TBMM
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, enflasyondaki ivme kaybının çok net bir şekilde ortada olduğunu ve 2024 yılı hedefleriyle uyumlu bir patikaya doğru evrildiğini belirterek, "Nitekim, 12 ay sonrasına ilişkin enflasyon beklentilerine bakarsanız son iki ayda 5 puan gerilemiş ve hedeflerimize yakınsamıştır." dedi.
Şimşek, Hazine ve Maliye Bakanlığının 2024 yılı bütçesi üzerinde TBMM Genel Kurulunda yaptığı konuşmaya, geçirdiği kalp krizi sonrası hayatını kaybeden Saadet Partisi Kocaeli Milletvekili Hasan Bitmez'e Allah'tan rahmet, ailesi ve yakınlarına başsağlığı dileyerek başladı.
Küresel ekonomiye ilişkin değerlendirmelerde bulunan Şimşek, özellikle küresel büyümenin ana motorlarından biri olan ticaretteki yavaşlamanın kaygı verici olduğunu dile getirdi.
Enflasyonla mücadele nedeniyle sıkılaşan finansal koşulların gevşemeye başladığını, özellikle de gelecek yılın ikinci yarısından sonra küresel faiz indirimlerinin başlamasının beklendiğini anlatan Şimşek, "Bu, bizim programımız açısından da olumludur. Çünkü 2024 yılında gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımları muhtemelen daha olumlu olacaktır. Ayrıca salgın sonrası hızla artan emtia fiyatları da yılbaşından bu yana zayıflamaktadır. Böylesine küresel bir konjonktürde büyük ve daha güçlü Türkiye'yi hep birlikte inşa etmek, milletimizin refahını artırmak için çalışıyoruz ve ortaya bir program koyduk." diye konuştu.
Bakan Şimşek, küresel zorlukları Türkiye için bir fırsata dönüştürme çabası içinde olduklarını vurgulayarak şöyle devam etti:
"Bunun için öngörülebilirliği artırıyoruz; bunun için en büyük önceliğimiz fiyat istikrarıdır. Bu nedenle Orta Vadeli Program'ın ana hedefi, enflasyonda kalıcı düşüşü sağlamaktır. Çünkü enflasyonu düşürmeden Türkiye'de sürdürülebilir yüksek büyümeyi ve kalıcı refahı sağlayamayız. Büyümede dengelenme, yani iç talebin daha ılımlı, dış talebin olumlu katkı verdiği cari açıkta iyileşme, mali disiplinin yeniden tesisi, rezerv birikimi ve kur korumalı mevduat hesaplarından çıkış, programın diğer öncelikli hedefleridir. Bu hedeflere ulaşmak için haziran ayından bu yana önemli mesafe katettik, adımlar attık, daha uygulamaya koyacağımız tabii ki reformlar var. Bütün bunlar makrofinansal riskleri azaltmıştır. Makrofinansal istikrarımız güçleniyor."
Enflasyonla mücadeleye değinen Şimşek, "Kararlıyız, enflasyonu kalıcı olarak düşüreceğiz. Bu, programımızın en öncelikli hedefidir. Bu amaçla başlatılan parasal sıkılaştırma süreci devam ediyor. Seçici kredi ve miktarsal sıkılaştırma adımlarıyla parasal sıkılaştırmayı destekliyoruz. Para, maliye ve gelirler politikaları arasındaki eş güdüm güçlendirilirken önümüzdeki dönemde verimlilik artışı odaklı yapısal dönüşümü önceliklendireceğiz." dedi.
"Çalışma çağındaki nüfus büyük avantaj"
Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, ekonomideki dengelenme, Türk lirasına, Türk lirası varlıklarına artan ilgi, rezervlerdeki artış ve bunun istikrarlı seyrinin, enflasyonla mücadeleyi desteklediğini söyledi.
