İSTANBUL - Murat kaya - Murat Paksoy
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişiminde TRT'nin Harbiye'deki binasının işgal edilmesi ve sonrasında çıkan olaylarda 3 kişinin ölümü ile 50 kişinin yaralanmasına ilişkin 7'si rütbeli 32 asker hakkında hazırlanan iddianamede, "işgal sırasında ve sonrasında olayları protesto amacıyla radyoevi binası civarına toplanan sivil vatandaşların üzerine, bina içerisinde bulunan şüpheli askerlerce hedef gözetilerek ve bizzat öldürme kastıyla ateş edildiği" tespitine yer verildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu savcılarından Orhan Aydın'ın hazırladığı 383 sayfalık iddianamede, FETÖ'nün diğer darbe girişimi iddianamelerinde olduğu gibi Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) genel yapısı, örgütle ilgili bazı kavramlar, kuruluşu, toplumda kabul görmesi, genişleme ve kadrolaşma dönemi, amacı, ideolojisi, amaca göre örgütlenme stratejisi, idaresi, kültürel yapısı, örgütlenme şekli, legal görünümlü yapılanması, kuralları, istihbarat ağı ve arşivi, haberleşmede kullandığı yöntemler, gelir kaynakları, silahlı gücü, emniyet ve yargı teşkilatlanması, gerçekleştirdiği yasa dışı faaliyetler, TSK yapılanması ve darbe kalkışmasıyla bağlantısı, başlıklar halinde özetlendi.
FETÖ'nün gerçekleştirdiği 15 Temmuz darbe girişiminin de genel açıklama olarak anlatıldığı iddianamede, FETÖ'nün olay tarihinde başta İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere tüm Türkiye çapında gerçekleştirdiği darbe teşebbüsü kapsamında Harbiye'de bulunan TRT radyo binasının şüphelilerce işgal edildiği bilgisi verildi.
"Bizzat öldürme kastıyla ateş edildi"
Haklarında soruşturma yürütülen Hasdal Kışlası 6. Motorlu Piyade Alayı'nın eski alay komutanı Albay Müslüm Kaya ile yeni Alay Komutanı Nebi Gazneli’nin bizzat organize ettiği ve bizzat talimatlarını verdiği olay tarihinde Hasdal Kışlası'na gelen kurmay subaylar Binbaşı Hamza Mermer ile yüzbaşılar Duran Keskin, Ramazan Argunşah, Ufuk Kenan Konuk, daha sonra radyoevinden Taksim Meydanı'na geçen kurmay yüzbaşılar Günay Kaya ve Erdoğan Çelik, Hasdal Kışlası 6. Motorlu Piyade Alayı'nda üsteğmen rütbesiyle görev yapan Yavuz Sarıoğlu başlarında olmak üzere 19 er ile TRT Harbiye radyo binasından Taksim Meydanı'na geçen 6 erin askeri araçlarla tahminen saat 21.30-22.00 sıralarında Hasdal Kışlası'ndan çıkış yaptıkları belirtilen iddianamede, şüphelilerin saat 22.30 sıralarında TRT radyoevinin önüne geldikleri, işgalci askerlerin neden oldukları olaylarda 3 vatandaşın şehit olduğu ve çok sayıda vatandaşın yaralandığı dile getirildi.
Şüphelilerin ifadeleri ile olayda şehit olanların yakınlarının, yaralanan mağdurların ve müştekilerin beyanlarına yer verilen iddianamede, müştekilere şüphelilerin fotoğraflarının gösterildiği ve bazılarının müştekiler tarafından teşhis edildiği de aktarıldı.
Harbiye'deki TRT radyoevi binasının darbeci askerlerce işgal edildiği ve işgal sonrası olayları protesto amacıyla radyoevi binası civarına toplanan sivil vatandaşların üzerine, bina içerisinde bulunan şüpheli askerlerce hedef gözetilerek ve bizzat öldürme kastıyla ateş edildiği anlatılan iddianamede, açılan ateş sonucunda çok sayıda vatandaşın yaralandığı, olaylar sırasında orada bulunan ve bu kanunsuz darbe teşebbüsü eylemini protesto amacıyla olay yerine gelen vatandaşlardan Fahrettin Yavuz, Murat Demirci ile yabancı uyruklu Jaouad Merroune isimli şahısların olay yerinde şüphelilerce vurularak şehit edildiklerinin tespit edildiği ifade edildi.
