İSTANBUL
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TRT1, TRT Haber, TRT World ortak yayınında, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
"Bu sürecin hiç kuşkusuz en önemli meselesi katılım oranı meselesi. Bir bayram geride bıraktık. Bazı vatandaşlar memleketlerine döndüler. Bazı vatandaşlarımız 'Benim adayım güçlü, benim oyumdan bir şey olmaz' demek suretiyle seçimlere katılım göstermeyebilirler. Bu tür düşünceye sahip vatandaşlara verebileceğiniz bir mesaj olur mu?" sorusuna Erdoğan, şu cevabı verdi:
"Bu konu çok çok önemli. Bu ziyaretlerin veya bu gezinin, memlekete gitmenin, kazası olur ama bu seçimin asla kazası olmaz. Dolayısıyla, ben vatandaşlarıma partili, partisiz fark etmez, demokratik hakkını muhakkak kullanmasının gereğini hatırlatmak istiyorum.
Çünkü bu seçim normal bir seçim de değil. Bir dönüm yaşıyoruz. Bu dönüm noktasında vatandaşlarımın demokratik hakkını muhakkak kullanmalarının gereğini kendilerine hatırlatmak istiyorum.
Biz hamdolsun son dönemlerde 85-86 katılımla hep seçimlerimizi yaptık. Batı ülkeleri gibi 30- 35- 40 oranlarında seçim yaşamıyoruz. Bu bizim için demokratik katılım gücümüzün, ne kadar iyi konumda olduğunu gösteriyor.
Hele şimdi bir yeni yönetim sistemini ilan edeceğimiz bu seçimde, ben bütün vatandaşlarımızın sandığa gitmesini, sandıkta bu konuyla ilgili kararı belirlemede bir güç kaynağı olmasını istiyorum."
Yurt dışındaki oylarla ilgili katılımda bir rekor sağlanmasına ilişkin değerlendirmede bulunan Erdoğan, "Son kullandıkları oylara baktığımız zaman, bu seçimde aldığım rakamlar ile zannediyorum 2 milyonu aşmış vaziyette.
Yurt dışındaki vatandaşlarımızın bütün haklarını zorlaştırmalarına rağmen, birçok engeller önlerine çıkarmalarına rağmen, yılmadılar, usanmadılar hatta yüzlerce kilometre uzaklıklardan gelip oylarını kullandılar.
Çok eza, cefa çektiler. Gerçekten benim yani Türkiye dışındaki bütün vatandaşlarımızın bu konudaki duyarlılığı, her türlü takdirin üstündedir. Şimdi bu seçimlerde de yine ben vatandaşlarımın buralarda atacakları oylarla Türkiye'deki bu yeni yönetim sisteminin değişikliğine katkılarının olacağına inanıyorum." dedi.
"Sizi en fazla heyecanlandıran yatırım hangisidir?" sorusuna Erdoğan, öncelikle yatırımlar noktasında Türkiye'nin nereden nereye geldiğine bakılması gerektiğini söyledi.
Yatırımlarda eğitimin öncelikli, sağlığın ise ikinci sırada yer aldığını belirten Erdoğan, "Biz göreve geldiğimizde savunma birinci sıradaydı ama biz savunmayı biraz geriye aldık. Eğitimi bir numara yaptık. Eğitimi bir numara yaparken, eğitim alt yapısına yüklendik.
Eğitimin fiziki alt yapısına yüklenirken, diğer taraftan da öğretmen kadroları noktasında çok ciddi adımlar attık. O günden bugüne 580 bin öğretmen ataması yapmışız. Bu sıradan bir rakam değil. 280 bin derslik yapmışız." diye konuştu.
Erdoğan, kendi döneminde sınıflarda 75 öğrencinin olduğunu anlatarak, aynı dönemlerde Anadolu'da 100'ü aşkın öğrencinin bulunduğu sınıfların yer aldığını dile getirdi.
"Şu ana kadar 268 milyon yolcu Marmaray'dan geçti"Türkiye'nin ulaşım altyapısında devrim yaptıklarını, özellikle Marmaray projesinin kendisini duygulandırdığını dile getiren Erdoğan, "Marmaray'ı yapmak bize nasip oldu.
Biz 29 Ekim 2013'te açtık, şu ana kadar 268 milyon yolcu Marmaray'dan geçti. Bu insanı heyecanlandırmaz mı, duygulandırmaz mı? Aynı şekilde Avrasya Tüneli. Biz dedik ki raylı sistemi yaptık ama bir de lastikli sistemi yapalım.
Bunun için yine Asya-Avrupa arasında Avrasya Tünelini yaptık. Avrasya Tüneli de 20 Aralık 2016'da açıldı. Oradan da 23 milyon araç geçti. Bir başka Yavuz Sultan Selim Köprüsü, 26 Ağustos 2016'da açıldı.
Buradan da 69 milyon araç geçti. Burayı Bay Muharrem kötülüyor. Bay Muharrem, sen burayı kötüleyeceğine buradan ne kadar araç geçti bunu araştır. Bunun fiyatları sana yüksek geliyorsa sen buradan geçmezsin, merhum Özal'ın yaptığı köprüden geçersin veya merhum Demirel'in yaptığı köprüden geçersin. Mecbur değilsin oradan geçmeye." şeklinde konuştu."Bu Batı'yı çıldırtıyor. Daha çok çıldıracaklar"
İstanbul Yeni Havalimanına değinen Erdoğan, "Dünya artık bu konuda çok ciddi bir rekabetin içerisinde. Batı'da öyle havayolu firmaları var ki Türk Hava Yolları'nı (THY) çok yakın takipte izliyorlar. Destinasyon olarak şu anda THY dünyanın bir numarası.
