Ile-de-France
Cezayir Bağımsızlık Savaşı sürerken ülkelerindeki bağımsızlık hareketine destek ve uygulanan sokağa çıkma yasağını protesto etmek için barışçıl gösteri yapan 30 bine yakın Cezayirlinin 300'den fazlasının öldürülmesine ilişkin Paris başta olmak üzere 70 kentte etkinlikler düzenlendi.
Paris'te Poissonniere Bulvarı'ndaki ünlü Rex Sineması'nın önünde toplanan Cezayir asıllı Fransızlar, olayların yaşandığı Saint-Michel Köprüsü'nün yakınındaki Chatelet Meydanı'na yürüdü.
Fransa'nın katliamı "devlet suçu" olarak kabul etmesini isteyen eylemciler, katliama ilişkin arşivlerin tamamının açılmasını talep etti.
Gösterinin organizatörlerinden oluşan bir grup, kurbanların anısına Seine Nehri'ne güller attı.
Öte yandan Saint-Michel Köprüsü'nde kurbanların anısına konulan levhanın önüne çiçek ve çelenkler bırakıldı. Polis, levhanın önünde, çevresinde ve köprünün üzerinde kordon oluşturarak az sayıda kişinin buraya çiçek bırakmasına izin verdi.
Polis gösteride yoğun güvenlik önlemleri aldı.
"Bu yeterli değil çünkü devlet suçu olarak tanınmadı"
Fransız tarihçi Gilles Manceron, gösteride yaptığı konuşmada, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un olayların yaşandığı yerlerden biri olan Paris'in banliyölerinden Comlombes'daki Bezons Köprüsü'nde kurbanların anısına 16 Ekim'de çelenk bırakmasının "güçlü jest" olduğunu belirtti.
Daha önce hiçbir cumhurbaşkanının böyle bir eylemi olmadığını ifade eden Manceron, "Bir noktayı vurgulamak istiyorum. Suçtan bahsetmek güzel ancak (eski Cumhurbaşkanı) François Hollande'ın Ekim 2012'de söylediğinden daha ileri ama küçük bir adım.
Bu yeterli değil çünkü devlet suçu olarak tanınmadı. Sadece Paris Polis Müdürü Maurice Papon sorumlu tutuldu. Bu açıdan yeterli değil. Bu suçun devlet suçu olarak tanınmasını istiyoruz. Fransa Cumhurbaşkanı ise polis müdürünün suçu olduğu şeklinde yanıt veriyor. Bu doğru değil. Tarihi gerçek değil." diye konuştu.
5 Ekim 1961'de Cezayirlilere uygulanan sokağa çıkma yasağı kararının dönemin Başbakanı Michel Debre tarafından verildiğini ifade eden Manceron, bu kararın demokratik özgürlüklere aykırı olduğunu belirtti.
Manceron, olaylara ilişkin arşivlerin açılmasının hayatını kaybedenlerinin sayısının da tam olarak belirlenmesi için önemli olduğunu söyledi.
"Polis, yüzmeyi bilenleri önce öldürüyordu sonra Seine Nehri'ne atıyordu"
Gösterinin organizatörlerinden Cezayir asıllı Fransız Noura da bu yıl yaşamını yitiren babasının katliamın tanıklarından olduğunu söyledi.
Aile fertlerinin hepsinin söz konusu gösteriye katıldığını ifade eden Noura, kız kardeşinin olaylarda kaybolduğunu, ertesi gün bulunduğunu söyledi.
Noura, "Babamın anlattığına göre korku içindeydiler. Bir polis (bir göstericiye) yüzmeyi bilip bilmediğini sordu. Gösterici de başına ne geleceğini bilmedi, yok diye cevap verince polis onu Seine Nehri'ne attı. Polis, yüzmeyi bilenleri önce öldürüyordu sonra Seine Nehri'ne atıyordu." ifadesini kullandı.
Adaletin sağlanmasını isteyen Noura, "Cumhurbaşkanı Macron (katliamı) devlet suçu olarak tanıması gerekiyor. Bunu tanımak gerekiyor. Cezayir halkı çok acı çekti." dedi.
Noura, "Fransa İkinci Dünya Savaşı'nda Almanlara karşı bağımsızlığı için mücadele etti ve bize gelince Maurice Papon ailemizi katletti, tüm ailelerimizi." diye konuştu.
"Macron yarım adım attı, tam adım atmasını ve işin sonuna kadar gitmesini istiyoruz"
17 Ekim 1961 katliamlarına ilişkin çalışmalar yapan "Les Oranges" Derneğinin Başkanı ve "17 Ekim 1961, hatırlıyorum..." adlı kitabın yazarı Muhammed Kaki, 60 yıl önce katledilen aileleri için burada toplandıklarını söyledi.
Dönemin başbakanı ve içişleri bakanının bu katliamın yapılmasını onayladığını savunan Kaki, şöyle devam etti:
"Uğursuz Polis Müdürü Maurice Papon ve yardımcıları içişleri bakanı ve başbakan ailelerimizi vahşice katlettiler.
Neden? Çünkü o gün ailelerimizin hareket etmelerine tahammül etmediler. Onlar dik durdu ve yürüdüler. Bu siyasi suçlular için bu hayal edilemezdi.