- Filistin kökenli Fas vatandaşının ölümü
Olay tarihinde TRT radyo binasının önünde şehit olan Jaouad Merroune'nin otopsisine katılan ve kimlik tanığı olarak ifadesine başvurulan Nushap Kaya'nın, Merroune ile ilgili "Filistin kökenli Fas vatandaşı olduğu ve Emine isimli bir kadınla imam nikahıyla evli olduğu" yönünde bilgi verdiği belirtilerek, bu kişinin ayrıca, "İstanbul'da misafirleri olduğu, 2 yıldır İstanbul’da yaşadığı, darbe olduğunu öğrenince evinde oturdukları abisi 'İdris' ve şehit olan Jaouad Merroune ile birlikte Mecidiyeköy’den Elmadağ’a doğru yürüyüşe geçtikleri, TRT binasının önündeyken silah seslerinin geldiği, kalabalığa doğru ateş açıldığı, kimlerin ateş ettiklerini görmediği ancak TRT binasından ateş edildiğini gördüğü ve bir anda Jaouad Merroune'nun vurulduğu" beyanlarına yer verildi.
Olayın mağdurlarından İsmail Nar'ın da ifadesinde, "Saat 03.00 sıralarında protesto amacıyla Şişli-Mecidiyeköy meydanına indiği, burada büyük bir kalabalık gördüğü, TRT binasının orada olayların yoğun olduğunu öğrenmesi üzerine bu bölgeye doğru yürümeye başladıkları, burada TRT binasının önüne geldiğinde askerler tarafından halka hedef gözetmeksizin öldürmeye yönelik ateş açıldığı, bu sırada bir vatandaşın başından vurulduğu, diğer vatandaşların ve kendisinin bu yaralıya yardım etmek istedikleri, bu sırada askerlerin tekrar ateş açtıkları, açılan ateş sonucu sol ve sağ bacağından yaralandığı, şikayetçi olduğu" yönünde beyanda bulunduğu belirtilen iddianamede, olay yerinde yaralanan Şişli Emniyet Müdürü Melih Ekici'nin söyledikleri de özetlendi.
Şişli Emniyet Müdürü Ekici: "Hedef gözetilerek açılan ateşle yaralandım"
İddianamede Melih Ekici'nin, "Görevdeyken, 'TRT radyo müdürlüğünde bomba ihbarı var, asker buraya arama yapmaya geldi', haberi üzerine, durumda gariplik olduğunu hissederek makam aracıyla yanımda polis memurları Osman Akılotu ve Vedat Özçınar ile birlikte gittim. Daha araçtan inmeden askerlerce radyo binasında hedef gözetilerek ateş edildi ve kendimizi yere attık. Karşılık vermeye çalıştık. Yerden seken bir mermi gözlerime çarparak yaralanmama neden oldu. Ayrıca sağ omuz üst kısımından da yaralandım. Açılan ateş sonucunda sivil vatandaşların da yaralandığını gördüm. Yaşanan olaylar kapsamında hedef gözeterek açılan ateş sonucu yaralanmama sebep olan ve araçların hasar alarak yanmasına neden olan tüm şüphelilerden şikayetçiyim." ifadesini verdiği aktarıldı.
Mağdur Melih Ekici, polis memurları Osman Akılotu ve Vedat Özçınar ile araçlarına yönelik darbeci askerlerce uzun namlulu silahlarla gerçekleştirilen saldırıya ilişkin Harbiye Orduevinden elde edilen kamera görüntülerinin incelendiği vurgulanan iddianamede, görüntü fotoğraflarına göre, "darbe girişiminin başladığı saatlerde TRT Harbiye Radyo binasını işgal eden şahısların, o tarihlerde Şişli Emniyet Müdür Yardımcısı Haydar Karsavuranoğlu ile Şişli İlçe Emniyet Müdürü Melih Ekici'nin makam araçlarına ateş ettikleri, bu ateş sonucunda Melih Ekici'nin açılan ateş sonucu gözlerinden ve değişik yerlerinden yaralandığı, Ekici'nin makam aracının yanarak kullanılmaz hale geldiği, olaylara müdahale etmek için bölgede bulunan Şişli İlçe Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Büro Amirliğine bağlı zırhlı aracın çeşitli yerlerinden açılan ateş sonucu hasar gördüğünün tespit edildiği" vurgulandı.
