Savunma Politikaları Araştırmacısı Arda Mevlütoğlu, Saudi Aramco saldırısından sonra enerji tesislerinde etkili bir güvenlik sisteminin bulunmadığının ortaya çıktığını belirterek, "Saldırıda kullanılan İHA ve füzeler, çok alçak irtifadan uçan hava araçlarıdır. 'Radar ufku' adı verilen olgu nedeniyle kara konuşlu radarların, PATRIOT ya da muadili uzun menzilli sistemleri ve çok alçaktan uçan araçları tespit mesafesi sınırlıdır. Bu nedenle tesislerin başta havadan erken uyarı uçakları olmak üzere farklı radarlarla desteklenmeleri gerekiyor." dedi.
Mevlütoğlu, AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, yeni dönemde enerji tesislerinin güvenliğinde daha farklı teknolojik araçların kullanılması gerektiğini söyledi.
Suudi Arabistan'ın milli petrol şirketi Saudi Aramco'ya ait iki tesise yapılan saldırıların en dikkati çekici özelliğinin, İnsansız Hava Araçları (İHA) ve seyir füzeleriyle gerçekleştirilmiş eşgüdümlü saldırılar olduğuna işaret eden Mevlütoğlu, böyle koordineli, yüksek isabetli bir saldırıyı aynı anda farklı silahlar kullanarak gerçekleştirebilmenin ileri seviye bir planlama ve deneyim gerektirdiğini dile getirdi.
Mevlütoğlu, enerji tesislerini korumak için çok boyutlu tedbirler alınması gerektiğini belirterek şöyle devam etti:
"Saldırıya uğrayan tesislerde etkili bir dron savar sistemi olmadığı, varsa bile yeterli olmadığı görüldü. Bunun dışında, hava savunma erken ihbar kabiliyetinde ciddi bir zafiyet göze çarpıyor. Saldırıda kullanılan İHA ve füzeler, çok alçak irtifadan uçan hava araçlarıdır. 'Radar ufku' adı verilen olgu nedeniyle kara konuşlu radarların, PATRIOT ya da muadili uzun menzilli sistemleri ve çok alçaktan uçan araçları tespit mesafesi sınırlıdır. Bu nedenle tesislerin başta havadan erken uyarı uçakları olmak üzere farklı radarlarla desteklenmeleri gerekiyor. İran gibi bölgesel bir güce karşı, muazzam ölçülerde silahlanan, en ileri teknoloji ürünü sistem ve silahları alan Suudi Arabistan'ın kritik bir tesisin ve çevresinin savunmasında böylesi bir zafiyet yaşaması dikkat çekici."
"Türkiye için de erken ihbar altyapısı şart"Mevlütoğlu, başta drone olmak üzere diğer hava saldırı araçlarının terör örgütleri ve devlet dışı aktörler tarafından Libya, Suriye, Irak ve Yemen gibi çatışma bölgelerinde yıllardır çok yoğun şekilde kullanıldığını söyledi.
Bu örgütlerin, söz konusu araçları kullanarak yoğun deneyim kazandıklarını ve yeni kullanım alanı ve teknikleri geliştirdiklerini anlatan Mevlütoğlu, "Örgütler arasında bu gibi teknik bilgi ve altyapının alışverişi konusunda bir çeşit piyasa oluşmuş durumda. Dolayısıyla bu gibi saldırılara karşı ön alıcı savunma kapsamında öncelikle bu deneyim ve teknoloji havuzunun tespit, teşhis, takip ve imha edilmesi gerekiyor." dedi.
Mevlütoğlu, Türkiye'deki kritik enerji tesislerinin savunmasına yönelik olarak da ciddi tedbirlerin alınması gerektiğine işaret ederek, "Türkiye'deki Akkuyu Nükleer Santrali, Tüpraş ve Socar petrol rafinerileri gibi kritik enerji tesis savunmasına yönelik, silahlı kuvvetler ve güvenlik kurumları arasında anlık istihbarat ve veri paylaşımı esasına dayalı, iç içe geçmiş katmanlar şeklinde kurgulanmış bir erken ihbar altyapısının oluşturulması şart. Tehditlerin imhası için yine aynı prensip kapsamında siber ve elektronik harp, namlulu ve namlusuz hava savunma silahlarının bir arada kullanıldığı bir kabiliyet gerekmektedir. Rusya'nın Suriye'deki Hımeymim Hava Üssü'ne yapılan drone saldırılarını savuştururken kullandığı, elektronik harp ve uçaksavar sistemlerinin eşgüdümlü kullanımı konsepti, bu konuda incelenmeye değer bir örnektir." değerlendirmesinde bulundu.
"Savunma sistemleri revize edilmeli"Mersin Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Azime Telli de son dönemde kritik enerji altyapılarının da hedef haline geldiğini belirtti.
Saudi Aramco saldırısının, Türkiye de dahil tüm ülkelere, kritik enerji altyapılarının güvenliğinin önemini bir kez daha gösterdiğini dile getiren Telli, şunları kaydetti:
"Tüpraş ve Socar rafinerileri Türkiye'de iç piyasanın ihtiyacını karşılıyor. Dolayısıyla kritik önem arz ediyor. Nükleer santrallerin korunması da hayati öneme sahip. Çünkü nükleer santrallere olacak bir saldırı ekonomiden ziyade insan ve çevreyi tehdit edecektir. Akkuyu Nükleer Güç Santrali tamamlandığında Rusya'dan alınan S-400 kalkanı etkili olabilir. Muhtemelen bu tarz bir proje hükümetin gündeminde vardır. Bu tür saldırılarda önemli olan saldırıyı önceden önleyebilmek, havadayken durdurabilmektir. Erken uyarı sistemi oluşturabilmek caydırıcı olacaktır. Dünyada ve Türkiye'de savunma sistemleri konvansiyonel saldırılara göre düzenlenmiş durumda. Bu durum revize edilmeli."
Ek savunma tedbirleri enerji maliyetini etkileyebilirTelli, daha önce savaşlarda bile enerji altyapılarına saldırı olmadığına dikkati çekerek, "Bu saldırılardan sonra kritik enerji altyapılarını korumak için özel savunma tedbirleri alınacaktır, bu da doğal olarak enerji maliyetlerini etkiyecektir." dedi.
Ülkelerin en önemli dış politika araçlarından birisinin enerji diplomasisi olduğunu ifade eden Telli, "Şu ana kadar devletler, enerji diplomasisini fiyatlar üzerinde kullanıyordu. Bunlar enerji diplomasisinin bir parçasıydı. Bu saldırılardan sonra enerji diplomasisinin içinde çatışmacı unsurlar da var demektir. Eğer bu saldırılar devletten devlete saldırılar ise bölgede bu tarz pek çok saldırı beklenebilir. Doğal olarak bu da küresel anlamda enerji fiyatlarını etkiler. Büyük güçler buna izin vermemeli, özellikle enerji talebinin de düştüğü bir dönemde, küresel anlamda ikinci bir büyük buhrana yol açılabilir." değerlendirmesinde bulundu.
Telli, Saudi Aramco tesislerine yönelik saldırıların Suudi Arabistan ekonomisi açısından ciddi bir maliyet oluşturacağını dile getirerek, "Bu nedenle Suudi Arabistan 2019 bütçesinde sorun yaşayabilir ve hatta bu krizi iyi yönetemezse ülkedeki istikrarı bile etkileyebilir." dedi.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com