İSTANBUL (AA) - Ayşe Büşra Erkeç - Psikiyatr Prof. Dr. Kemal Sayar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, son dönemde usulsüz faaliyetlerle çok sayıda kişiden para toplayan Çiftlik Bank'a benzeyen organizasyonların psikolojik altyapısını anlattı.
İnsanlara yalan vaatler sunan kişilerin, kuvvetli anti-sosyal özellikleri bulunduğunu, manipülasyon ve kitle kontrolü konusunda ustalaşmış olduğunu aktaran Sayar, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu kişiler, toplumda hakim olan zaaf noktalarını çok iyi bulan ve o noktalar üzerinden insanları manipüle etmeyi başarabilen kişiler oluyor. Dolandırıcılar, karşılarındaki insanları sahte vaatlerle çok kolay baştan çıkarabilen kişilerdir. İnsanlara çok önemli bir fırsatın olduğunu ve çabuk hareket etmezlerse fırsatı başkalarına kaptıracakları yolunda bir yanılsama sunuyorlar.
Böylece insanlarda bir kitle hareketi oluşmaya başladığında, sosyal psikolojideki uyumluluk bilinci gereğince sürüden ayrı düşenler kendilerini, dezavantajlı hissetmeye ve sürüye katılmakta selameti bulmaya başlıyorlar. Kandırılanlar, daha çok sürü psikolojisi ile hareket ediyor. (Çiftlik Bank) Tıpkı bu olaydaki gibi saadet zincirlerine katılan insanlar da kısa vadede çok yüksek bir gelir elde edeceklerinden, çok hızlı hareket etmezlerse 'fırsatı kaçıracakları' endişesiyle düşünmeden, tartmadan yanlışa dahil oluyor."
"Hak ettikleri cezaya çarptırılmazlarsa her türlü kötülüğü yaparlar"Dolandırıcıların "sosyopat" diye tabir edilen psikolojik tanımlamaya sahip olduklarını vurgulayan Sayar, "Sosyopat dediğimiz tanıma, sadece kamuoyunun bildiği dolandırıcıları değil, bazen iş adamı kılığıyla kendini kamuoyuna takdim etmiş ancak alttan alta şirketinin veya bankasının altını oymuş insanları da bu kapsamda değerlendirebiliriz." dedi.
Sayar, sosyopatların yaptıkları yanlışı kabul etmediklerini ifade ederek, şöyle devam etti:
"Bu insanlar kolay kolay yaptıklarının yanlış olduğuna inanmazlar çünkü kendilerini halkın üzerinde, her şeyi yapma hakkına sahip olarak görürler ve sahip oldukları tek duygu, üstünlüktür. Israrla dolandırmaya devam eden sosyopat kişilikli bu insanlardan uzak durmak gerekiyor. Bu kişilerin, devlet ve kanunlar tarafından çok büyük bir şekilde denetlenmesi gerekir. Halkı dolandıran, kötülük yapanların adam edilmesi ancak kurallarda imtiyaz ve boşluğun olmamasıyla ve gereken cezaya çarptırılmalarıyla mümkündür. Hak ettikleri cezaya çarptırılmayacaklarına inanırlarsa, her türlü kötülüğü beklememiz söz konusu olabilir."
"İnsanların çaresizliğinden faydalanıyorlar"Uzman psikolog Alanur Özalp ise dolandırıcıların, insanların çaresizliğinden faydalandığını kaydetti.
Bu durumun sadece Türkiye'de değil dünyada da böyle olduğunu aktaran Özalp, "Çaresizliğin yaşandığı dönemlerde veya kişinin ekonomik açıdan sıkıntı yaşadığı dönemlerde bu tip olaylar çok oluyor. Kişilerin çaresizliği büyük olduğu için 'Denize düşen yılana sarılır' durumu gerçekleşiyor." diye konuştu.
Özalp, dolandırıcılarla ilgili ağır yaptırımlar uygulanması gerektiğini belirterek, "Dolandırıcıların kandırdıkları insanlar psikolojilerinin bozulması nedeniyle intihar edebiliyor. Polisten gelen bazı uyarı mesajları oluyor. Mesela devletin, bu gibi uyarılarla vatandaşı sürekli bilinçlendirilmesi gerekiyor. Olay olduktan sonra değil olmadan önlem almak amaç olmalıdır." değerlendirmesinde bulundu.