FETÖ'cü askerlerin "tuvalet testi"
Olay yerinde şüpheli askerler tarafından alıkonulan müşteki TRT Radyo Tiyatro ve Eğlence Müdürü Kıvanç Nalça'nın "olay günü görev yerinden ayrılarak Harbiye'ye çok yakın olan evine gittikten sonra amiri konumunda olan Radyoevi müdürü 'Cem' isimli kişi tarafından arandığı, emir üzerine radyoevine geçtiği, olaylara şahit olduğu, kapıda bekleyen askerlere müdür olduğunu belirttikten sonra rütbeli birinin emriyle içeri alındığı ve burada alıkonulduğu" bilgisini verdiği belirtilen iddianamede, Nalça'nın anlattıkları şöyle yer aldı:
"Ellerinde silahlar vardı. Bana, neyin ne olduğunu sormaya başladılar. Bu sorularla muhatap olunca, bunların bizim radyoevimizden bildiri okuyacağını ya da propaganda yapacağını anladım. Bunun üzerine kendilerine, 'Bizim binamızın en önemli odası ana kumanda odası' diyerek ana kumanda odasına götürdüm. Ancak niyetim yayının yapılmasını engellemek olduğu için onlara, 'Bakın bu ana kumanda odasındaki cihazların bu şekilde açık kalması sisteme zarar verir bu nedenle bunları kapatmamız gerek, gerektiğinde açarız' diyerek ana kumanda odasında makinelerin fişlerini onlara çektirdim. Bunu yapmamdaki amaç, onların herhangi bir eylemini engellemek içindi. Bunun üzerine başımızdaki gözlüklü ve açık tenli subay, ana kumanda odasının önemli bir oda olduğunu anlayınca oraya bir er koydu, kapıyı kitledi ve 'sen burada kalacaksın, giren olursa vur' dedi.
Daha sonra yine binanın alt katına indik. O anda en rütbeli konumdaki gözlüklü ve açık tenli şahıs, benim karşımda oturup propaganda yapmaya başladı. Bana, 'Türk ordusu Kurtuluş Savaşı'nda ve Çanakkale Savaşı'nda 500 bin şehit verdi, son 6 ayda da Güneydoğu'da 500 şehit verdik, bu böyle gitmeyecek, TSK artık yönetime el koymuştur, asker bu duruma müsaade etmeyecek, siz siviller bu durumu anlayın' dedi. Ben de bunun üzerine kendisine, 'Ben de muhabere askeriyim, her Türk askerdir' diyerek karşılık verdim. 'Peki polis sizinle beraber mi?' diye sorduğumda, 'Şu anda Türk milleti tek yumruk bu işin arkasında' gibi karşılık verdi. Ben de 'İnşallah öyledir' dedim. Ben bunu derken zaten polisin onların yanında olmadığını gördüğüm ilk manzarada anladım. Bir süre sonra tahminen astsubay olduğunu düşündüğüm ancak yaşına göre astsubay ya da uzman olan ancak yaşı büyük er de olabilecek kişi bana, 'Sen tuvalete gideceksin' dedi. Ben, 'tuvaletim olmadığını' söylememe rağmen silah doğrultup beni tuvalete götürdü. Ben tuvalette pisuvarın önündeyken bu şahıs benim enseme silah doğrulttu ve bu şekilde tuvaletimi yaptım. Daha sonradan öğrendiğime göre, FETÖ'cüler ayakta tuvalet yapmazlarmış. Muhtemelen beni test etmek için bu şekilde götürdüler. Ben tuvaletten sonra tekrar bulunduğum noktaya geldim. Böyle bir süre geçti. Daha sonra dışarıda halk toplanmaya başladı, 'Ya Allah, Bismillah, Allahuekber' şeklinde slogan atıyorlardı. Polisleri de gördüm. Bizi girişteki güvenlik odasına kapattıktan sonra başımıza da bir nöbetçiyi bıraktılar. Sonra tüm askerler bahçeye çıktılar."