Bunu şu anda Batı firmaları yakalayamıyor. Şu anda filomuz da 400'e doğru yaklaşıyor uçak noktasında. THY, geniş gövdelilerde de çok ciddi alımlar ve kiralama yapıyor. THY'ye de böyle bir havalimanı yakışırdı.
Bu havalimanında düşünebiliyor musunuz, 6 pist olacak. Burada toplam proje alana 76,5 milyon metrekare. Böyle bir yere bunu yaptık. Bizim Atatürk Havalimanımız ise 12 milyon metrekareydi. Bu ne demektir, 5-5,5 kat burası daha büyük.
Atatürk Havalimanına artık ihtiyacımız kalmayacak. Biz de ne dedik? Bunun üzerine adım atalım. Atatürk Havalimanını Millet Bahçesi yapalım. Çevresi olmak sıradan bir olay değil. Atatürk Havalimanını da inşallah Millet Bahçesi olarak dünyaya örnek proje yapıyoruz.
Yani biz Central Park'ı geçeceğiz. Onun 3-4 katı büyüklüğünde bir yer. Zaten Hyde Park'la mukayese etmeye gerek yok, onun çok çok fevkinde." ifadelerini kullandı.
"Burada Trump'ın tavrını bekliyoruz..."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, göreve geldiklerinde Türkiye'nin savunma sanayisindeki ihtiyacının yüzde 20'sini karşılayabildiğini, bugün ise bu oranın yüzde 65'e yükseldiğini belirterek, şunları kaydetti:
"Bunların en önemlisi de bir İHA'lar, iki SİHA'lar, üç kısa süre sonra havada göreceğimiz Akıncı. Biz bunlar için, göreve geldiğimizde ben o zaman Bush'a rica ederdim, bize insansız hava aracı... 'Hay hay' derdi. Sonra 'Kongre müsaade etmedi' derdi.
Bu, Obama döneminde de böyle oldu. Sayın Trump, 'Bizim kaliteli silahlarımız var' diyor, 'şu var' diyor, 'bu var' diyor. 'Tamam, ver o zaman' diyoruz. 'Ver' dediğimiz zaman da bu sefer, 'Kongre müsaade etmedi'.
En son ne çıktı? F-35 olayı çıktı. F-35'e bizi sokan sizsiniz. Şu ana kadar da 800 milyon dolar ödeme yapmışız. Neyi konuşuyorlar? Senato müsaade etmeyecek anlamına gelen bir yazı senatodan çıkmış.
Tabi burada Trump'ın tavrını bekliyoruz, bu ayrı mesele. Bu arada da bu F-35'lerden bir tanesinin devir teslimini perşembe günü yaptılar. Temennim odur ki burada bir yanlışa, gaflete düşmezler.
Şunu bilmeleri lazım, Türkiye artık eski Türkiye değil, o CHP'nin geçmişteki Türkiye'si değil. O Nuri Demirağ'ların, Allah rahmet etsin, uçak ürettiği dönemde CHP zihniyeti onların uçak fabrikasını kapattı ve orayı gaz ocağı fabrikası haline dönüştürdü.
Türkiye o Türkiye değil. Biz şimdi evelallah nasıl Hürkuş'u ürettiysek daha ileri teknolojiyle savaş uçaklarımızı da üretir hale geleceğiz."
"Pazartesi Türkiye çok farklı bir şekilde uyanacak..."
Türkiye'nin pazartesi günü çok farklı bir şekilde uyanacağını ifade eden Erdoğan, "Bugünden o yabancı birçok köşeler falan hatta kredi kuruluşları vesaire onlar kurlarla ilgili olayı iyice düşürmeye başladılar.
Bu gösteriyor ki onlar da yapmış oldukları kamuoyu araştırmalarında artık Türkiye'de durum onların planladığı veya bekledikleri gibi değil tam tersine gidiyor. Bunu biz de arazide görüyoruz." diye konuştu.
Erdoğan, bu görüntünün özellikle de büyümedeki 7,4 oranının çok çok önemli olduğuna vurgu yaparak, G-20 ülkeleri arasında Hindistan'dan sonra 2. OECD ülkeleri arasında da 1. olduklarını kaydetti.
Türkiye'nin artık işsizlikte son dönemlerin en düşük oranına geldiğini belirten Erdoğan, genç işsizlikte de ciddi manada düşüş görüldüğünü söyledi.
Erdoğan, Türkiye'nin karşı tarafa bir öz güven aşıladığını dile getirerek, bunu yeni sistemle adeta bir sıçrama süreci içine sokacaklarını söyledi.
Bu sistemin en önemli getirisinin de bu olacağını aktaran Erdoğan, "Bu şekilde bir atak inşallah Türkiye'nin ekonomisini çok daha canlı hale getirecektir. Bir defa 6 ekonomi ile ilgili birim vardı şimdi bu 3'e düşüyor buradaki duruş, buradaki bakış bizim ekonomiyle ilgili sürecimizi çok daha hızlı bir konuma taşıyacak." ifadelerini kullandı.
