İstanbul
Ömrünü yıllanmış piyanoları tamir etmeye adayan 70 yaşındaki Mustafa Bardakçı, dokunsa dahi çalamadığı piyanonun 6 bin parçasının her birinin adını biliyor.
İstanbul'un tarihi semti Balat'ta yan yana dizili üç küçük dükkan... Yeşile boyalı duvarında piyano ve tabure resminin yer aldığı köşe başındaki dükkandan içeri girildiğinde, hastalara ilk müdahalenin yapıldığı acil servis gibi hissettiriyor. Burada hastalar, telleri kopmuş, tuşları bozulmuş, çeşitli nedenle yara almış 50, 100, 200 yıllık piyanolar. Bu piyanolar, 57 yıldır Mustafa Bardakçı'nın hünerli ellerinde yeniden hayat buluyor.
Mustafa Bardakçı, Türkiye'de ve dünyada parmakla gösterilecek kadar az sayıdaki piyano ustalarından biri. Bardakçı, evlerde henüz televizyonun bile olmadığı yıllarda Kastamonu'nun İnebolu ilçesinden geldiği İstanbul'da, 13 yaşındayken eniştesinin yanında piyano tamirciliğinin inceliklerini öğrendi.
Müzik eğitimi olmamasına rağmen, her bir tuşun bastığı notayı hafızasına kazıyan Bardakçı, akort konusunda da ustalaştı. İlk tamir dükkanını 20 yaşında açan Bardakçı, yıllar içinde mesleğinin en iyi ustalarından biri oldu.
Piyano tamirciliğinde yarım asrı geride bırakan Bardakçı, mesleğini üç oğlu ve bir torununa da öğreterek gelecek kuşaklara aktardı. Bardakçı, ilerleyen yaşına rağmen yıllanmış piyonalara şifa vermeye devam ediyor.
Bardakçı'nın tamirini üstlendiği piyanolar arasında Sultan Abdülhamid'in 1873 yapımı piyanosu da bulunuyor. Bardakçı'nın tamirini yaptığı bir diğer önemli piyano ise Atatürk'ün piyanosu. Atatürk'ün 1928'de aldığı Berlin yapımı C. Bechstein tam kuyruklu konser piyanosunu tamir eden Bardakçı, TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığı tarafından teşekkür belgesi ile ödüllendirildi.
"Her bir tuşun ayrı ayrı meziyeti ve zorluğu var"
Profesyonel anlamda piyano tamirine başladığı 1967 yılında ilk atölyesini Fener Vodina Caddesi'nde açan ve 2000 yılına kadar işlerini bu atölyede daha sonra ise Ayvansaray Caddesi'ndeki son dükkanında yürüten Mustafa Bardakçı, 57 yıllık meslek serüvenini AA muhabirine anlattı.
Mesleğinin, zor ve sevilerek yapılması gereken bir meslek olduğunu dile getiren Bardakçı, el becerisi isteyen bir iş yaptığı için bunun kimi zaman 2 saat kimi zaman 5-10 gün sürebildiğini söyledi.
Piyanonun, müzik aletleri içindeki en zor enstrüman olduğunu belirten Bardakçı, "Piyano, üzerinde 200 küsür çivi ve tel bulunan, 10 bin parçadan meydana gelen bir müzik aleti. Bir bağlama, keman gibi üç beş telden yapılmamıştır. Her bir tuşun ayrı ayrı meziyeti ve zorluğu var." dedi.
Piyanolar hakkında bilgi vererek piyanoların yapım yılına göre 1900 öncesi ve sonrası olmak üzere ikiye ayıldığını anlatan Bardakçı, görüntü itibarıyla da konsol ve kuyruklu olmak üzere ikiye ayrıldığını aktardı.