"Ayak ayak üstüne atıp telefonuna bakarak polis araçlarına ateş etti"
Müşteki Nalça'nın, "Özellikle rütbeli konumda olan askerlerin bayrak direğinin orada siper aldıklarını gördüğü, diğer askerlerin konumunu göremezken, 3 rütbeliyi çok net gördüğü, polisin, 'İçerideki askerler teslim olun, yaptığınız eylem hukuka ve kanuna aykırıdır, gittiğiniz yol yol değildir, silahlarınızı bırakın, size hiç bir şekilde zarar verilmeyecek' diyerek anons yaptığı, anonsa karşılık askerlerin önce havaya ateş edip sonra da polise, 'Polis, halkı kullanarak karşımıza gelme, askerle halkı karşı karşıya getirme, mertsen gel vuruşalım' gibi, saçma sapan akla izaha gelmeyen anonslar yaptığı" ifadesini kullandığı da belirtilen iddianamede, Nalça'nın şunları söylediği dile getirildi:
"Polisler, bu anons karşısında bir önceki anonsu tekrar ederek ve hatta askerlere, 'Bakın otların arkasına saklanıyorsunuz, istesek sizi vururuz, bizim amacımız bu değil, size zarar verilmeyecek, teslim olun' diyerek anons etmelerine rağmen özellikle rütbeli konumdaki askerlerin polise ateş açtığını gördüm. Ateş ettikçe polis akrebinin üzerindeki kurşun izlerini de net görebiliyordum. Ayrıca halka da ateş ediyorlardı. Hatta binaya yaklaştığında, hiçbir şekilde uyarı atışı yapmadan direk halkın üzerine ateş ettiklerini de gördüm ve bu sabaha kadar devam etti.
Sabaha doğru sadece gözlüklü ve açık tenli olan üst rütbeli subay ile bir de er vardı. Binaya girdiler. Diğer askerleri görmedim. O anda onların teslim olup olmadıklarını da bilmiyorum. Yalnız bu rütbeli konumundaki subay, sandalyeye oturup ayak ayak üstüne atıp, elindeki telefona bakarak, polis araçlarına ateş ettiğini gördüm. Elinde MP-5 vardı. Bu MP-5 polislerden gasbettiği silah da olabilir. 2 polis akrebi, tam kapımızın önüne girdikten sonra bu şahsın ayağa kalkarak, 'Tamam teslim oluyoruz' diye bağırdığını duydum. Ben de camdan, 'TRT personeliyiz, 3 kişiyiz' diyerek polise bağırdım. Bana, 'atla' dediler. Arkadaşlarımı çağırdım ve birlikte atlayıp polislerin yanına gittik."
"Halk arkamızda, linç edilmemek için polis üniformalarınızı çıkarın"
İddianamede, darbe girişiminde Harbiye TRT Radyosunda bulunan ve görev yerlerinde şüpheli askerlerce alıkonulan 3 trafik polisinin beyanlarına da yer verildi.