"Onlar zaten yıkım ekibi ama biz yapım ekibiyiz..."
Erdoğan, kayyumlarla başlayan süreçte Güneydoğu'nun bir başka, Diyarbakır'ın bir başka olduğunu belirterek, "O Dicle bambaşka. Şırnak, Hakkari başka. Buralarda çok ciddi yatırımlar yaptık. Bu yatırımları yaparken terör örgütü buraları yaktı, yıktı demedik.
Onlar zaten yıkım ekibi, ama biz yapım ekibiyiz. Niye? Oralar bizim vatan topraklarımız. Biz buraları bu teröristler yakıp yıktı diye kendi haline bırakamayız. Çünkü burası bizim vatan topraklarımız." değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye Cumhuriyeti Kürtlerin tek devletidir dediniz. Bu anlamda bu yaklaşım, Kürt vatandaşlarımızda bir karşılık buluyor mu?" sorusunu şöyle cevapladı:
"Şöyle ifade edeyim. Tabii beklentim çok daha fazla. 'Beklentini tam alıyor musunuz?' derseniz, tam aldığımızı söyleyemem çünkü verdiğimiz imkanlar, yatırımlar çok çok fazla. İnkar politikalarını ayakları altına alan biziz, ret politikalarını ayakları altına alan biziz, asimilasyonu ortadan kaldıran biziz.
Bunlar anne evladıyla cezaevinde Kürtçe konuşamazdı, önünü açtık, propaganda yapamazdı, bunların önünü biz açtık. Bütün bunlara rağmen maalesef bakıyorum ki hala buralarda bir çelişki var. Mesela merkezden çıkıyorsunuz havalimanına doğru gelirken 4 gidiş 4 geliş yol.
Dicle vadisi, piknik alanları, Sur içi, Bu saat kulesi. Kurşunlu cami... TRT 6... Bunlarla ilgili yayın yapmıyor mu? Bunlarla ilgili yayın yapıyor bu özgürlük değil mi, bu özgürlükleri veren kim?
Biz verdik ya benim Kürt kardeşlerim, ben kardeşim diyorum. Bizim bu adımımızı onlar görmüyor mu? Bütün bunlara rağmen hala bakıyorsunuz teröristlerin arkasından gidiyorlar."
"12 gözlem kulesiyle Afrin şu anda kontrol altında..."
Bu çalışmaların akabinde Rusya'yla münasebetlerini iyi götürdüklerinine işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çünkü koalisyon güçleriyle şey yapamayınca 'biz en azından Fırat'ın batısındaki çalışmalarımızı çok daha verimli bir şekilde götürelim.' dedik. Fırat'ın batısından benim Sayın Putin'le olan gerçekten özel ilişkilerim, bunun yanında istihbaratın, Dışişleri Bakanımın, Dışişleri Bakanıyla olan münasebetleri ve yoğun ilişkilerimiz, bunların hepsi önce Soçi çalışması, ardından Ankara ama burada tabii hepsi Astana Zirvesi çerçevesinde yürütüldü.
Buna sadık kalmak suretiyle bu çalışmaları sürdürdük. Tabii daha sonra hangi sürece girdik? Zeytindalı Operasyonu'na girdik. Zeytindalı Operasyonu'nda da bizim bütün çalışmamız gerçekten Rusya'yla beraber oldu. Rusya'yla beraber bunu yaparken de bu çalışmalarda en ufak bir karşılıklı, bu tür şeylerde sıkıntılar olmaz değil ama başarılı gitti.
Bu başarıdır ki şu an itibarıyla Zeytindalı Operasyonu'nda 4 bin 600'ü aşkın terör örgütü mensuplarını biz etkisiz hale getirdik. Hala devam ediyor ve burada artık PYD veya YPG kim olursa olsun ama bizim orada 12 gözlem kulesi var. Şu anda bunların hepsi bizim kontrolümüzde ve bu 12 gözlem kulesiyle Afrin şu anda kontrol altında, bu önemli bir adım.
"Münbiç'teki yol haritasıyla PYD, YPG orayı tamamen boşaltacak..."
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun ayın 4'ünde Amerika'ya gittiğini hatırlatan Erdoğan, "Orada Pompeo ile bir görüşmesi oldu ve bu görüşmeyle birlikte de Münbiç'te yol haritası belirlendi.
Yani bu, kısa kesiyorum, 90 günlük bir yol haritası. Bu yol haritasıyla da oradan PYD, YPG, orayı tamamen boşaltacaklar ve oraya da oranın yüzde 90-95'i Arap'tır, sakinleri gelip oraya yerleşecekler. Onların da oraya yerleşmesiyle bu 200 bin sayısı çok daha artacaktır diye düşünüyorum. Bu tabii başka yerlerde de benzer durumlar söz konusu.
Bunun için Pompeo ile olan münasebetler Sayın Çavuşoğlu'nun gayet sağlıklı bir şekilde devam ediyor. Temenni ederim ki bu sağlıklı gidiş, bölgeyi çok daha rahatlatacaktır. Kuzeyde de gelişmeler çok daha ideal noktaya gelecektir." değerlendirmesinde bulundu.
