Antalya Muratpaşa Belediyesi ve Uğur Okullarının 'İyi Anne -Baba Okulu' projesi kapsamında, anne ve babalara, çocukların gelişim sürecinde onlarla etkili iletişim kurmanın yollarının anlatıldığı seminer düzenlendi. Seminerde anne ve babalarla bir araya gelen Bahçeşehir Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Öğretim Üyesi Doç. Dr. Raziye Bilge Uzun, ailede anne ve babaların tutumları ve çocukların başarısını artırmada ailenin rolü konusunda açıklamalarda bulundu. Çocukların ailenin bir kopyası olduğunu belirten Doç. Dr. Uzun, ailelere "Çocuğunuzun size nasıl davranmasını istiyorsanız siz de ona göre davranmalısınız" uyarısında bulundu.
"ÇOCUKLARIN NELERİ YAPIP NELERİ YAPAMAYACAĞINI HİÇ BİLMİYORUZ"
Çocukların 2 yaşına kadar ilgi ve şefkate ihtiyaç duyduğunu belirten Doç. Dr. Uzun, "6 yaşına geldiğinde çocuk kişiliğini şekillendirmeye başlayacağı için çocuğa yapması gerekenler açık ifade ile sözel ifade ile anlatılması gerekiyor. Aslında biz çocukların neleri yapıp neleri yapamayacağını hiç bilmiyoruz. Siz bir çocuğu terzi de yapabilirsiniz doktor da yapabilirsiniz.
Eğer siz çocuğunuzun bir şeyler yapabileceğine inanıyorsanız bunu o çocuk yapar. Siz tereddüt ederseniz onun yapamayacağını düşürseniz bu çocuk onu yapamaz. Ne kadar olumsuz düşünürsek, bunun farkında olmadan bu düşüncelerimizi karşımızdakine özellikle çocuklarımıza aktarırız. Tereddüt ettiğimizde onun yapamayacağı inancını çocuğa programlamış oluyoruz" diye konuştu.
"SINAV KAYGISINDA EN BÜYÜK DURUM ÇOCUKLARIN BUNU HAYATİ BİR MESELE HALİNE GETİRMESİDİR"
Sınavlarda ailelerden çok çocukların ne istediğinin önemli olduğuna vurgu yapan Doç. Dr. Uzun, "Çocuk ders çalışmak istemezse siz ne yaparsanız yapın o çocuk ders çalışmaz. Çocuk fen lisesine gidecek kadar azimli değilse siz kendinizi paralasanız da o çocuk fen lisesine gidemeyecektir.
Siz kendinizi paraladığınız ile kalacaksınız. Çocuk annesinin babasının beklentilerini karşılayamadığı durumda ya da toplumun beklentilerini karşılayamadığı durumda çocukta kaygı oluşmaya başlar. Çocuk kendine olan inancını kaybetmeye başlar. İç çatışmaları başlar. Sınav kaygısında en büyük durum çocukların bunu hayati bir mesele haline getirmesidir. Çünkü aileler bunu hayati bir mesele gibi yansıtıyorlar çocuklara. Çocukların aslında korktuğu şey sınav değil, sınavın altında yatan anlamdır. Sanki hayatın sonu olmuş gibi bakılıyor" dedi.
"ÇOCUK KAYGI YAPMAZSA SINAV ESNASINDA BAYILMAZ"
Çocukların sınavlarda aileleri tarafından her zaman en yüksek puanı almaya odaklandırıldığını belirten Doç. Dr. Uzun, "TEOG sınavından en yüksek alan çocukla sizin çocuğunuzun aynı puanı almasını beklemeniz çok anlamlı değil. Çocukların kapasiteleri, algıları da farklıdır.
Dolayısıyla siz çocuğunuzun neyi yapıp neyi yapamayacağını bilmeden çocuktan tek bir şey istiyorsunuz. Bu, çocuklarda kocaman aşılamaz bir sorun haline geliyor. Hayatta çocuklarımızın görmesi gereken değerler de var. Siz istediğiniz kadar çocuğunuzu dershaneye gönderin, deneme sınavlarına girsin çocuğunuz sınav esnasında bayıldığı anda yine yapamaz. Çocuk kaygı yapmazsa sınav esnasında bayılmaz" ifadelerini kaydetti.
ANNE VE BABALARA KARNE NOTU UYARISI
Çocukların 2 hafta sonra karne alaklarını hatırlatan Doç. Dr. Uzun, çocukların karneye göre değerlendirilmemesi gerektiği uyarısında bulundu. Karne döneminde karneye göre çocuk değerlendirdiğinde bunun koşullu sevgiye gireceğini belirten Doç. Dr. Uzun, "Çocuklar size bugün eve geç geldiniz diye ya da başka çocukların anne ve babası gibi olmadınız diye kızıyorlar mı? Çocuklar ailelerini koşulsuz seviyorlar.
Bizim çocuğumuzu koşulsuz sevmemiz gerekiyor. Karne denilen şey sadece bir koşul biz, çocuğumuzu çocuğumuz olduğu için severiz. Biz çocuklarımızı iyi çocuk olsa da kötü çocuk olsa da seviyoruz. Çocuğumuzun karnesi kötü geldi diye atmayı ve başkasına vermeyi düşünüyor muyuz? Bunu çocuklarımıza böyle yansıtmalıyız. Siz çocuğunuza bu şekilde yaklaşırsanız o da sizin istediğinize yaklaşacaktır" dedi.
dikGAZETE.com