Ağustos ayından itibaren aylık enflasyonun düşüş trendine girdiğini dile getiren Şimşek, şöyle konuştu:
"Enflasyondaki ivme kaybı çok net bir şekilde ortadadır ve 2024 yılı hedeflerimizle uyumlu bir patikaya doğru evrilmiştir. Nitekim, 12 ay sonrasına ilişkin enflasyon beklentilerine bakarsanız son iki ayda 5 puan gerilemiş ve hedeflerimize yakınsamıştır. Yıllık enflasyon düşüşü, 2024'ün ikinci yarısında kendisini gösterecektir. Enflasyonu önümüzdeki yıl sonunda yüzde 36'ya, 2026 yılında ise tek haneli seviyelere düşürmeyi hedefliyoruz. Piyasa, önümüzdeki yıl ve sonraki hedefleri satın almaya başlamış durumda."
Türkiye'nin, Cumhuriyet'in ilk yüzyılında ortalama reel olarak yüzde 4,8 büyüdüğünü ifade eden Şimşek, son 20 yılda ise daha iyi bir performans göstererek yüzde 5,4 büyüdüğünü bildirdi. Kıta büyüklüğünde olan Çin ve Hindistan ayrıldığında gelişmekte olan ülkelerde büyüme 100'den 211'e çıkarken Türkiye'de 100'den 288'e çıktığını söyleyen Şimşek, "Dolayısıyla çok net bir şekilde Türkiye, sadece tarihi olarak değil diğer ülkelerle de karşılaştırıldığı zaman güçlü bir büyüme performansı ortaya koymuştur." dedi.
Şimşek, son bir yıl içinde ise büyümenin iç talep kaynaklı olduğunu dile getirerek, sürdürülebilir yüksek büyüme için daha dengeli bir kompozisyona ihtiyaç olduğunu, programlarının da bunu amaçladığını bildirdi.
Bakan Şimşek, uyguladıkları politikalarla bu yılın üçüncü çeyreğinde yeniden dengelenmenin başladığını, bu sene büyümenin yüzde 4,4 olmasının beklendiğini belirterek, "Yüzde 4,4 size düşük gibi gelebilir ama dünya ortalamasının 1,5 katı civarında bir büyümeden bahsediyoruz, gelişmiş ülkelerin de 3 katı hızlı büyüyoruz. Dolayısıyla gelişmiş ülkelerle bu anlamda farkı kapatmaya devam ediyoruz. Gelecek sene yüzde 4'lük bir büyüme hedefimiz var çünkü dezenflasyon programı iç talebi bir miktar ılımlı hale getirecek." ifadesini kullandı.
Şimşek, "Bu büyüme istihdam yaratıyor mu?" sorusunun önemli olduğunu dile getirerek, verilere göre istihdamın arttığını, işsizliğin tek haneye düştüğünü belirtti. Şimşek, şunları söyledi:
"Dünyada çalışma çağındaki nüfus artışı da yavaşlıyor ama Türkiye'de henüz böyle bir risk yok. Son 15 yıla baktığımız zaman çalışma çağındaki nüfus yıllık ortalama yüzde 1,4 artmış. OECD ülkeleri ortalaması 0,4, AB sıfır civarı. Bu durum, gelişmiş ülkelerde potansiyel büyümeyi sınırlıyor ama ülkemiz için önemli bir fırsat penceresi var. Önümüzdeki 15-20 yılı iyi değerlendireceğiz. Çünkü çalışma çağındaki nüfus bizim için büyük bir avantaj. Bu fırsatı iyi değerlendirmek için iş gücü piyasasında ihtiyaç duyulan beceri ve yetkinlikleri artırıyoruz ve bu programları güçlü bir şekilde destekliyoruz. Mesleki eğitim programlarıyla eğitim ve istihdam bağlantısını güçlendiriyoruz. Yeşil ve dijital dönüşümle nitelikli istihdamı artırıyoruz."
"Mal ve hizmet ihracatımızın artışını çok güçlü şekilde destekleyeceğiz"
Şimşek, üçüncü önemli hedeflerinin cari açığı kalıcı bir şekilde aşağıya çekmek olduğuna dikkati çekti.
Mayıs ayında yıllık cari açığın 60 milyar doların üzerine çıktığını hatırlatan Şimşek, bu rakamın ekim ayı itibarıyla 50,7 milyar dolara düştüğünü, yıl sonunda 44-45 milyar dolar civarında olmasının beklendiğini ifade etti.