"24 Haziran'dan sonra Türk-Amerikan ilişkilerinde ne tür bir farklılaşma bekliyorsunuz, bir iyileşme bekliyor musunuz, Türkiye'nin sahadaki varlığı bu ilişkilere nasıl yansıyacak?" sorusu üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:
"Şunu çok açık net söyleyebilirim. Yani bunu hem bir özgüven olarak söylüyorum hem de siyasetteki tecrübem... Yani şu anda BM Genel Kurulu'nda en deneyimli iki siyasal lider vardır, başka hatırlamıyorum belki olabilir de. Bir Putin, bir de ben.
Çünkü başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı sürecimizi şöyle art arda koyduğumuz zaman yani 15-16 yıllık bir sürecimiz var. Putin'in hakeza öyle. Şimdi bu süreç içerisinde yaptıklarımız yapacaklarımız var. Amerika'nın da bu attığımız adımlardaki duruşumuz, onlara bir mesaj veriyor.
Bunda pek böyle eğilip bükülen takım değil. Öyleyse hakkı neyse hakkını ister. Biz hakkımızın dışında bir şey istemiyoruz. Dolayısıyla da mesela koalisyon güçleriyle ilgili şeyler, ortada bir Fransa var, Almanya var, İngiltere var. Fransa, Almanya, İngiltere, bunlar Türkiye'nin burada haklılığını görmeleri lazım ve bunu da teslim etmeleri etmeleri lazım.
Eğer bunu teslim etmeyecek olurlarsa biz eğilip bükülmeyiz. Burada bizim duruşumuz bir defa hakkımızın gereğidir. Çünkü buradan tehdit yiyen kimdir, Türkiye'dir.
"Fırat Kalkanı, Zeytindalı Harekatları ve Kandil Operasyonu Türkiye'ye ne kazandırdı?" sorusu üzerine Erdoğan, "Kendi göbek bağımızı kendimiz keseriz." ifadesini çok kullandığına işaret ederek, Fırat Kalkanı Harekatı ve Zeytindalı Harekatı'nın bunun en somut örnekleri olduğunu vurguladı.
Erdoğan, Obama döneminde "Zeytinlik" operasyonu diye Fırat Kalkanı Harekatı'nın öncesi operasyon yapacaklarını fakat aldatıldıklarını belirterek, "O Zeytinlik Operasyonu'nu yapmış olsaydık belki de Fırat Kalkanı'na hiç gerek kalmayacaktı. Münbiç'i de bu Zeytinlik Operasyonu içerisinde halledecektik ama bu verilen sözler yerine gelmedi.
Gelmeyince tabii Trump yönetimi iş başına geldi. Onunla da bunları konuştuk ve orada da aynı şeyleri söyledim ikili görüşmemizde. Dedim ki 'Siz yanınıza PYD'yi, YPG'yi alıyorsunuz, bunlar terör örgütüdür ve bunlar PKK'nın yan kollarıdır. Yapmayın, gelin bunu biz beraber yapalım.' Dediler ki 'Benim generallerim bana bu konuda Türkiye'nin silahlı kuvvetleriyle silahlı güçleriyle bu iş olmaz,
Özgür Suriye Ordusu'yla bu iş olmaz.' diyorlar. Dedim ki 'Bakın biz buraya iki tugay tahsis ederiz. Özgür Suriye Ordusu, bu işte o da rol alacak ve biz beraberce bu işi başarırız. Baktım ki heyetlerarası toplantıya geçtik, orada da bunlar aynı şeyde direniyorlar. Aynı şeyde direndiklerini görünce artık bize ne düşerdi...
Dedim 'Kusura bakmayın, siz yolunuza, biz yolumuza.' Biz o toplantıdan sonra kararımızı verdik ve Fırat Kalkanı Harekatı'nı başlattık." diye konuştu.
Fırat Kalkanı Harekatı'yla da onların aslında ne kadar yanıldıklarını gördüklerini aktaran Erdoğan, harekatta 3 bin civarında DEAŞ'lıyı derdest ettiklerini ve Türkiye'nin bunu Özgür Suriye Ordusu'yla birlikte yaptığını hatırlattı.
15 Temmuz FETÖ'cü darbe girişimi...
"15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden, iki yıla yakın bir süre geçmesine rağmen, muhalefet üzerinden 20 yıl geçmemiş, 50 yıl geçmemiş olmasına rağmen darbe girişimi hiç yaşanmamış gibi davranıyor.
Bu yaklaşımı nasıl değerlendiriyorsunuz? Bugünden geriye dönüp baktığınızda, 15 Temmuz darbe girişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu yanıtı verdi:
"CHP bir defa bu darbe girişiminin adeta içinde. O geceden daha önce, bir radyo programında 'bir darbe olsa tankların önüne önce ben çıkarım' diyen kişi Kılıçdaroğlu'dur.
O gece 23.17. Atatürk Havalimanı'na beyefendi iniyor. Atatürk Havalimanı'nda on binler var. Bu saatlerde ben de açıklamamı yapmışım. Açıklamamda ne diyorum? Bütün vatandaşlarımı meydanlara, caddelere davet ediyorum.
Ben de geliyorum, diyorum. Binali Bey, o da bir taraftan Ankara'ya hareket etmiş, o da geliyor. Biz de Marmaris'ten Enerji Bakanı Berat Bey damadım, kızım, eşim, torunlarım oradan beraberce çıkıyoruz."
