Erbil
Irak ordusunun 1974'te evine attığı bombayla annesi ve kardeşlerini kaybeden, 16 Mart 1988'de Halepçe'ye gerçekleştirilen kimyasal silah saldırısı sonucunda ise görme yetisini yitiren ancak iki saldırıdan da kurtulduğu için "Ümit" ismini alan Halepçe sakini, Şehitlik Anıtı'nda ziyaretçilere katliamın hikayesini anlatıyor.
Irak'taki Baas rejimi ve devrik lider Saddam Hüseyin'in talimatıyla Halepçe'nin kimyasal silahlarla bombalanmasının üzerinden 33 yıl geçti ancak katliamda yakınlarını kaybeden ve saldırının derin izlerini taşıyan Halepçelilerin acısı ilk günkü gibi devam ediyor.
Baas rejimine ait jetler, 16 Mart sabahı Irak-İran sınırına 10 kilometre mesafedeki Halepçe kenti ve çevresini saat 10.55'te hardal ve sinir gazları taşıyan silahlarla bombaladı. Saldırı sonucu çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere yaklaşık 5 bin kişi hayatını kaybetti.
Saldırının etkisi ise daha sonraki yıllarda da kendisini gösterdi. Kimyasal gazların kalıntıları nedeniyle hayatını kaybeden çok sayıda kişi olurken çok sayıda kişi ise görme yetisini kaybetti ya da sakat kaldı.
Elma kokulu kimyasal gazların birkaç dakika içerisinde tüm kente yayılmaya başladığı o anlara şahit olan ve kimyasal gazların etkisi nedeniyle gözlerine perde inen Ümit, yaşadıklarını AA muhabirine anlattı.
Gaz, elma kokusuyla geldi
16 Mart sabahı kente atılan ilk bombanın sesini duyduklarında kardeşleriyle hızlıca yakınlardaki sigara şirketinin bodrum katına sığınan Ümit, uçakların yağdırdığı bombalar altında birçok Halepçeliyle birlikte korku içinde saldırının sona ermesini beklediğini belirtti.
"Uçaklar üzerimize yürüyordu. Çok korkunçtu. Şehre atılan her bombayla evler sarsıldı ve yoğun bir duman şehri kuşattı." diyen Ümit, o anları şöyle anlattı:
"Saat 11.35'te elma ve sarımsağın kokusunun bodrumun tamamına geldiğini iyi hatırlıyorum. Gırtlağımda bir şeyler olduğunu fark ettim. Sanki çok acı bir şey yemiş gibi gözlerim acıyordu. Ellerim gözlerimdeydi. O zamanlar elmanın kokusunun kimyasal gaz olduğunu bilmezdik. Nefes almakta zorlandığımız için bir an önce o bodrumdan kendimizi kurtarmak istedik."
Ümit, sığındıkları bodrum katından dışarı çıktıklarında önce nefes alabildiklerini ancak yavaş yavaş görüş mesafesini kaybetmeye başladığını ve zamanla ise bir karartının gözlerine indiğini söyledi.
"Beyaz bir perde gözlerimi kapattı, dizlerim de titriyordu." diyen Ümit, kimyasal saldırının etkisiyle oradaki bütün insanlar gibi kendisinin de güçsüz hissettiğini ve adım atmakta zorlandığını aktardı.
"Eğer insan korkuyla ölseydi, eminim o gece ölürdüm"
Ümit, saldırı sonrası kentin insan sesleri ve özellikle de çocuk ağlamalarıyla yankılandığını hatırlatarak, yakınları ve olay yerindeki insanlarla arabayla Ababeyli köyüne gitmeye karar verdiklerini söyledi.
Arabayla 500 metre kadar ilerledikten sonra havanın kararmasıyla geceyi sığındıkları bir bölgede geçirdiklerini belirten Ümit, o gece yaşadıklarını şöyle anlattı:
"Çok korkunç bir geceydi. Ağlama, inleme ve çığlıkların dışında şehirde başka bir ses duyulmuyordu. Zaman geçtikçe çocukların sesleri daha az geliyordu. Ağlaması kesilen çocuğun öldüğünü anlıyorduk. Ben o zaman 14 yaşındaydım ve o yaşta böyle bir görüntü görmek o kadar korkunçtu ki; size anlatamam. Eğer insan korkuyla ölseydi, eminim o gece ölürdüm. Ama belli ki; hiç kimse korkuyla ölmez. Bu nedenle böyle korkunç bir katliama dayandım."
Arabada 25 kişi olduklarını anımsatan Ümit, kendisi dahil sadece 4 kişinin hayatta kalabildiğini, geri kalanların ise kimyasal gazla boğulduklarını dile getirdi.
"Susuzluktan kolumdaki serumu kana kana içtim"
Ümit, saldırıdan bir gün sonra sabah saatlerinde yardımın ulaştığını ve kıyafetlerinin üzerinden kendisine iğne yapıldığını söyleyerek, helikopterle Tahran'da bir hastaneye götürüldüklerini kaydetti.
Halepçeli katliam mağduru, "Hastanede kendime geldiğim zaman ayak sesleri duyuyordum. İyi hatırlarım, çok susamıştım ve bağırarak su istedim. Susuzluktan kolumdaki serumu kana kana içtim. Ondan sonra bayıldım. Kendime geldiğimde ise doktor kolumun kan dolu olduğunu söyledi." diye konuştu.
Adını Ümit koydu
Akabinde ikinci bir hastaneye kaldırıldığını ve burada uzun bir süre kendine gelemediğini dile getiren Ümit, daha sonra kefene sarıldığını ve hayatını kaybedenlerle birlikte mezarlığa götürüldüğünü hatırlattı.
Ümit, toprağa verilmek üzereyken hareket edip ölmediğinin fark edildiğini ve tekrar hastaneye gönderilmeden önce bu anın etraftakilerce fotoğrafının çekildiğini aktardı.
Hayatta kalabilmesi nedeniyle kendisine Ümit ismini verdiğini belirten Halepçeli, daha önce de Irak ordusunun evlerine düşen bombasından sağ kurtulduğunu anlattı.
Kimyasal Ali'nin yakalandığı gün "çifte düğün" yaptı
Ümit, Irak ordusunun 1974 yılında attığı bir bombanın evlerine isabet ettiğini ve saldırı sonrası annesi ve diğer kardeşlerini kaybettiğini söyledi.
Halepçe katliamında ailesinden sadece kendisinin kurtarabildiğini hatırlatan Ümit, şöyle konuştu:
"Halepçe katliamının emrini veren (Kimyasal Ali lakaplı) Ali Hasan el-Mecid'in yakalanması benim için iki defa düğün ve sevinç dolu bir gündü. Çünkü aynı gecede evlendim. Hanımım da kimyasal zehirden zarar gördü. Biz evlendikten sonra birkaç defa çocuk yapmaya karar verdik. Ama bu kimyasal zehirden dolayı, çocuklarımız ölü dünyaya geliyorlardı. Ama ümidimizi kesmedik. Şimdi iki kız ve bir oğlumuz var."
Ümit, saldırı sonrası görme yetisini kaybetmesine rağmen Halepçe Şehitlik Anıtı'nda ziyaretçilere katliamın acılı hikayesini anlatmaya devam ediyor.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com