Perihan Özgediz, "Mağazaya girip orada çok beğendiğim bir pantolonun en büyük bedeni de üstüme geçmeyince gerçekten kilo vermeye karar verdim. Vücudumuzun isteklerini göz ardı etmek, kendimizi aç bırakmak kilo vermenin en kötü yoludur" dedi. Evli ve 3 yaşında Batuhan isminde bir erkek çocuğu olan 30 yaşındaki Perihan Özgediz, kilo vermeye 2 sene önce karar verdiğini belirtti. Özgediz, "Karar verdiğimde oğlum o zaman 5 aylıktı. Ben kilolarımı gebelikle birlikte aşırı iştah fazlalığıyla aldım. Bir mağazaya girip orada çok beğendiğim bir pantolonun en büyük bedenini de üstüme geçiremeyince gerçekten kilo vermeye karar verdim. O günden sonra hiç pes etmedim. Hep istikrarlı oldum ve sonunda hedefime ulaşabildim. İlk karar verdiğimde kesinlikle kendime bir diyet listesi uygulamayacağımı söyledim. Çünkü ne zaman bir diyet listesi uygulasam kendimi kıtlık bilincine sokuyordum ve o yiyemediğim her şeye karşı sonrasında çok büyük bir istek oluyordu. O denemelerim o yüzden 2 gün sonra bitiyordu. Yiyeceklere karşı kontrolsüzleşiyordum ya da kendimi çok ağır sporlara vererek kendimi çok zorlayıp, sıkıyordum. Bunu yapmamayı öğrendim. Tabi vücudumun bütün diyetlerden daha zeki olduğunun farkına vardım. Gerçekten onu dinlemeyi öğrendiğimde onun ne istediğini bana söyleyebildiğini anladım" şeklinde konuştu.
"5 AYDA 33 KİLO VERDİM" Hamilelik döneminde 90 kiloya kadar çıktığının altını çizen Özgediz, 5 ayda 59 kiloya düştüğünü söyledi. Şu anda 57 kilo olduğunu belirten Özgediz, "Kendimi çok hafiflemiş, çok daha mutlu, öz güvenli hissediyorum. Kilo vermek isteyenlere de tavsiyem midelerini sadece besinle, duygularını ise sevgiyle doyurmaları. Biz duygusal açlıktan kilo alıyoruz. Biz sıkılıyoruz, kaçınılmaz stres yaşıyoruz, sıkıntılar yaşadığımız için yiyeceklerden medet umuyoruz. Oysa yiyecekler aslında bir yara gibidir. Yaşadığımız duygu her neyse onunla yüzleşene dek kapıyı çalmaya devam eder. Siz ne zaman onu içeri alır gereken neyse yaparsınız o zaman duygusal açlığın gerçekten kaybolduğunu, gerçekten kilo vermeye başladığınızı göreceksiniz. Biraz fazla hareket ve biraz az yemek, bu işin en büyük sırrı bu. Şu anda yaşam koçluğu yapıyoruz. Benim yolumdan geçmiş insanlara bu anlamda yardım etmeye çalışıyorum, yol arkadaşlığı yapıyorum. Onlara bir diyet listesi vermiyorum, zaten diyetisyen değilim. Benim amacım sadece onlarla aynı yolda yürümek, mahsur kaldıkları yerlerden çıkarmak ve kendi potansiyellerinin farkına varmalarını sağlamak" ifadelerini kullandı.