Son ana kadar pilota Ankara veya İstanbul'a gittiklerini söylemediklerini anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Belli bir mesafeden sonra pilota söylüyoruz ve İstanbul'a biz de geliyoruz. İstanbul'a geldiğimizde üstümüzde F16'lar uçuyor. Halk büyük bir aşkla orada, heyecanla bekliyor. Bu arada 23.17'de havalimanına gelen beyefendi tanklarla anlaşıyorlar, tankların arasından otomobiliyle Bakırköy Belediye Başkanı'nın evine geçiyor veya belediye başkanlığına gidiyor.
Oradan süreci takip ediyor. Kahvesini yudumlarken, çayını içerken elimizde belgeler var. Senin zerre kadar teröre, darbeye karşı bir tavrın olsa, on binler orada dururken sen niye oradan ayrılıyorsun. Sen de gelseydin, o vatandaşların arasına karışsaydın. O vatandaşlarla beraber darbeye karşı yüreğini ortaya koysaydın. Ama onda o yürek yok ki. Korkağın teki bu. Hemen öbür tarafa geçiyor.
Ne diyor? 'Bana haber vermedi ki' diyor. Ben sana özel davetiye mi çıkaracağım? Ben cumhurbaşkanı olarak milletin tamamına bu çağrıyı yapmışım. Milletimin tamamı oralarda ama enteresan olan bir şey var, Bağdat Caddesinden tanklar geçiyor ve tanklar alkışlanıyor. Bu da manidar. Bunun üzerinde düşünmek lazım. "
"Bugün Batmaz'la ilgili bazı belgeler çıktı ortaya..."
15 Temmuz darbe teşebbüsü gecesi Genelkurmay Başkanvekili olan 1. Ordu Komutanı Orgeneral Ümit Dündar'ın gerekli talimatları verdiğini anlatan Erdoğan, "Biz laf yapmıyoruz. Biz ortaya bir zihniyet, bir tavır koyuyoruz ve böyle bir anda ne ister bu iş? İrade ister. Ne ister? Cesaret ister.
Eğer bu irade, bu cesaret sizde yoksa bunların hiçbirini yapamazsınız ama bunlarda bu yok. (Kemal Kılıçdaroğlu) İşte hemen kaçıyor oraya, gidiyor. Niye kaçıyorsun ya? Havaalanındasın, 10 binler orada, sen de onların arasına gel katıl. 7 Ağustos'ta yine Yenikapı'da yaptığımız o büyük organizasyonda ben Sayın Bahçeli'ye davet çıkardım.
Sayın Bahçeli hemen döndü, 'Katılıyorum.' dedi. Ama bu, cuma akşamına kadar dönmedi, katılmayacağını söyledi. Baskılar geldi, baskılar geldi, son anda cuma akşamı katılacağını söyledi, ondan sonra da bir taraftan 'İşte ben zaten bundan yanaydım ama bunun yürümeyeceğini de biliyordum' gibi terse kampanyalar yapmaya başladı.
Çünkü o darbeye karşı değildi. Bakın hala darbenin lehinde açıklamaları olan birisidir. Sürekli şu anda içeridekileri savunan birisidir. Yok efendim, 'Gelirsek, bunları çıkaracağız, şu yapacağız, bu yapacağız.' filan, falan. Hani yargıya müdahale etmiyordunuz?
Niye şimdi yargıya müdahale ediyorsunuz? Bırakın yargı kararını veriyor, versin. Açığa aldıklarımız var, doğru ama tekrar göreve iade ettiklerimiz de var. Burada ana muhalefet partisinin gerek adayının gerekse genel başkanının kesinlikle darbe ile mücadele diye bir derdi yok." diye konuştu.
Erdoğan, "Darbenin faili FETÖ, bugün Batmaz'la ilgili bazı belgeler çıktı ortaya. Onlar hemen meydana dökülecek. Ben bugün bunu söylemiş olayım. Bu Kemal Batmaz'la ilgili belgeyle birlikte de bunlar ciddi manada köşeye sıkışmış olacaklar." ifadesini kullandı.
"Yeni sistemde herkes kendi işini yapacak..."
24 Haziran Pazar günü yapılacak seçime hazır olduklarını vurgulayan Erdoğan, aylardır çalışma yaptıklarını söyledi.
Pazar günü milletin "devam" demesi halinde şu an hazır olan şablonu uygulamaya koyacaklarını dile getiren Erdoğan, "Bu belli bir süre ki ben bunu 100 gün olarak ifade ettim. bu 100 günlük süre içinde zaman zaman bazı yerlerde aksamalar olabilir, bu aksamaları da o 100 günlük süre içinde telafi ederek yolumuza devam edeceğiz." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni yönetim sisteminin demokrasinin ve Cumhuriyet'in temel niteliği olan güçler ayrılığının kesinlikle zayıflatmadığını, tersine daha da güçlendirdiğini vurguladı.
Parlamenter sistemde hükümetin Meclis çoğunluğu içinden çıktığını, pratikte yasama ve yürütmenin aynı gücün kontrolünde olduğunu belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"Hükümet cenahından gelmeyen hiçbir tasarı veya teklifin Meclis Genel Kurulundan geçme şansı yoktu. Biz, hükümetle Meclis'in irtibatını, bu attığımız adımla kopartarak, bu pratik işleyişi bozmuş oluyoruz.
