ANKARA
Henüz iki yaşındayken halk arasında "tavuk karası" olarak adlandırılan gece körlüğü teşhisi konulan ve hastalığın giderek ilerlemesi sebebiyle görme kaybı ortaokuldan sonra yüzde 90'a ulaşan 43 yaşındaki Şule Özcan, ailesinin desteğiyle hem öğrencilik yıllarında hem de meslek hayatında güçlü şekilde ilerledi.
Görme engelinin, hayal ettiği yaşamın önünde durmasına izin vermeyen Özcan, üniversite sınavında ilk tercihi olan Hacettepe Üniversitesi Psikoloji bölümünü başarıyla bitirdi ve çok sevdiği çocuklarla bir arada olabilmek için rehber öğretmenlik yapmaya başladı.
Meslek hayatında 20 yılı geride bırakan Şule Özcan, yaptığı açıklamada, 19 yıl psikolojik danışman ve rehber öğretmen olarak çalıştığı Altındağ Cumhuriyet İlkokulu'nun ardından bir yıldır Kılıçali Paşa İlkokulu'nda görev yaptığını, daha çok çocuk ve aileye ulaşabilmek amacıyla psikoloji kitapları yazdığını anlattı.
Gören Kalpler Eğitim Derneğinde gönüllü olarak çalıştığını, aynı zamanda aileler için bilgilendirici içeriklerin yer aldığı YouTube kanalı açtığını ve amatör olarak müzikle de uğraştığını dile getiren Özcan, "Görme kaybım beni kötü yönde etkilemedi. Buna hiç izin vermedim ve hayata hep olumlu baktım. Görme engelim olmasa belki de bu kadar sevdiğim işle uğraşmayacaktım, yaşamın her anından zevk almayı öğrenemeyecektim." dedi.
"Sesli ekran okuma programı benim en iyi arkadaşım oldu"
Şule Özcan, öğrencilik yaşamı ve meslek hayatı boyunca güzel dostluklar edindiğinin altını çizerek, "Liseyi bitirene kadar arkadaşlarım derste tuttuğu notları benim defterime geçirirdi. Üniversitede ise ses kayıt cihazım vardı, dersleri kaydedip dinlerdim. Sonra gittiğim bilgisayar kursunda öğrendiğim sesli ekran okuma programı benim en iyi arkadaşım oldu. O dönem akıllı telefonlar yoktu. Şu an kitaplarımı da sesli bilgisayar programı ile yazıyorum." diye konuştu.
İlk kez öğretmen olarak atandığında "o okulda seni dışlarlar, alay ederler" denilerek görme engelliler okulunda çalışmasının teklif edildiğini ama bunu kabul etmediğini dile getiren Özcan, "İyi ki de bu yoldan ilerlemişim. Çok önemli tecrübeler edindim. İlkokul öğrencilerimi de velilerimi de çok seviyorum. Onlar da beni çok seviyor. Sevdiğim, hayal ettiğim işi yapmaktan, öğrencilerime ailelerine destek olmaktan büyük mutluluk duyuyorum." ifadesini kullandı.
"Ailelere kaynak sunabilmek amacıyla kitap yazmaya karar verdim"
Çocukların ve ailelerin hayatlarına olumlu bir şekilde dokunabilmenin çok mutlu edici olduğunu vurgulayan Özcan, uzaktan eğitim sürecinde de öğrencileri için her ay dans ve drama etkinlikleri düzenlediğini, ailelerle de düzenli telefon görüşmeleri yaptığı anlattı.
Öğrencileri ve okulunu çok özlediğini vurgulayan Özcan, salgının bir an evvel bitmesini ve öğrencileriyle aralarında uzak mesafeler olmadan sohbet edebilmeyi hayal ettiğini söyledi.
Kitap yazma kararı almasında velilerin kendisine sorduğu sorular ve çevresini gözlemlemesinin etkili olduğunu anlatan Özcan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Zaten kısa yazılar yazmayı çok severdim. Ailelere kaynak katkısı sunabilmek amacıyla kitap yazmaya karar verdim. İlk olarak 2009'da bebek sahibi olma düşüncesinden ergenliğe uzanan tüm süreçleri farklı başlıklarda ele aldığım 'Onlar Bir Çiçek' isimli kitabım çıktı.
Bu kitapta çocukla oyun, çalışan anneler, baba-çocuk baba ilişkisi gibi farklı konularda bilgilerimi paylaşmaya çalıştım. Ardından da engelli bireyleri anlatan 'Ağlama Anne' isimli kitabım çıktı. 'Engeller aşılmak içindir' temasıyla yayımlanan bu kitabımın devamı niteliğinde bir romanım da yayımlanacak."
Özcan, YouTube kanalında da engelli bireyler ve ailelere yönelik, çocuk gelişimi ve salgın döneminin psikolojik etkileriyle baş etme yollarına ilişkin için bilgilendirici içerikler sunduğunu dile getirdi.
"Ailelerin çocuklarına güvenmeleri, inanmaları gerekiyor"
Özel gereksinimli çocukların ailelerinin yaşadığı zorluklara işaret eden Şule Özcan, ailelerin bu haberi ilk aldığında büyük şok yaşadığına dikkati çekerek, "Bu süreçlerin tamamında önce durumu kabul etmek çok önemli. Kabul etmek boyun eğmek anlamına gelmiyor, bu çözüm yollarını açan bir kapı aslında." değerlendirmesinde bulundu.
Ailelerin engelli çocuklarının gelişimi için neler yapabileceğini araştırması, doktorlar, uzmanlar ve derneklerden bilgi, destek almasının önemine vurgu yapan Şule Özcan, şunları kaydetti:
"Ailelerin öncelikle çocuklarına güvenmeleri, bir şeyler yapabileceklerine inanmaları gerekiyor. Çok farklı engel dereceleri var elbette ama lütfen aileler de çocuklar da vazgeçmesinler. Hayalleri olsun, yapmak istedikleri, ilgi duydukları konuların peşinden koşsunlar.
Elbette yapamayacakları şeyler olabilir. Herkes güzel resim yapamaz, şarkı söyleyemez, birinin matematiği iyi olur öbürünün Türkçesi. Fakat bu herkes için geçerli. 'Sen yapamazsın' diyenlere aldırmayarak inandıkları yolda devam etsinler.
Engelliler için en önemlisi fırsat vermek. Engelli olmayanların da yapamadığı şeyler var mutlaka. Herkes her şeyi yapamıyor, engellilerin de kendine göre yaptığı ve yapamadıkları var ama önce fırsat tanınmalı."
Kaynak: AA
dikGAZETE.com