Şimşek, "Ekonomide dengelenmeye yönelik attığımız adımlar, yani enflasyonu düşürmek için attığımız adımlar, güçlü hizmet ihracatı, altın ithalatındaki normalleşme ve enerjide dışa bağımlılığın orta vadede azalmasıyla birlikte cari dengede iyileşme devam edecektir. Cari işlemler açığının milli gelire oranının bu sene yüzde 4 civarı, gelecek sene yüzde 3,1, program dönemi sonunda da yüzde 2,3'e düşmesini öngörüyoruz. Bu hedeflere ulaşmak için gerekli politikalar devrede ve özellikle önümüzdeki dönemde mal ve hizmet ihracatımızın artışını çok güçlü bir şekilde destekleyeceğiz." diye konuştu.
Dünyada sanayi ve ticaret politikalarında çok önemli kırılmalar yaşandığına işaret eden Şimşek, üretimin artık daha çok yurt içinde yapılmasının dünyada moda olduğunu, yurt dışında yapılan üretimin yurt içine kaydırılması çabalarının bulunduğunu, üretim ve ticarette yakın coğrafyalardan tedarikin ön plana çıktığını, üretim ve ticaretin dost ve müttefik ülkelerle yapılması gibi trendler olduğunu anlattı. Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye'nin jeostratejik konumu, AB ile Gümrük Birliği anlaşmamız, NATO'nun önemli bir üyesi olmamız, yakın coğrafyayla derin tarihi ve kültürel bağlarımızın olması, bu bahsettiğim trendleri Türkiye'nin lehine önemli bir avantaja dönüştürebilir. Bu avantajı kullanmak için yakın ve dost ülkelerle ticaretimizi daha da artırmak için yoğun bir çaba içindeyiz. Seyahatlerimin önemli bir kısmının gündemi bu olmuştur. Bu çerçevede AB ile Gümrük Birliği'nin modernleştirilmesini çok önemsiyoruz. Nitekim son açıklanan raporla buna yeşil ışık yakılmış gibi. Diğer taraftan, hizmet ihracatımızın önümüzdeki 5 yılda 2 katına çıkması için Bakanlık olarak güçlü destek vermeye devam edeceğiz.
Mimarlık, mühendislik, tasarım ve yazılım ile yabancılara verilen eğitim ve sağlık hizmetlerinden elde edilen kazançların geçmişte yarısını vergiden istisna etmiştik, şimdi edinilen gelirin ülkemize getirilmesi şartıyla bu vergi istisnasını yüzde 80'e çıkarıyoruz. Bu bir istisnadır ama doğru bir istisnadır çünkü Türkiye'ye kalıcı döviz kazandırmayı amaçlıyor. Cari işlemler dengesinde kalıcı iyileşmeyi sağlamak üzere ekonomi politikamızı yapısal adımlarla destekleyeceğiz. Bu çerçevede iş ve yatırım ortamını iyileştirmek için yoğun bir gündemimiz var. Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Koordinasyon Kurulu toplantısını son birkaç ayda 2 kez yaptık, sonuç alacağız."
Bakan Şimşek, katma değerli üretimi desteklemek için yeni programları devreye aldıklarını, sermaye piyasalarını enflasyonu düşürdükçe derinleştireceklerini ifade ederek, firmaların sadece bankalara bağımlı olmasını azaltacaklarını dile getirdi.
Şimşek, enerjide dışa bağımlılığı azaltmak için yerli ve yenilenebilir enerji kapasitesini artırma çabalarını yükselteceklerini belirterek, "Özellikle önümüzdeki dönemde yeşil ve dijital dönüşümü hızlandırıyoruz. Seyahatlerimin hemen hemen hepsinde ana gündem maddelerinden bir tanesi yeşil ve dijital dönüşüm olmuştur. Biz hiç kimseden kaynak istemedik, hiç kimseden para istemedik, Türkiye'nin paraya ihtiyacı yok." dedi.
"Neoliberal bir yaklaşım içinde değiliz"
Bakan Şimşek, yatırım, istihdam, üretim ve ihracatın en büyük öncelikleri olduğunu vurgulayarak, bu zorlu küresel konjonktürde özellikle ihracatı çok güçlü bir şekilde desteklediklerine dikkati çekti.
