Kitabın en dikkat çekici bölümlerden birisinde bugün bombaların hedefi olan Suriye’nin Halep kenti yer almakta. Kitapla ilgili Coşkun, “Bu kitabı eline alan okur, medeniyetimizin parlak devirlerine, geçmişin özlemle anılan meselelerine dair ve yarın ne yapmamız gerektiğine dair benim naçizane kanaatlerimi ve örneklerimi bulacaklar. Ama dediğim gibi bu benden evvelde ele alınan meseleler ancak her zaman hatırlanması gereken misaller” ifadesini kullandı. Coşkun, yazıların bir birinden bağımsız görünse de bir araya gelince büyük bir anlam ifade ettiğini ve bir birleriyle ilişik olduklarına işaret ediyor.
“Doğu’nun kraliçesi Halep” Kitapta ‘Eskilerin Şehirleri’ diye bir bölüm var, eskilerin şehirlerinde kent nedir? Modern kent nedir? Şehrin içindeki insanların yaşayışları nasıl değişmiştir? Şehirler dünyanın haline göre nasıl değişmiştir? Bu bahisler var ve bu bahislere örnek olarak modern kent dediğimiz Sanayi Devrimi sonrası gelişen kentler ve bu kentlerde yaşama biçimleriyle İslam şehri dediğimiz; Müslüman şehri, Müslüman evi, mahallesi dediğimiz şehirlerin bir nevi mukayeseleri de var. Yazar, Turgut Cansever’i anarken, Tarsus’tan bahsederken, Saraybosna’dan, Kırım’dan, Bahçesaray’dan, Safranbolu’dan bahsederken şunu ifade ediyor, “ Biz eğer medeniyetimize dair bir şeyden bahsediyorsak, muhakkak surette içinde Halep’in de olması gerekiyor.”
Halep şehrinin, ’ Doğu’nun kraliçesi’ olarak bilindiği vurgulayan Coşkun, bugün yaşanılan günlerde artık Halep'in, ‘Doğu’nun Kraliçesi’ gibi değil de sefaletin zirvesinde insanların öldüğü, hayata tutunmaya çalıştığı çocukların bile ihtiyarladığı, her gün onlarca yüzlerce çocuğun yaşamını yitirdiği bir şehir haline geldiğine dikkat çekti.
“Politika yüksek sesle konuştuğu zaman edebiyat susar” Peyami Safa’dan, alıntı yaparak, ‘Politika yüksek sesle konuştuğu zaman edebiyat susar’ ifadesini kullanan Coşkun, en kötü zamanlarda bile insanların sanata, edebiyata, müziğe ihtiyacı olduğunu vurgulayarak şunları dedi: “Bosna’da savaş devam ederken insanları en çok motive eden şeylerden bir tanesi her hafta Saraybosna orkestrasının verdiği konserlerin devam etmesiydi. Suriye’de palyaçoluk yapan Anas Al Basha ; o karamsar havada çocukların yüzlerini güldürmeye çalışıyordu. İkinci Dünya Savaşı’nda Fransa, Naziler tarafından işgal edilecekken dönemin talihsiz başvekili kabinesini topladı ve şöyle dedi: ‘Arkadaşlar Fransa işgal ediliyor, size verilecek iyi bir haberim yok, fakat bir müjdem var; Pascal ve Moliere başta olmak üzere bütün Fransız büyüklerinin eserlerini kurtardık.’ Coşkun, “Bunu anlamayanlar bu sözü aslında bir ümitsizlik hezeyanı olarak görüyor ama Fransa’nın kurtuluşunu temin eden şey tam da bu hakikatte gizli. Nitekim Naziler kayboldu, tarih sahnesinden çekildi ama Fransızlar, Fransız olarak var olmaya, Fransız kültürü mevcudiyetini devam ettirmeye devam ediyor. Biz de Halep’i bu yönüyle önemsiyoruz, biz de savaşın devam ettiği bu dünyayı böyle görmeye çalışıyoruz ve savaşın içerisinde bombalar düşerken bomba kapsüllerinde çiçek yetiştiren annelerin, kadınların durumunu düşünüyoruz."
Kaynak: IHA
dikGAZETE.com