Yeni sistemde hükümetin bütçe dışında Meclis'e kanun tasarısı gönderme yetkisi olmuyor. Kanun teklifi yetkisi sadece kime ait? Milletvekillerine ait. Dolayısıyla milletvekilleri ve Meclis tarihimizde ilk defa kendi iradeleriyle yasama çalışması yapma imkanına kavuşuyor.
Meclis'in hükümeti denetim araçları daha da güçlendirilmiş olarak devam ediyor. Yargı da bu denge içinde çok daha sağlıklı çalışma imkanı bulacak. Yüksek yargı organlarının üye seçiminin bir kısmının Cumhurbaşkanı ile Meclis arasında dağıtılmış olması bu daha da güçlendiriyor.
Özetle yeni sistemde herkes kendi işini yapacak, kimse diğeri üzerinde tahakküm kurmaya çalışmayacak."
Erdoğan, Başbakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı dönemini değerlendirdiğinde birçok adımda göreve geldikleri günden itibaren, eğitimden sağlığa, ekonomiden sanayiye, ulaşımdan enerjiye kadar her alanda önemli ve büyük projeler gerçekleştirdiklerini hatırlatarak, bu çalışmalar sırasında sonuç odaklı olmaya ve projeleri bir an önce hayata geçirmeye gayret ettiklerini söyledi.
Mevcut yapının getirdiği zorluklar nedeniyle çalışmalarının önemli bir bölümünü istedikleri düzeyde ve sürede hayata geçiremediklerini dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu.
"Bakıyorsunuz, bürokratik oligarşi, yapıların hantallığı, kurumlardaki iş ve işleyiş süreçleri hep önümüze birer engel olarak çıktı. Bu bazen üstten oldu, bazen altımızdaki, yani talimat verdiğimiz kesimden oldu.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte bu sorunları ortadan kaldırmayı amaçlıyoruz. Yeni dönemde çözüm üreten devlet, sorun çözen devlet, sonuç odaklı devlet anlayışıyla çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Bu da burada çok açık net görünüyor.
Çözüm üreten devlet, sorun çözen devlet, çözüm odaklı devlet anlayışıyla çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Devlet burada ciddi manada hızlanıyor. Tabi daha az bürokrasi, daha hızlı karar alma süreçleri ve bürokraside tabi kademeler azalıyor, görev alanları netleştirilerek yetki karmaşasının da önüne geçiliyor.
Tüm hizmetlerde sonuç odaklı olmanın kararlığı içinde olacağız ve verim odaklı çalışacağız, yeniliklere de hızla adapte olacağız."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile ilgili olarak aylar öncesinden çalışmalara başladıklarını ifade ederek, kendi tarihimizdeki ve dünyadaki yönetim modellerinin incelendiğini söyledi.
Tarihteki Büyük Hun İmparatorluğu'ndan Osmanlı İmparatorluğu'na kadar 16 Türk devletinin yönetim modellerinin incelendiğini açıkladı.
"Türkiye'yi yatırımcı dostu bir ülke haline getiriyoruz..."
Erdoğan, yeni yönetim modelinin özellikle yürütmenin çok daha hızlı, pratik ve sonuç odaklı hareket etmesine imkan sağladığını vurgulayarak, bunun için de işlevselliğini ve verimliliğini arttırmak için bazı bakanlıkların birleştirilerek bakanlıkların sayısının azaltıldığını dile getirdi.
Başbakan olduğu zaman 37 olan bakanlık sayısını 26'ya indirdiğini, şimdi de bakanlık sayısını 16'ya indirdiklerini ifade eden Erdoğan, "Yeni yapıda bakanlıkların yanı sıra politika önerileri geliştirecek, icrai faaliyetleri izleyip, raporlayacak 9 da kurul oluşturduk." dedi.
Erdoğan, Yerel Yönetimler Politikalar Kurulu, Sosyal Politikalar Kurulu, Sağlık ve Gıda Politikaları Kurulu, Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu, Hukuk Politikaları Kurulu, Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu, Ekonomi Politikaları Kurulu, Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu, Bilim, Teknoloji ve Yenilik Politikaları Kurulları ile Finans Ofisi, İnsan Kaynakları Ofisi , Dijital Dönüşüm Ofisi, Yatırım Ofisi'nin kurulduğunu söyledi.
Genelkurmay Başkanlığı, Milli İstihbarat Başkanlığı, Savunma Sanayi Başkanlığı, Milli Güvenlik Kurulu, Strateji ve Bütçe Başkanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, Devlet Denetleme Kurulu, İletişim Başkanlığı'nın Cumhurbaşkanına bağlı olarak çalışacağını anlatan Erdoğan, şunları söyledi:
"Kurullarımızda iş dünyamızdan, üniversitelerimizden, kültür ve sanat alanında, teknoloji alanında, bilim alanında, ekonomi, dış politika gibi alanlarda uzman kişileri politika inşa süreçlerine dahil edeceğiz. Yeni modele ilk etapta insan kaynakları, yatırım, finans ve dijital dönüşüm olarak 4 tane ofis kuruyoruz.