Eski piyanoların tamamının ağacın özünden yapıldığını belirten Bardakçı, "Bu ağaçlar kurutulmuş, fırınlanmıştır. İmalatında sunta ve mdf kullanılmamıştır. Piyanonun en önemli ses veren yeri armoni tahtasıdır. Çoğu yerde piyanoların bu bölümüne kontrplak gibi şeyler takılıyor. Bunun üzerine de streç film yapıştırılıyor. 'Ladin ağacı' veya 'şundan yapıldı' deniyor. O piyanoların ses kalitesi eski piyanolar kadar iyi değil. Eski piyanoların göğüs tahtası çok kalitelidir, verniği iyidir ve hava alıyordur. Piyanoyu çalarken zevk alırsınız ve sesi çok derinden gelir süzülerek." diye konuştu.
Piyanoyu tamir ederken sesin de doğru bilinmesinin önemli olduğunu vurgulayan Bardakçı, "Mesleğe ilk başladığımda tuşlara bastığımda hangi ses olduğunu tanımıyordum. Akort yapa yapa eliniz ve kulağınız alışır. Tuşa bastığınızda sesin hangi ses olduğunu anlarsınız. Eski akortçular makine kullanmazdı. Ellerinde bir düdük olurdu, o düdüğe göre sesi akort ederlerdi. Şimdi ise cihazlar yardımıyla akort yapılabiliyor." dedi.
Tamir ediyor ancak çalamıyor
Piyanonun tuşlarının hangi sesi vermesi gerektiğini bildiğini ancak çalmayı hiç öğrenmediğini anlatan Bardakçı, "Tamirciliğe başladığımız yıllarda kazandığımız parayla ders almamızın imkanı yoktu. Ustamız akşam dükkandan ayrılırken, 'Şunların tamamı değişecek, sabah geldiğimde bunlar hazır olacak.' derdi. Biz, bize gösterilen işi yapardık. Çalmak isteyenlere piyanoyu hazırlamak da bize ayrı bir zevk veriyor. Gidiyorum bir konser akortuna. Sanatçı Avrupa'dan gelmiş. Tam kuyruklu bir piyanoyu akort ediyorum. Sanatçı piyanoyu çalıyor ve beğenisini dile getiriyor. Bu da benim hoşuma gidiyor. Tamirci var, tamir yaparken arabayı kullanır ama bir rallici değildir." ifadelerini kullandı.
Piyanoyu hayatının bir parçası olarak kabul ettiğini dile getiren Bardakçı, "Eşim ve çocuğum gibi piyanonun hayatımda önemli bir yeri var. Her gün yeni bir piyano ile karşılaşabilirsiniz. İşi bitirip müşteriye teslim ettiğimizde duyduğumuz teşekkür büyük bir mutluluk." dedi.
Sultan Abdülhamid'in piyanosunu da tamir ettiğini anlatan Bardakçı, "Ölü bir piyanoydu. Bu ölü piyanoyu hayata kazandırdık. Konser verebilir durumda. Alman yapımı bir piyanodur. Piyano, Sivas'a antika eşyalar ile taşınmış ve orada atıl şekilde bir depoya konmuş. Taşınırken eksilmiş. Tamir olduktan sonra inanamadılar. Milli Saraylar Daire Başkanlığından bir teşekkür belgesi verdiler. Daha sonra 1928 yapımı Atatürk'ün bir piyanosunu tamir ettim. Bu nedenle de devletimiz tarafından bir belgeyle ödüllendirildik." diye konuştu.
"Yerli piyano yapılması için devlet desteği şart"
Bir piyanonun her aşamasını A'dan Z'ye bilen Bardakçı, "Türkiye'de yerli piyano yapılması için devlet desteği şart. Şahıs olarak bunu başaramazsınız. Çin'de piyano yapılıyor. Kişi 'piyano yapmak istiyorum' dediği vakit, ona kolaylık tanınıyor. Türkiye'de böyle bir uygulama yok. Türkiye'de böyle bir şey bizim gibi alaylıların da katkısı olursa yapılabilir. Hem okullu hem alaylı kişilerin bu işin içinde olması gerekir. Piyano yapmak çok kolay bir iş değil. Bir piyano akortlu vaziyette üzerinde 20 ton yük çekiyor. Ufak bir hatayı kaldırmaz. Yerli piyano yapılabilir ama bu zamana kadar hiç düşünülmemiş." dedi.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com