Eximbank'ın sermayesini yüzde 50'ye yakın artırdıklarını, günlük reeskont kredi limitini 10 kat yükselttiklerini anlatan Şimşek, şunları ifade etti:
"Şimdi 3 milyar lira günlük reeskont kredisi var; yetmez, ocak ayında çok daha fazla artıracağız. Bu kredilerde faize üst sınır getirdik, bu kredilerin kullanımında yüzde 30 ilave ihracat bedeli satış zorunluluğunu kaldırdık. Önümüzdeki aylarda günlük reeskont kredi limitini daha da artıracağız ve yüzde 40 olan ihracat bedeli satış zorunluluğunu da gözden geçireceğiz. Özellikle yüksek teknolojili ve stratejik sektörleri desteklemek için yatırım taahhütlü avans kredisi uygulama çerçevesini yeniden yapılandırıyoruz."
Mevcut parasal sıkılaştırma sürecini gözeterek dış ticarette önemli payı olan sektörleri, yüksek teknoloji ürünlerini desteklediklerini belirten Şimşek, somut ölçütler kapsamında teknik yeterliliği Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, finansal fizibiliteyi ise bankaların yapacağını, nihai kararı ise Merkez Bankasının vereceğini söyledi.
Şimşek, "Bu krediler herkese açık, şeffaf, 2 yıl ana para ödemesiz, 10 yıl vadeli olacaktır, finansman maliyeti ise cari piyasa koşullarının oldukça altında olacaktır. Özetle, önümüzdeki 3 yılda bu 284 yüksek teknoloji ürününün ülkemizde üretilmesi için 300 milyar liralık kredi imkanı sağlanıyor. Bu son bir kez Merkez Bankası tarafından yapılacak. Çünkü bunu daha sonraki dönemde bütçeyi iyileştirdiğimizde bütçenin içine alacağız, doğru yer bütçedir. Gördüğünüz gibi iddialarınızın aksine neoliberal bir yaklaşım içinde değiliz." dedi.
Bakan Şimşek, başta ihracatçı KOBİ'ler olmak üzere teminat yetersizliği yaşayan firmaların finansmana erişimini artırdıklarını, Hazine destekli kefalet kapsamında bu yıl döviz kazandırıcı hizmetler, yatırım, proje finansmanı, imalat sanayi, girişimcilik ve dijital dönüşümle depremden etkilenen işletmelere yönelik toplam 16 destek programını uygulamaya koyduklarını anlattı.
Bu kapsamda 92 bin kredi işlemi olduğunu ve 172 milyar lira hazine kefaletinde kredi verildiğini bildiren Şimşek, öte yandan girişimcilik ekosistemini geliştirme vizyonuyla erken aşama şirketlerin alternatif finansmana ulaşımı için de yoğun bir çaba içinde olduklarını söyledi. Şimşek, gelecek dönemde harcamaları rasyonelleştirecek, kaynakları nitelikli büyümeye, ihracata ve istihdama katkı sağlayacak alanlara yönlendirmeye devam edeceklerini ifade ederek, harcamalarda bir miktar katılık olduğunu ama gelecek dönemde her şeye rağmen bir lira dahi olsa tasarruf için çabalarını sürdüreceklerini vurguladı.
Orta Vadeli Program'da bu yıl için bütçe açığının yüzde 6,4 olarak öngörüldüğünü hatırlatan Şimşek, "Öyle görünüyor ki bütçe açığı bunun oldukça altında olacak ve muhtemelen deprem hariç bütçe açığı yüzde 3'ün altına inecek. Türkiye bu sene de deprem hariç, çünkü deprem tek kerelik harcamadır, Maastricht kriterlerini tutturacaktır." diye konuştu.
"KKM'yi cazip kılan vergi düzenlemelerini gözden geçireceğiz"
Bakan Şimşek, deprem bölgesinin ayağa kaldırılması ve depremzede vatandaşların ihtiyaçlarının karşılanması için tüm imkanları seferber ettiklerini dile getirdi.