Bu ofisler cumhurbaşkanı ile birebir çalışacak. Bürokrasiye takılmadan, cumhurbaşkanının öncelikleri doğrultusunda projeleri yönetecek ve çalışmalar gerçekleştirecek. Cumhurbaşkanına bağlı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, İletişim Başkanlığı bunlar iki yeni başkanlık olarak bunları kurduk.
Strateji ve Bütçe Başkanlığı ile artık cumhurbaşkanının uhdesinde olan bütçe yapımı ve yönetimini daha etkin bir şekilde yürütmeyi, mali disiplini ve verimliliği sağlamayı hedefliyoruz çünkü mali disiplin ve verimlilik çok ama çok önemli.
İletişim Başkanlığı ise devletin ve Cumhurbaşkanlığının basın, yayın, iletişime dair tüm çalışmalarını burası koordine edecek. Mevcut sistemde farklı isimler altında çalışan bazı kurumları da başkanlık adıyla biz buraya alıyoruz."
Bakanlıklar...
Bakanlıkların yeni modelde sayısının azaltılması konusundaki soru üzerine Erdoğan, şunları söyledi:
"Mevcut bakanlıklarda şu anda Adalet, İçişleri, Milli Savunma, Milli Eğitim, Sağlık, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Çevre Şehircilik, Kültür ve Turizm, Gençlik ve Spor, Maliye, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı...
Şimdi buralarda yeni bakanlıklarla bir defa 12 bakanlık sadece Maliye'nin yanına Hazine Müsteşarlığını katarak Hazine ve Maliye Bakanlığı yapıyoruz. O bakanlık bu şekilde değişiyor. Peki, Dışişleri Bakanlığı ne oluyor? Avrupa Birliği Bakanlığını kaldırıyoruz, Dışişleri Bakanlığının çatısı altına ve Dışişleri Bakanlığı oluyor.
Bir diğeri Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığını, 'Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanlığı' haline getiriyoruz. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Orman ve Su İşleri Bakanlığını birleştiriyoruz 'Tarım ve Orman Bakanlığı' yapıyoruz.
Bir diğeri o da şu, Kalkınma Bakanlığı ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığını 'Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı' olarak birleştiriyoruz. Son olarak da Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Ekonomi Bakanlığını birleştiriyoruz, '
Ticaret Bakanlığı' yapıyoruz. Dolayısıyla 6 bakanlık, Ticaret Bakanlığı çatısı altında bütünleşmiş oluyor ve Bu da tabii kendi içinde aslında 3'e düşüyor. Böyle bir yapı söz konusu oluyor."
Ekonomi yönetiminin burada sadeleşeceğini kaydeden Erdoğan, "Bu sadeleşme de oradaki seri işlev ortaya inşallah koymuş olacak. Bunu da uygulamada çok açık net göreceğiz. İşte bunlardan ekonomi yönetiminde az önce de ifade ettiğim gibi Hazine ve Maliye Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji, Ticaret Bakanlığı olarak ekonomi yönetimi bu üç yerde bütünleşmiş oluyor." dedi.
"Kamu çalışanlarımız mevcut görevlerine devam edecek..."
Birleşen bakanlıkların mevcut personelin durumu konusunda sorulan soru üzerine ise Erdoğan, "Burada aslında sağa sola dağılma diye bir şey söz konusu değil. Hepsi, kamu çalışanlarımız olarak mevcut görevlerine aynen devam edecek.
Biz, bazı bakanlıkları birleştiriyoruz. O bakanlıkların personelinin birleştirilmesi aynı zamanda burada cereyan ediyor. Burada idari noktada bir tasarruf sağlıyoruz.
Tasarruf ne? Yani idare, diyelim ki Dışişleri Bakanı bunlara artık o hükmedecek. İdare olarak onların yönetiminde değerlendirmeyi, her şeyi o yürütecek. Yoksa bunları tasfiye etmek, vesaire böyle bir şey söz konusu değil ama onlara yeni bir işlev tabii ki kazandırılacak.
Bu işlevle birlikte de aslında bizim farklı noktada, oligarşik yapıyı tasfiye etme noktasında bir adımımız tabii ki atmış olacağız." dedi.
Kurullar...
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'de kanunlarla ve düzenleyici işlemlerle kurulmuş 65 adet kurul, komisyon, komite, konsey gibi yapıların bulunduğunu, bunları kaldırarak 9 adet kurulun çatısı altında topladıklarını söyledi. Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bu kurulların politika geliştirerek Cumhurbaşkanına önermesi ve bir bakanlığın görevini aşan makro düzeydeki kararları vermesi öngörülmektedir. Strateji ve politikalarımızı üreteceğimiz istişare mekanizmalarımızı kurumsal hale getirmek amacıyla bu 9 yeni kurulu oluşturmuş olduk.
Bu kurullar, ekonomiden eğitime, dış politikadan sağlığa yürütmenin bizzat sorumlu olduğu alanlardan bakanlıklarımıza ne yapacaklar? Politika önerileri sunacaklar. Bu kurullara bizzat biz başkanlık yapacağız. Kurullar bizim ortaya koyduğumuz hedefler ve vizyon doğrultusunda gerekli araştırmaları yapacaklar. İcracı kuruluşlarla, STK'larla, üniversitelerle, özel sektör temsilcileriyle görüşüp fikirlerini alacaklar.