"İNSANIN KENDİSİNİ SEVMESİ GEREKİYOR" Kilolu olduğu dönemde aynaya bakmak istemediğini dile getiren Özgediz, sözlerini şöyle sürdürdü: "Aynaya baktıkça da yedim diyebilirim. Kendimi gerçekten çok kötü hissediyordum. Hiç kıyafet almıyordum, dışarı çıkmak istemiyordum, sosyal hayatım bitmişti. Gerçekten kendimi sevmiyordum. İşte tam da burada yanlış yapıyordum. Sonrasında kilo vermeye karar verdiğimde önce kendimi sevmekle başladım. O şekilde de başarılı oldum. Kilolu olmam özel yaşamımı da etkiledi. Çünkü önce insan kendini sevmesi gerekiyor. Bunu yaparsa insan çocuğuna, eşine, ailesine, çevresine sevgi gösterebilir. Her şey kendimizi sevmekle başlıyor aslında. O yüzden özel hayatımı da, beni de, sosyal hayatımı da etkiliyordu. O dönem dalga geçmeden dolaylı yoldan kilo aldığımı söyleyen aslında gerçekten kalp kırmaya çalışan insanlar vardı. Ben onlara en güzel cevabı zaten ben şimdi veriyorum." Çocuğunun kilo vermesinde çok büyük etken olduğuna vurgu yapan Özgediz, "Çünkü en büyük hayalim çocuğum 1 yaşına geldiğinde onunla parkta oynayıp, yürümeye başladığında rahatlıkla arkasından koşturup, oyunlar oynamaktı. Şu an bunu yapabiliyor olmak çok güzel bir duygu. Zayıfladıktan sonra bir kere öz güven kazandım. Kendimi çok daha fazla sevmeye başladım. Eşim bu konuda bana çok destek oldu. Hiçbir zaman sevgisinin azaldığını hissetmedim. Şu an daha farklı baktığını söylemeliyim. Bunu kimse inkar edemez. Eşim hiçbir zaman kiloluyken uyarmadı. Kilo vermem gerektiğini bana söylemedi. Belki biraz beni buna teşvik edebilirdi ve benim için işler daha kolay olabilirdi. Bu yüzden ben de rahat davrandım ancak sonradan aklım başıma geldi. Şu an her şey yolunda" ifadelerini kullandı.
"GÖZLERİME BAKMASALAR BENİ TANIMIYORLAR" Kiloluyken de, zayıfladıktan sonra da farklı tepkiler aldığını belirten Özgediz, "Bazı kişiler sana ne olmuş diyorlardı kilo aldığımda. Şu an gördüklerinde de aynı şekilde ne olmuş sana böyle diyorlar. Gözlerime bakmasalar tanımayacaklarını söylüyorlar. Şu anda yaşam koçluğu yapıyorum. Bu çok güzel bir duygu. Çünkü aynı yollardan geçmiş bir insan olarak, karşımdaki danışanımı çok iyi tanıyorum, çok iyi analiz edebiliyorum. Onlara bu yolda yol arkadaşlığı etmek beni çok mutlu ediyor. Onlara aslında kendi güçlerini göstermek istiyorum ve kendi potansiyellerini keşfetmelerini sağlıyorum. Bu anlamda yaptığım şeyden çok mutluyum ve çok güzel sonuçlar alıyorum" şeklinde konuştu. Vücudun isteklerini göz ardı etmenin, aç bırakmanın kilo vermenin en kötü yolu olduğunun altını çizen Özgediz, sözlerini şöyle tamamladı: "Aslında kendimizi dinlemeyi öğrenirsek, kendi gücümüzü fark edebilirsek, kendimizi bir şeylerden çok fazla kısıtlamazsak bunu hayat boyu sürdürebilir hale getirebiliriz. Bir ayda 10 kilo vermek değil marifet onu sürdürülebilir hale getirmektir. Bu tamamen zihnimizin kontrolü altında olduğu için zihnimizin açlığa ve strese verdiği tepkileri yönetebilmek zorundayız. İş bu kadar basit aslında çok zor bir şey değil. Hepimizin kilo verme yöntemi farklıdır aslında. Benim kendimden çok karşıdaki insanın nasıl kilo vereceği önemlidir. Çünkü hepimizin yaşam şartları farklı, istekleri farklı. Dolayısıyla ben de bir kitap yazdım. Bu kitapta da benim hikayemden çok okuyanların nasıl kilo verebileceği ve bunu nasıl hayat boyu sürdürebilecekleri yazıyor. Duygusal açlıkla baş edebilme yöntemleri yazıyor. Çünkü çoğumuz duygusal açlıktan dolayı midemizi değil de duygularımızı doyuramadığımız için kilo alıyoruz. Duygularımızı sevgiyle midemizi de besinlerle doyuruyoruz."
HÜSEYİN KAR - KORAY ÜNLÜ
dikGAZETE.com