İstanbul
Küflerden kaynaklanan toksik bileşenlerden meydana gelen mikotoksinler, gıdaların üretim sürecinde ve depolama sırasında oluşabiliyor. En yaygın, toksik ve kanserojen mikotoksinlerin başında, yer fıstığı ve fındık gibi yenilebilir kabuklu yemişlerde, kuru meyvelerde, baharatlarda ve tahıllarda görülen aflatoksinler geliyor. Gıda kaybına neden olmamaları için aflatoksinlerin sık ve düzenli aralıklarla ölçülmesi büyük önem taşıyor.
Chemcode firmasının kurucu ortağı Selçuk Uğurlu, ölçümlerin kolay yapılabilmesi için geliştirdikleri biyosensör ile bunun kullanılacağı ve geliştirilme aşaması devam eden cihaz hakkında AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
Tüketilen gıdaların yüzde 70 ila 80'inde küflerden kaynaklanan mikotoksin değerlerinin yasal sınırın altında kaldığını, yasal sınırı aşan yüzde 20 ila 30 oranındaki ürünün ise atık oluşturduğunu belirten Uğurlu, Türkiye'de özellikle kuruyemiş, incir ve kuru meyve sektörlerinde önemli bir sorun teşkil eden ve ihracatta büyük sorunlara neden olan bu kaybı engellemek amacıyla bütünleşik bir sistem tasarımı gerçekleştirdiklerini ifade etti.
Uğurlu, "Girişimimiz, aslında mikotoksinin oluşturduğu ve küresel olarak gıdamızın dörtte birini atığa çeviren yani her yıl bir milyar tonluk kayba neden olan bir problemi çözmeye çalışıyor. Küflerin ürettiği toksinleri tespit ediyor. Mesela Aflatoksin B1 var. Bu, en çok kayba yol açan toksin ve dünyada bilinen en kanserojen madde. Birçok toksin var, farklı gıda türlerinde farklı tipler gelişiyor." diye konuştu.
"Sinyalin büyüklüğünden toksinin konsantrasyonunu ölçüyoruz"
Geliştirdikleri biyosensörün, biyolojik algılamayı elektronik sinyallere çevirdiğini, bu sensörün yerleştirildiği cihazın da sahada herkes tarafından kullanabileceğini anlatan Uğurlu, bu sayede laboratuvar kalitesinde mikotoksin ölçümleri yapılabileceğini aktardı.
Uğurlu, şöyle devam etti:
"Burada kullandığımız sensörlerin teknolojisi; parmaktan alınan kandan şeker ölçümü yapan çubuklara çok benziyor. Bu çubuklar nasıl şekeri ölçüyorsa bizimkiler de toksin ölçüyor aslında. Bu çubukların üzerine o toksinleri yakalayan biyolojik temelli reseptörler geliştiriyoruz. Onları kimyasal bir şekilde üzerlerine bağlıyoruz ve bunlar anahtar-kilit ilişkisi gibi toksini yakalıyor. Yakaladığı zaman bir elektronik sinyal oluşuyor ve bu sinyalin büyüklüğünden biz toksinin konsantrasyonunu ölçüyoruz."
Yapılan ölçümlerin mobil uygulamaya aktarılacağını ve bu sayede tarlada veya depodaki güncel durum hakkında sürekli olarak bilgi sahibi olunabileceğini vurgulayan Uğurlu, geliştirdikleri bütünleşik sistem sayesinde ürünün satın alındığında ne kadar dayanabileceğinin ve ürünün bozulmaması için önlem alınması gerekip gerekmediğinin öğrenilebileceğini kaydetti.
Uğurlu, cihazın kullanımı hakkında şu bilgileri verdi:
"Çiftçi bu cihazı alacak, üstüne numuneyi bırakacak, hangi toksinleri analiz etmek istediğini girecek ve analiz tuşuna basacak. Analiz sonuçları 25 dakika sonra cep telefonunda olacak. Eğer satacağı firmalarla bir anlaşması varsa firma da kendi fabrikasından çiftçisinin yaptığı analizi, mobil uygulamamız üzerinden görebilecek. Deposunda problem varsa görebilecek. Ona göre önlem alabilecek ya da çiftçi bakacak, duruma göre, 'Sınırı geçmek üzereyim, hasadı erken alayım.' deyip ürününü kurtarabilecek."
Sırt çantasında taşınabilecek, portatif bir şekilde tasarladıkları cihazla yapılan ölçümün maliyetinin, laboratuvar analizlerinin beş ya da altıda biri tutarında olacağını bildiren Uğurlu, "Bu da bize şöyle bir avantaj sağlıyor, mali açıdan yeterince gücü olmayan çiftçiler analiz yapmaya ya da ihracatçılar analiz sayısını artırarak emin olmaya başlayacaklar." dedi.
Uğurlu, cihazı 2024 sonunda satışa sunmayı planlandıklarını sözlerine ekledi.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com