DSÖ'nün 2018'te yaptığı çağrı üzerine, 58 ülkede endüstriyel trans yağ kullanımına kısıtlama getirildi. Örgüt yeni yasal düzenlemeler hayata geçirildiğinde, 2021 yılı sonuna kadar 3,2 milyar kişinin korunmaya alınmış olacağını duyurdu. Bu doğrultuda, 100'den fazla ülkenin hala bu zararlı maddeyi gıda kaynaklarından uzaklaştırmak için harekete geçmesi bekleniyor.
DSÖ tarafından, 2020 Bulaşıcı Olmayan Hastalıklar Küresel Eylem Haftası dolayısıyla gerçekleştirilen online etkinlik kapsamında, gıda tedarik zincirinden trans yağın tümden kaldırılması hakkındaki yıllık raporu yayımlandı.
"2023'e Geri Sayım - Küresel Trans Yağ Eliminasyonu 2020 Raporu" başlıklı raporda, Kanada, Latvia, Slovenya ve ABD'nin 2017'den beri DSÖ tavsiyelerini uyguladığı ancak Azerbaycan, Bangladeş, Butan, Ekvator, Mısır, Hindistan, İran, Meksika, Nepal, Pakistan ve Kore Cumhuriyeti'nde hala acil önlem alınmasının beklendiği ifade edildi.
Ülkelerin trans yağ kısıtlaması için harekete geçtiklerinde, daha az kısıtlayıcı olanlardan çok en iyi uygulama politikalarını benimsediklerinin altı çizilen raporda, Brezilya, Türkiye ve Nijerya'da yeni kabul edilen veya uygulamaya konulan yeni politika önlemlerinin tümünün, DSÖ'nün en iyi uygulama politikaları kriterlerini karşıladığı vurgulandı.
DSÖ Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus, etkinlikte yaptığı değerlendirmede, tüm dünyanın Kovid-19 salgınıyla savaştığı bir zamanda, insanların sağlığını korumak için her türlü çabanın gösterilmesi gerektiğini belirtti. Ghebreyesus, insanları koronavirüse daha duyarlı hale getirebilecek ve erken ölümlerine neden olabilecek bulaşıcı olmayan hastalıkları önlemek için tüm önlemlerin alınması gerektiğine işaret ederek, 2023'e kadar trans yağları ortadan kaldırma hedefinin ertelenmemesi çağrısında bulundu.
"Devletimizin konuyla ilgili halk sağlığı politikasına destek vereceğiz"Yayımlanan raporu ve Türkiye'deki uygulamaları, AA muhabirine değerlendiren Sağlığa Evet Derneği Başkanı Prof. Dr. Elif Dağlı da Avrupa Birliği'nin ardından Türkiye'nin de geciktirmeden "100 gram yağda 2 gram trans yağ" kısıtlaması için gereken düzenlemeyi 2020 yılında yaptığını anımsattı. Dağlı, "Ocak 2021'e girdiğimizde, Türkiye'de son tüketiciye ulaştırılan gıdalarda endüstriyel trans yağ miktarı toplam yağın 100 gramında 2 gramı geçemeyecek." dedi.
Endüstriyel olarak üretilen trans yağların gıdalardan kaldırılmasının, uygulanabilir, uygun maliyetli ve hayat kurtarıcı olduğuna dikkati çeken Dağlı, 1 Ocak 2021'de başlayacak uygulamaya uyumun yakından takip edilmesi gerektiğini vurguladı.
Kardiyovasküler hastalığın her yıl 17,9 milyon kişinin ölümüne neden olduğu tahmin edilirken, trans yağların gıda tedarik zincirinden tümüyle kaldırılmasının olmazsa olmaz bir sağlık politikası olması gerektiği değerlendirmesinde bulunan Dağlı, gıda sektörünün mevzuata uyumunun denetlenebilmesi için mutlaka trans yağ analizi yapabilen laboratuvar kapasitesinin yükseltilmesi gerektiğine işaret etti.
Prof. Dr. Elif Dağlı, "DSÖ, hükümetler, politika yapıcılar, endüstriler, akademi ve sivil toplum tarafından verilen taahhütlerin gerçeğe dönüşmesini sağlamak için takipçi olacak. Endüstriyel trans yağların 2023 yılına kadar tümden yasaklanması hedefine doğru yol alınırken, trans yağ kısıtlamasına uyumun yurttaşlar tarafından da talep edilmesi önem taşıyor. Toplumda farkındalık yaratmak için çalışmalarımıza devam ederek devletimizin konuyla ilgili halk sağlığı politikasına destek vereceğiz." diye konuştu.
"Türkiye bu raporu iyi okumalı ve attığı güzel adımı sürdürmeli"Sağlığa Evet Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Tanzer Gezer de şu değerlendirmede bulundu:
"Yolun henüz başındayız. Evet, yönetmelik değişikliği gerçekleştirildi ve uygulama 1 Ocak 2021'de başlayacak. Ancak, Türkiye'de halen kişi başına yıllık endüstriyel trans yağ tüketimine dair bir veri mevcut değil. Trans yağ üreten firmaların yıllık üretim kapasitelerini ve satış hacimlerini bilmiyoruz.
Yeni düzenlemeye uyumun izlenmesini ciddiyetle sürdürmek ve denetleme mekanizmasının efektif olup olmadığını raporlayabilmek için bu bilgilere ihtiyaç duyulmaktadır. DSÖ'nün raporunda da özellikle belirtildiği gibi sivil toplum, akademisyenler ve beslenme ve kardiyovasküler sağlık savunucuları da kamusal tartışma ve siyasi irade oluşturmada rol üstlenmeli. Türkiye bu raporu iyi okumalı ve attığı güzel adımı sürdürmeli."
Kaynak: AA
dikGAZETE.com