Arapların dolaşmasını hayal edemiyorlardı. Bunun mümkün olamayacağını söylediler. Polis Müdürü Maurice Papon '1 darbeye karşı 10 darbe', '(Polise) Haydi korunuyorsunuz' gibi 2-3 cümle söyledi. Devlet suçu böyle işlendi. 'Cezayirlilerin kanı aksın' dediler. Kim bu Cezayirliler.
Onlar işçiydi. Fransa'yı inşa eden, yollar yapan, binaları inşa eden, az önce kullandığınız metroyu inşa edenlerdir.
Bunu kimseyi bilmiyor ancak Paris metrosunu inşa ettiler. Her şeyden önce onlar işçiydi."
Kaki, katliamın "devlet suçu" olarak tanınmasını istediklerini söyledi.
"Macron yarım adım attı, tam adım atmasını ve işin sonuna kadar gitmesini istiyoruz. Bezons Köprüsü'ne gitmesi güzel ama ailelerimizi Bezons Köprüsü'nden atan suçluları belirtmesi gerekiyor. Yoksa olmaz. Bu suçlular siyasi suçlulardır.
İstediğimiz ikinci şey, araştırmacılar ve vatandaşlar için arşivlerin tamamının açılmasıdır.
Üçüncü şey de bu devlet suçunun okullardaki ders kitaplarında yer almasıdır.
Çünkü bu tarih sadece Cezayirlilerin tarihi değil aynı zamanda Fransa'nın tarihidir." diye konuşan Kaki, bu tarihin herkes tarafından bilinmesi gerektiğini aktardı.
"İnsanlığa karşı işlenen suç söz konusudur"
17 Ekim 1961 Kolektifi adına konuşan Fransız akademisyen Olivier Le Cour Grandmaison, "Bu konuşmamı binlerce kayıp kişiye, hükümetin siyasetçilerinin ve yöneticilerinin sorumluluğu altında hareket eden Maurice Papon tarafından 17 Ekim 1961'de yakalanan ve katledilen yüzlerce kurbana armağan etmek istiyorum." dedi.
Papon'un Cezayir'de kullanılan savaş tekniklerini Fransa'ya getirdiğini dile getiren Le Cour Grandmaison, "Bu kesinlikle devlet suçu. Daha açık söylemek gerekiyor, insanlığa karşı işlenen suç söz konusudur.
17 Ekim 1961 mağdurlarının savunan Cezayir Bağımsızlık Hareketi'nin avukatı Nicole Dreyfus'un söylediklerini hatırlatmak istiyorum. 17 Ekim 1961'de öldürülenler siyasi, ırkçı ve dini nedenlerle öldürüldü." değerlendirmesinde bulundu.
Macron'un yaptığı açıklamayla ilgili "Macron, Fransız devletinin, kurumlarının ve polisin (katliamdaki) sorumluluğunu kabul etmemek için küçük adım attı.
Bunu açık şekilde söylemek gerekiyor." ifadesini kullanan Le Cour Grandmaison, Almanya, İngiltere, ABD, Kanada, Yeni Zelanda ve Avustralya'nın tarihte işledikleri suçları kabul ettiğini ancak Fransa'nın bunu yapmadığını söyledi.
Gösteriye katılan ve soy isimin vermek istemeyen Youcef, yaptığı açıklamada, Macron'un yaptığı açıklamaya ilişkin, "Açıklamada birçok sorunlu nokta var. Bazı şeyler açıkça söylenmiyor. 'Cumhuriyet sorumludur' denilmiyor.
Dolambaçlı cümleler var. 'Tahammül edilemez' deniliyor ama 'Cumhuriyet sorumludur ve devlet suçudur' denilmiyor." yorumunda bulundu.
Youcef, buna rağmen bunun önemli adım olduğunu vurguladı.
Bu konuda mücadeleye devam edilmesi gerektiğini ifade eden Youcef, şunları söyledi:
"Parlamentonun bağımız soruşturma komisyonu oluşturmasını talep ediyoruz. Komisyon olayları açıklığa kavuşturur.
Bugün hala kaç kişinin öldüğünü tam olarak bilmiyoruz. Sadece yüz kadar ölünün isimlerini biliyoruz.
Sorumluların belirlenmesi için soruşturma komisyonunun oluşturulması gerekiyor. Bana göre en üst seviyenin sorumluluğu bulunuyor.
(Dönemin Cumhurbaşkanı Charles) de Gaulle bunların yapılmasına izin verdi.
Herkes tereddüt ediyor ancak cumhurbaşkanı olarak ve Başbakan Michel Debre'nin yaptıklarını bildiği için de Gaulle da sorumlu."
Youcef, parlamentonun katliamı devlet suçu olarak tanıması gerektiğini kaydetti.
Nacira da katliamı devlet suçu olarak nitelendirdi.
Bu olayın geçmişte gizlenmeye çalışıldığını ifade eden Nacira, Macron'un açıklamasına ilişkin, "Belirsiz bir açıklama. Affedilemez demek affedilebilecek bir şeyin olduğunu varsayıyor. 'Fransa insanlık dışıdır' demesi gerekiyordu." dedi.
Nacira, katliama ilişkin gerçeklerin açıklanması gerektiğini söyledi.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, başkent Paris'te 17 Ekim 1961 gecesi Cezayir'in bağımsızlık mücadelesini desteklemek ve sokağa çıkma yasağını protesto etmek amacıyla binlerce kişinin katılımıyla düzenlenen barışçıl gösteride dönemin Polis Müdürü Maurice Papon'un yetkisi altında işlenen suçların Fransa için affedilemez olduğunu bildirmişti.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com