Bütçenin temel ve önemli ilkelerinden birinin "Ademi Tahsis" olduğuna dikkati çeken Mehmet Şimşek, şunları kaydetti:
"Tahsil edilen gelirler bütçeye alınıyor ve bütçeden Yüce Meclisin belirlediği alanlara harcanıyor. 1999 ve sonrasında bir deprem fonu kurulmuş mu? Hayır. Deprem vergileri deprem fonunda toplanmış mı? Hayır. Çünkü Ademi Tahsis ilkesi gereğinde bütçe gelirleri belli bir hizmetin yürütülmesine tahsis edilemiyor. Genel bütçe geliri olarak kaydediliyor. Bu şekilde kaydettiğinizde de benim 2011'de verdiğim cevap çıkıyor. 2011'de ben 'çiftçimize, altyapıya' demişim. Ben doğru demişim. Çünkü benim söylediğim, Ademi Tahsis ilkesi çerçevesindedir."
Basında bazı ifadelerin bir bölümünün cımbızlandığını söyleyen Şimşek, "Ben orada 'eğitim, çiftçi, altyapı' demişim. Dolayısıyla bütçede vergi gelirleri nereye harcanıyorsa, tamamını neredeyse sıralamışım. Son 20 yılda yaşanan depremler nedeniyle oluşan hasarların giderilmesi için yaptığımız harcamalar, o bağlamda topladığımız vergilerin 1,6 katıdır. Yenileme ve güçlendirme çalışmalarını ekleyecek olursak, yaptığımız harcamalar topladığımız vergi gelirinin tam 8 katıdır. Temmuz ayında deprem yaralarını sarmak için aldığımız tedbirlerin toplam vergi geliri karşılığı 404 milyar liradır ama 2023 bütçesinden deprem için harcayacağımız para 762 milyar liradır. Önümüzdeki yıl 1 trilyon 28 milyar lirayı deprem yaralarını sarmak için harcayacağız." bilgisini verdi.
"Net rezervler 43,9 milyar dolar arttı"
Bakan Şimşek, programlarının bir diğer önemli unsurunun rezerv birikimi olduğuna işaret ederek, "8 Aralık itibarıyla rezervlerimiz, mayıs sonuna göre 43 milyar dolar artarak tarihi en yüksek seviye olan 141,4 milyar dolara ulaşmıştır. Net rezervler de 43,9 milyar dolar artarak 38,2 milyar dolara yükselmiştir." dedi.
Döviz kredi talebi az olduğu için yerel bankaların Merkez Bankası ile swap yaptıklarını söyleyen Şimşek, "Yerel bankalarla yapılan swaplar çok rutin bir iştir ama yabancı ülkelerle yapılan swapları dahi çıkartsanız rezervlerimiz artıdır, esas olan da o hesaplamadır. Rezervlerimizdeki artış ülkemizin kırılganlığını azaltmaktadır. Finansal istikrarı güçlendirmiştir." diye konuştu.
Şimşek, Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesaplarına ilişkin de "Finansal piyasalardaki istikrarı gözeterek programımızın diğer önemli bir hedefi olan KKM'den çıkış için gerekli adımları attık, atıyoruz. KKM stoku ağustos ayında 3,4 trilyon lirayla zirveyi bulmuştu, 8 Aralık itibarıyla 2,7 trilyona düşmüştür. Önümüzdeki dönemde KKM'yi şirketler ve bireyler nezdinde cazip kılan vergi düzenlemelerini de gözden geçireceğiz." ifadesini kullandı.
"Uyguladığımız ekonomi programı çalışıyor mu, beklediğimiz sonuçları veriyor mu?" diye soran Şimşek, cevabının "kesinlikle evet" olduğunu söyledi.
Türkiye'nin risk priminin önemli ölçüde düştüğüne işaret eden Şimşek, "Mayısta 700 baz puanın üzerine çıkan risk primi bugün itibarıyla 290 puanın altına düşmüştür. Gelişmekte olan ülkelerin mayıs ayından beri risk primi 87 baz puan düşmüş; Türkiye'nin risk primi 400 baz puandan daha fazla düşmüştür." bilgisini verdi.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com