İSTANBUL (AA) - Kudret Göz İstanbul Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Hüseyin Simavlı, düzenli muayene ile halk arasında "göz tansiyonu", "karasu" isimleriyle bilinen glokomun yol açabileceği görme kayıplarından korunmanın mümkün olduğunu belirtti.
Simavlı, yaptığı yazılı açıklamada, glokomun, kalıcı körlüğe en fazla yol açan ikinci hastalık olduğunu ifade etti.
Halk arasında "göz tansiyonu", "karasu" isimleriyle bilinen glokomun, görme işlevinin tamamen ve kalıcı olarak yitirilmesine neden olabilecek boyutta optik sinirlerde hasara yol açabildiğine dikkati çeken Simavlı, düzenli muayene ve erken teşhis ile tedavideki başarıyı artırmanın ve görme kayıplarına karşı korunmanın mümkün olduğunu bildirdi.
Simavlı, hastalığın çoğu zaman belirti vermeden, herhangi bir şikayete yol açmadan ilerlemesinin, glokom tanısı konulmuş hastaların bile riskleri göz ardı etmesine yol açabildiğine değinerek, "Bazı hastalar başvurduğunda ne yazık ki göz sinirlerinde telafisi mümkün olmayan hasarlar çoktan oluşmuş ve kalıcı görme kaybı ortaya çıkmış oluyor. Bu yüzden düzenli göz muayenesi yaptırmak çok önemlidir." ifadelerini kullandı.
- "40 yaş üzerindekilerde daha sık görülüyor"
Op. Dr. Hüseyin Simavlı, düzenli göz muayenesinin, göz tansiyonu teşhisi konanlar için de hastalık saptanmamış kişiler için de aynı derecede önemli olduğunu vurguladı.
Özellikle risk grubu içerisinde yer alanların daha hassasiyet göstermesi gerektiğini aktaran Simavlı, şunları kaydetti:
"Glokom, bebekler ve çocuklar da dahil her yaşta ortaya çıkmakla birlikte 40 yaş üzerindekilerde daha sık görülüyor. Dolayısıyla yaş ilerledikçe hastalık riski de artıyor. Yüksek tansiyon, kalp hastalıkları, diyabet, orak hücre anemisi, migren hipotiroidizm yani tiroksin hormonu azlığı gibi hastalıklar, göz tümörleri, retina dekolmanı, göz iltihapları, ileri hipermetrop, ileri miyop olunması, gözün kornea tabakasının ortalamadan ince olması, göz içi basıncının yüksek olması risk faktörünü arttıran etkenlerdir. Ailesinde glokom hastalığı bulunanlar yüksek risk grubuna girer. Travmalara yani darbelere ya da uzun süreli kullanılan bazı ilaçların yan etkisine bağlı olarak da ortaya çıkmaktadır. Glokom görülme oranı ve görülen glokom tipi ırklara göre değişmekte. Örneğin yapılan araştırmalar Afrika kökenlilerde göz tansiyonunun daha sık görüldüğünü ortaya koyuyor."
- "Doğru metotlarla teşhis çok kolay"
Hüseyin Simavlı, doğru metotlarla hastalığın teşhisinin çok kolay olduğunu belirterek, şu bilgileri verdi:
"Herhangi bir risk faktörü taşıyın ya da taşımayın, herhangi bir şikayetiniz olsun ya da olmasın glokom yani göz tansiyonu teşhisi koymanın tek yolu bazı tetkikleri içeren detaylı bir göz muayenesidir. Glokomun teşhisinde ya da teşhisi konmuş glokom hastalığının takibinde kullanılan acısız ve kolay bazı testler uygulanır. Tonometri adını verdiğimiz göz basıncı testi ile gözün içerisinde basınç ölçülür. Yüksek basınç, glokoma sahip olduğunuz ya da gelişme riski taşıdığınızın bir göstergesi olabilir. Perimetri denilen görme alanı testi ile glokoma bağlı olası bir görme kaybının olup olmadığı değerlendirilir. Optik sinir gözün ana siniri olup glokom buraya hasar verir. Optik sinirlerde bir hasar olup olmadığını saptamak için de OCT (optik koherens tomografisi) çekilerek optik sinirler değerlendirilir.
Gözün kornea tabakasının arkasında ve irisin önünde bulunan ön kamara adı verilen bir bölüm bulunur. Gözlerin içerisinde bulunan doğal bir sıvı ön kamara denilen bu alanda içeri ve dışarı düzenli olarak dolaşarak dokuları besler. Bu doğal göz sıvısı sağlıklı gözlerde biz farkında bile olmadan boşaltım açısı dediğimiz yerden de gözü terk edip gider. Gözün sağlıklı işleyişinin bozulduğu durumlarda göz içindeki bu sıvı birikerek, basınca neden olur ve sinirlere hasar verir. Gonyoskopi olarak bilinen tetkikle de bu göz içi sıvısının boşaldığı açıya bakıyoruz."
Kudret Göz İstanbul Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Hüseyin Simavlı, glokom tedavisinde kullanılan başlıca metotların ilaç, lazer ve cerrahi girişim olduğunu, tedavide bu üç yöntemin tek başına ya da kombinasyonla uygulanabildiğini kaydetti.
Tedavi planının, hastalığın evresi, göz sinirlerinin durumu, hastanın yaşı, geçmişte geçirdiği ve mevcut göz hastalıkları, sistemik hastalıklar, bu hastalıklara uygulanan tedaviler gibi birçok etken değerlendirilerek çizildiğini belirten Simavlı, "Göz tansiyonu göz sinirlerine hasar veren bir hastalıktır. Tedavide uygulanan metotlar yeni optik sinir hasarını ve hasara bağlı oluşabilecek görme kayıplarının önüne geçmeye yöneliktir. Ne yazık ki tahrip olmuş ya da ölmüş bir göz sinirinin yol açtığı görme kaybının giderilmesi mümkün değildir. Düzenli göz muayenesi yaptırarak, uzman doktorumuzun öneri ve görüşlerini dinleyerek, hastalığı ve yol açabileceği riskleri tanıyarak tedavide başarı şansını artırabilirsiniz." değerlendirmesinde bulundu.