasını engellemeye çalışıyor.
Kendi toprağında mülteci gibiler...
Kadim Kudüs’ün dışında Şeyh Cerrah Mahallesi’nde evlerinden edilen 20 aile, yarı inşaat halindeki bir binada hayatta kalma mücadelesi veriyor. Türkiye’den gönderilen yardımlarla ayakta kalmaya çalışan aileler, bütün baskılara ve yıldırma politikalarına rağmen Kudüs’te kalmaya kararlı.
Mirasımız Derneği tarafından elektrikli battaniye, elektrikli soba ve gıda yardımı yapılan ailelerin dramı yürek burkuyor. O ailelerden biri olan 43 yaşındaki Besime Hanım, evlerine Yahudilerin el koyduğunu ve çocukları ile birlikte buraya sığınmak zorunda kaldığını söyledi.
Canımı veririm evimi vermem!
Kudüs’teki Kutayne ailesinin Osmanlı tapulu evi de restore edilen evlerden biri. Evin kendilerine miras kaldığını ifade eden Fethiye Kutayne “Burada yenileme yapmak çok zor. Hem pahalı, hem de yapılan yenilikler İsrail polisi tarafından engelleniyor. Bazen taşları alıp götürüyorlar. Mirasımız Derneğini duyduk, mektup yazdık. Konsolosluk da ziyarete geldi, evimize baktı. Mirasımız Derneğinin buradaki yetkilileri geldi, evi inceledi. Ancak İsrail evle ilgili çalışma yapılmasını bir yıl yasakladı” dedi.
Avrupa’dan Amerika’dan Yahudi vatandaşlarının özellikle getirildiğini ifade eden Anne Kutayne, “Nereye gitmek istiyorsanız oraya vize kolaylığı sağlayacağız. Yeter ki gidin. Bize evin miktarını siz belirleyin diyorlar. Milyon dolarlar konuşuluyor. Topraklarımız evlatlarımdan da, canımdan da, kanımdan da çok daha kıymetli” diyor.
Yaşanan bütün zorluklara rağmen bir arada kalmayı başaran ve yüzlerinden gülümseme eksik olmayan Kutayne ailesi, hem Türkiye’ye hem de Türk derneklerine minnettar olduklarını söylüyor.
Fethiye Kutayne, maruz kaldıkları baskılar ve zorluklara rağmen evini neden terk etmediklerini şöyle anlatıyor: “Burası bizim ülkemiz. Hiçbir yer insanın kendi ülkesinden değerli olamaz. Biz burada doğduk, burada yaşayacağız ve burada öleceğiz. Allah’ın bize takdir ettiği kader, var olmamızın sebebi de bu. Burada olmak bize daha fazla kuvvet veriyor. Terk etmemiz söz konusu değil.”
Milyon dolarlık boş mezarlar...
Kudüs’te bulunan Zeytin Dağı’ndaki alandan mezar satın almak Yahudilerin en büyük hayali. Buradan mezar alanların cennetten yer aldığına inanıyorlar. Daha bugüne kadar mezara defnedilen ölü yok. Boş mezarlarını ziyaret eden Yahudilerin sayısı ise azımsanmayacak oranda.
Dağın eteklerinde ise Hristiyanlara ait mezarlar var. Yahudiler, Müslümanlara olduğu gibi Hristiyanlara da cephe aldıklarından Zeytin Dağı ile haremi şerif arasında bulunan Kidron vadisini ‘cehennem vadisi’ olarak adlandırıp, Hristiyanları da cehennemin dibini boylayanlar olarak tasvir ediyorlar. Cennetin Mescid-i Aksa’ya kurulacağına inanan Yahudiler, mezarlardan Aksa’nın olduğu yere teleferik kurma peşinde.
Aralarında sahabelerin de olduğu Müslüman mezarları ise teleferiğe ihtiyaç olmayan yerde Aksa’nın duvarının hemen yanında...
Kaynak: IHA, Fotoğraflar dikgazete arşivden...
.
dikGAZETE.com