İstanbul
Eserin günümüz Türkçesiyle yayımı için çalışmalarını sürdüren Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Güler Doğan Averbek, sahabe Ebu Eyyub el-Ensari'den rivayet edilen hadislerin derlemesi olan eserin keşif hikayesini AA muhabirine anlattı.
Asıl adı Mahmud Abdülbaki olan ve Baki mahlasını kullanan divan şairinin 4 padişahın devrini gördüğünü aktaran Averbek, "Hep hüsnükabul ile karşılanmış bir şair. Cenazesinde çok ciddi bir kalabalık Fatih Camisi'nde toplanmış. Şiirlerindeki kudretini herkesin takdir ettiği, kabul ettiği birisi." ifadelerini kullandı.
Güler Doğan Averbek, Baki'nin şairliğinin yanı sıra dönemin önemli medreselerinde ders veren bir müderris ve alim olduğuna da dikkati çekerek, gazel, kaside ve mersiyeleriyle meşhur olsa da şairliği dışında düz yazı eserlere de imza attığını kaydetti.
Sokullu Mehmed Paşa'nın isteği üzerine tercümeler yaptı
Baki'nin eldeki 3 mensur eserinin, Sadrazam Sokullu Mehmed Paşa'yla bağlantılı tercümeler olduğuna işaret eden Averbek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Baki'nin şiirdeki kudreti, düz yazı eserlerde çok farklı bir şekilde karşımıza çıkıyor. Elde metni olan 3 düz yazı eseri vardı. Bunlardan biri 'Mealimü'l-Yakin' adında bir siyer, diğeri 'Fezail-i Cihad', diğeri de 'Fezail-i Mekke'dir. Bunların üçü de tercüme. Üçünün de mukaddimeleri hariç metinlerinin dili basit. Şiirde ne kadar nükteyi, kelime oyunlarını seviyorsa mensur metinlerde tam tersi bir üslup benimsiyor. Baki ile ilgili en detaylı bilgiyi onun ders arkadaşı Nev'izade'nin oğlu Atayi, 'Zeyl-i Şekaik' eserinde sunar. Safha safha bize bilgi verir. Nev'izade burada 3 eserinden bahsediyor. Dördüncü eserin de içeriğinden bahsediyor ama eserin adını vermiyor. Bence problem burada başlıyor."
Averbek, divan şarinin, düz yazılarında Abdulbaki imzasını attığını, bu nedenle de eserin bunca yıl gizli kalmış olabileceğini vurguladı.
Arap edebiyatı tarihine ilişkin çalışmaları bulunan Osman Reşer'in hayatı ve yazma ticareti hakkında birkaç yıldır araştırma yaptığına işaret eden Averbek, şunları kaydetti:
"Daha önce Osman Reşer'in Berlin Devlet Kütüphanesi'ne sattığı yazmaların listesini hazırladım, yayınlandı. Övgüye de mazhar oldu. Sonrasında ise Leipzig'deki Reşer yazmalarını çalışmaya başladım. Oradaki yazmalar 2012-2015'te dijitale aktarıldı. Dijitale aktarım sürecinde, Arapçadan tercüme eserler müellifin adıyla girilmiş. Bizim keşfettiğimiz ve Baki'nin tercüme ettiği eserde, müellif adı hatalı girilmiş, eserin iç kapağına da mütercim adı Lalizade Abdülbaki olarak yazılmış, o isim bambaşka birisi. Eserin esprili bir keşif süreci var. İstanbul Üniversitesi’nden Doç. Dr. Bünyamin Ayçiçeği arkadaşımızı da bu vesileyle anacağız. Bu süreçten kitabın önsözünde bahsedeceğiz. Eserin üzerine gittiğimizde Türkiye'de de 2 nüshasının olduğunu tespit ettik. Eserin mukaddimesinde Baki, Eyüp'te Sokullu Mehmed Paşa'nın yaptırdığı medreseden, çeşmeden, türbeden ve darülkurradan bahsediyor. O dönemde hayatta olan şair Abdülbaki'nin de zaten böyle bir eser yazdığı, eserinin muhtevası naklediliyor. Hatta eserin Eyüp Sultan Türbesi'nde rahle üzerinde açık durduğu ve ziyaretçilerin gelip gidip bu eseri okudukları söyleniyor. Aslında eserin mevcudiyeti zaten ispatlanmış durumda. Dolayısıyla Sokullu Mehmed Paşa'ya hediye edilmiş olması da bu kitabın Baki'nin eseri olduğunu gösteriyor."
Güler Doğan Averbek, Baki'nin eserlerinde, "Baki", "Abdulbaki", "fakir" ya da "hakir" imzalarını kullandığını, bu anlamda eserin bunca yıl gizli kalmasının çok yadırganacak bir durum olmadığını ifade etti.
Eserde, Baki'ye ait bir mukaddime de bulunuyor
Baki'nin Türk edebiyatında çok önemli bir yeri olduğunun altını çizen Averbek, eserin 3 nüshasını, Leipzig Üniversitesi Kütüphanesi, Köprülü Kütüphanesi ve Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesinde tespit ettiklerinin altını çizdi.
Averbek, eseri İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi'nden Doç Dr. Arzu Atik ve Boğaziçi Üniversitesi'nden Dr. Gülşah Taşkın'la yayına hazırladıklarını ve yıl içinde yayınlamayı planladıklarını vurgulayarak, sözlerini şöyle tamamladı:
"Eserde sahabe Ebu Eyyub el-Ensari'nin Hazret-i Peygamberden naklettiği 150-200 hadis var. Nureddin el-Karafi eserinde bu hadisleri derlemiş. Baki, bu metni ve hadisleri basit bir Türkçe ile tercüme etmiş. Yani ortalama bir şahıs, türbeyi ziyarete giden biri, gerçekten o kitabı rahlede gördüyse okuyup oradan istifade etmesi mümkün. Baki'nin zaman zaman tercüme ettiği eserlere katkıda bulunduğu bilinir. Bu eserde de katkısı var. Ayrıca kendine ait bir mukaddimesi var."
Kaynak: AA
dikGAZETE.com