Müziğe tutkunluğu küçük yaşlarda başlayan 65 yaşındaki Zülfi Yoldaş, Sur ilçesinde bulunan bir pasajdaki 10 metrekarelik bir alanda çalışmalarını sürdürmeye devam ediyor. Diyarbakır’ın yetiştirdiği en önemli ozanlardan biri olan aşık Zülfi Yoldaş, 45 sene önce gördüğü rüya üzerine hayatını müziğe adadı. Gördüğü rüyada yaşlı bir adamın kendisine uzattığı bağlamayı çalmaya başlayan aşık Zülfi Yoldaş, bunun üzerine İstanbul’un yolunu tuttu. Şimdiye kadar sayısız beste yapıp şiir yazan aşık Zülfi Yoldaş, bir dönem İstanbul’da çıktığı gazinoda, o dönem henüz şöhret basamaklarını tırmanmayan İbrahim Tatlıses’in kendisinin yanına gelerek, şarkı söylemek istediğini belirttiğini mikrofonu yarım saatliğine Tatlıses’e bıraktığını söylüyor.
Arbane yapımında bölgede tek
Arbane yapımına da garip bir olayla başlayan Zülfi Yoldaş, o dönem Diyarbakır’da bu müzik aletini yapan kişinin hayatını kaybetmesinin ardından, arbane yapım işine soyulmuş. Eline aldığı deriyi suda beklettikten sonra tutkallayıp ilk arbanesini yapan aşık Zülfi Yoldaş, bu tarihten itibaren şimdiye kadar 100 binden fazla ürettiği arbaneyi dünyanın çeşitli ülkelerine göndermiş. Yaptığı arbanelerin ardından ünü kıtaları aşan Yoldaş, Diyarbakır’dan Çin’e arbane göndermeye başlamış. Sur ilçesinde çıkan çatışmalar ve sokağa çıkma yasakları nedeni ile yaklaşık 4 ay çok sevdiği dükkanından uzak kalan Yoldaş, bu sürede söz yazıp beste yapmış. Yoldaş, yasakların kalkmasının ardından Sur ilçesinde bulunan Fevzi Çakmak Pasajı'ndaki tarih kokan küçük dükkanı ve atölyesine tekrar kavuşmuş.
30 yılda 100 binden fazla arbane yaptı
Kendisinden bahsederken gururla yazdığı eserler ve şiirlerden bahsedip besteleri ile övünen aşık Zülfi Yoldaş, bestelerini Azer Bülbül ve Ceylan’ın da okuduğunu söylerken, aynı zamanda kederle arbanenin derisine de ses veriyor. Hayatını müziğe adadığını belirten Yoldaş, “Halk ozanıyım, bestekar, söz ve şiir yazarıyım. Şu anda 30 tane şiir kitabım var. Bunların yanında birçok talebe de yetiştirdim. 45 senedir ozanlığımı yürütüyorum. Yazdığım kitaplar ile yaptığım arbanelerimi ve ceviz davullarımı satıyorum. Benim bunları yapmam 30 seneyi buluyor. Bu sürede 100 binden fazla arbane yaptım, bunları Çin’e kadar gönderiyorum. Fransa, Almanya, Hollanda, İsveç gibi ülkelere arabenelerim gitmiştir, ceviz yapılan davullarım yine öyle. Sofi Hüseyin isminde bir arbaneci vardı, ölmüştü. Bir ihtiyar elinde arbane ile misafir olduğum dükkana girdi ve ‘Sofi Hüseyin ölmüş ben bu arbaneyi nasıl yapacağım’ diye dert yanıyordu. Ben de deriyi alıp suya soktuktan sonra kenarlarına tutkal vururum, sonra çivilerim olur diye düşündüm ve kendisine arbaneyi ben yapabilirim dedim. Aldım ve planladığım gibi ilk arbaneyi yaptım. Ondan sonra kime arbani lazım olsa benim yanıma geldi. O zamandan bu zamana yapıyorum. Bölgede bu işi yapan ben tekim. Çevre illere, ilçelere de gönderiyorum. Oğlak ve polyesterden bunları yapıyorum ve çok beğeniliyor” dedi.
dikGAZETE.com