Dünyadaki gelişmeleri yakından takip ederek ülkemize katkısı olabilecek politika önerilerini bizlere sunacaklar. Örneğin Eğitim Öğretim Politikaları Kurulumuz, eğitim alanında ülkemizin ihtiyaç duyduğu değişim ihtiyacına dönük olarak sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, sektör temsilcileriyle bir araya gelerek politika önerisi ortaya koyacaklar.
Bunu yaparken de ayrıca dünyadaki modelleri inceleyecek sonrasında da bize bir rapor halinde sunacak. Bizler de bu kurulların yaptığı çalışmalar doğrultusunda gerekirse politikalarımızı yeniden şekillendireceğiz ve stratejilerimizi bu doğrultuda belirleyeceğiz."
Erdoğan, süratle netice almak için burada Cumhurbaşkanının yardımcılarının da bu konuda yetki sahibi olacağını belirtti.
Ofisler...
Yeni yönetim sistemindeki ofis mekanizmasına da değinen Erdoğan, "Yeni yönetim modeli tasarlanırken dünyadaki birçok örnekten özellikle de az önce ifade ettiğim gibi kendi köklerimizden tabii ki faydalandık. Bunların örnekleri tarih kitaplarında da zaten geçiyor. Diğer taraftan bugün de sadece Amerika'da değil hemen her ülkede aslında ofis benzeri yapılar var." dedi.
Tüm bakanlıkları ilgilendiren konularda faaliyet yürüten Cumhurbaşkanına bağlı ofislerin olacağını kaydeden Erdoğan, "Yatırım Ofisi ile büyük yatırımlar destekleniyor, yatırımcıların önü açılıyor.
Finans Ofisi ile İstanbul Dünya Finans Merkezi Projesi yürütülüyor, finansal çekim merkezi oluşturuluyor. Dijital Dönüşüm Ofisi ile evrak yükü azalıyor, devlet hızlanıyor, siber güvenlik, büyük veri analizi, yapay zeka çalışmaları koordine ediliyor.
İnsan Kaynakları Ofisi ile yeteneklerin keşfi sağlanıyor, kamunun performansı artırılıyor. Olay bu. Bu şekilde de bunu hızlandırarak yolumuza inşallah devam etmiş olacağız." diye konuştu.
Ofislerin çalışmalarını, Yatırım Ofisi'nin yapacağı çalışmalar konusunda örnek vererek açıklayan Erdoğan, bu ofisin yatırım ekosistemini çok iyi tanıyan ve bunlarla sürekli temas halinde olan bir yapı olacağını, bunun başarılması halinde Türkiye'nin ciddi manada bir çekim merkezi haline geleceğini söyledi.
Erdoğan, İstanbul'u, Dünya Finans Merkezi Projesi ile dünyaya tanıtacaklarını ve bir marka haline getireceklerini dile getirdi.
"Parlamenter demokrasiye dönüş yok..."
"Muhalefet ne bir taraftan parlamenter sisteme dönüşle ilgili bir teklif ortaya koyabilmiş durumda ne de içinde yarıştıkları bu yeni sistemde kendileri ne tür yeni bir model ortaya koyacaklar, bunu ortaya koyabilmiş durumda. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine Erdoğan, şu yanıtı verdi:
"Bu arkadaşlar ne dediklerinin farkında ne de parlamenter demokrasi nedir bunu bilmiyorlar. Biz bir defa 16 Nisan'da bu işi bitirdik mi? Bitirdik. Bu sisteme geçtik mi? Geçtik. Parlamenter demokrasiye geçebilmek için bunların yeni bir anayasa değişikliği yapması gerekmez mi?
Veyahut da parlamentoda yeterli çoğunluğu sağlaması gerekmez mi? Şu anda sen parlamentoda sayısal durum nedir bunu bilmiyorsun. Anayasayı değiştirebilecek güce sahip misin değil misin bunu bilmiyorsun. 'Parlamenter demokrasiye döneceğiz' diyorsun.
Ne demek bu? Vatandaşı enayi yerine koymaktır. Ben de vatandaşıma diyorum ki; parlamentoda yeterli sayıyı elde edemediklerine göre veya edemeyeceklerine göre parlamenter demokrasiye dönme şansları bunların yok veya anayasal değişikliği yapabilme imkanı şu anda olmayacağına göre, bunu oradan da yapamayacağına göre parlamenter demokrasiye dönüş yok."
Şu anda 16 Nisan'da halkın verdiği kararın başkanlık sistemi olduğunu ifade eden Erdoğan, "Başkanlık sistemine göre herkes çalışmasını yapacak, ona göre adımlarını atacak. Şu anda biz 16 Nisan'da benim milletimin verdiği 51,4 oranındaki kararla derslerimizi çalışmaya başladık.
Bugünlere geldik. Şu anda ekranda da anlattığım gibi yeni yönetim sistemi milletimize hayırlı olsun diyorum. Milletimin pazar günü ister CHP ister olsun, Saadet olsun, ister İYİ Parti olsun, HDP olsun hepsinin oylarına talibiz. Desteklerini versinler. Bir olalım, beraber olalım, kardeş olalım, hep birlikte Türkiye olalım. 24 Haziran'dan sonraki süreci çok daha farklı şekilde geleceğe taşıyalım." diyerek sözlerini tamamladı.
Kaynak: AA
.
dikGAZETE.com