Polis memuru Cihat Türkmenoğlu'nun, "Görev yerinde beklerlerken iki askeri rütbeli personelin yanlarına gelerek, 'Güvenlik ihbarı var, kendi güvenliğiniz için hemen içeri, TRT binasına gelin' demesi üzerine görevli arkadaşı polis memuru Abdurrahman Çağlar'ın ekip aracında bulunan MP-5 model silahı güvenlik amaçlı aldığı, ne olduğuna kanaat getirebilmek için bir süre bekleyip şahsi telefonlarını ellerine götürdükleri esnada tüm askerlerin ellerinde bulunan uzun namlulu silahlarını kendilerine doğrulttuğu, aralarından da bir rütbeli personelin elindeki uzun namlulu silah ile havaya bir veya iki el ateş ederek, 'Oyun mu oynuyoruz burada, ellerinizi kaldırıp hemen içeri girin' demesi üzerine, 'amirlerine telefonla bilgi vermek istediklerini' söyledikleri, rütbeli bir personelin de küfrederek, 'Buranın amiri artık benim, eğer emirleri uygulamazsanız beyninize sıkarım' ifadesini kullandığı, diğer askerlerin silahlarını, kendilerine doğrultarak üzerlerine doğru yürümeye başladıkları ve söylenenleri yapmak zorunda kaldıkları" şeklinde ifade verdiği kaydedilen iddianamede, polislerin TRT nizamiye kapısından girdikten sonra yaşadıkları da Türkmenoğlu'nun beyanlarına şöyle yansıdı:
"TRT nizamiye kapısından girdikten sonra tartıştık ancak silah doğrulttukları için silahlarımızı yere bırakmak mecburiyetinde kaldık. Bu uygulamaları bize TRT binası içindeki kameralı alanda yaptırdılar. Sonra bizi TRT binasının içine silah zoruyla aldılar. Bina içerisinde bulunan silahlı özel güvenlik görevlilerinin de silahlarına el koyuldu ve bizi salondaki koltuklara oturtup, silahları binanın yakın bir odasında bulunan, göremediğimiz silah kasasına koydular. Rütbesinin binbaşı olduğunu tahmin ettiğim bir askeri personel, bize hitaben, 'Tüm silahlarımız dolu ve herhangi bir direnme durumunda silahlı müdahalede bulunur, beyinlerinize sıkarız, geberir gidersiniz' dedi. Bu kişi, birkaç telefon görüşmesi yaptı ve telefon görüşmelerinde, 'Radyo binasını güvenli hale getirdik' gibi cümlelerle birilerine bilgi verdi. Sivil personeli binadan dışarı çıkardılar. Binbaşı olduğunu tahmin ettiğimiz kişi, bu kez bize dönüp, 'Akıllı olup hemen evinize gidecekseniz, serbest bırakacağız, şu an yönetime el koyduk, devlet biziz, silahlarınız bizde kalacak' dedi. Sonra, 'aramızda en tecrübeli polisin kim olduğunu' sordu ve polis memuru Atilla Saka'nın cep telefonu numarasını alarak polislere, 'Silahlarınızla ilgili Atilla'dan size ulaşacağız, silahlarınız bir süre bizde kalacak, üzerinizde yedek şarjörleri de teslim edin, araçların anahtarlarını da verin, araçlarınızda alacak eşyanız var mı?' diye sordu. Rütbesini yüzbaşı olarak tahmin ettiğimiz kişi, 3 askeri önüne koyup silahları üzerime doğrultarak araca götürdü ve araçtan eşyaları aldığı esnada araçtaki MP-5 silahı görüp aldı ve tekrar bina içine döndük.
Binbaşı, polis memuru Ozan Oğuz'a dönüp tehditkar bir şekilde 'Taksim'e götüreceksin bizi' dedi. Oğuz ile birlikte sayısı yaklaşık 13-14 kişi olan askeri grup binadan dışarıya çıktık. Binada kalan 3 polis memuruna da, 'Sizi serbest bırakacağız fakat silahlarınız bir süre bizde kalacak, gömleklerinizi çıkartıp atletle çıkın, polis üniformalı görünürseniz öldürülürsünüz, binayı hızlı boşaltın, direk evlerinize gidin, kesinlikle şubelerinize gitmeyin ve dışarı çıktığınızda telefonlarınızı hemen açmayın' dendi. 3 polis memuru olarak 'silahlarımızı almak istediğimizi' söylediğimizde, 'Galiba gebermek istiyorsunuz' yanıtını verdi. 'Üniformalarımızı çıkarmayacağımızı, ölürsek de bu üniformayla öleceğimizi' söyleyerek Cumhuriyet Caddesi'ne hızlı adımlarla ve silahsız vaziyette çıktık. Amirlerimize telefonla bilgi verdikten sonra kendi imkanlarımızla ekipler amirliğine gittik."
dikGAZETE.com