Antalya
Toros Dağları'nın eteklerindeki 800 rakımlı Kepez Mahallesi'nde yaşayan 56 yaşındaki Mahmut Zeren, "Asi" adını verdiği atı, babadan kalma karasabanı ve birkaç dönüm tarlasında çiftçilik yaparak hayatını kazanıyor.
Geçirdiği yüz felci nedeniyle bir dönem sıkıntılı günler yaşayan Zeren'e tarlaların ekiminde ve sürülmesinde eşi Şadiye Zeren destek oluyor.
Eşiyle sabahın erken saatlerinde işe koyulan Mahmut Zeren, toprağı belirli bir derinlikte ve hizada sürmek için özel bir beceri isteyen karasabanı çocukluğundan da gelen alışkanlıkla ustaca kullanıyor.
Sabahın erken saatlerinden akşamın geç vakitlerine kadar tarlasında yorulan Zeren, çift sürerken en büyük yardımcısı atı "Asi"ye de gözü gibi bakıyor.
Özenle işlediği tarlalarında sebze meyve yetiştiren Zeren, arpa, buğday, burçak ve yonca tohumlarını toprakla buluşturdu.
Biri evli 2 kızları olan Mahmut ve Şadiye Zeren çifti, yorgunluklarını anneleri Ümran'la sık sık ziyaretlerine gelen torunları 3 yaşındaki Umut ve 4 yaşındaki İkra'yı severek atıyor.
Çiftin 16 yaşındaki kızları Hatice Nur Zeren ise anne ve babasına yardım ederken bir yandan da açık liseden okulunu bitirmeye gayret ediyor.
At ve karasaban geçim kaynakları oldu
Mahmut Zeren, her sabah erken saatlerde güne başladığını, traktörün bir saatte sürdüğü bir alanı atı ve karasabanıyla ancak bir günde sürebildiğini anlattı.
Çiftçiliğe 15 yaşında başladığını ve mesleğe babadan aşina olduğunu dile getiren Zeren, "Bağ, bahçe ekiyoruz. Tarlayı ekiyorum, buğday ekiyorum, arpa ekiyorum. Bu mesleği gücüm yettiğince de yapmaya devam edeceğim.
Sabah saat 8.00'de işe başladığımda akşam 17.00'de hayvanı salıyorum. Çok zahmetli bir iş. Tarlamızı at ile sürüyoruz buranın arazileri engebeli." diye konuştu.
"Alın teri dökerek yiyoruz"
Karasabanın kendisini çeken hayvan kadar, idare eden insanı da yorduğuna dikkati çeken Zeren, şu değerlendirmede bulundu:
"Bakın yaklaşık 8 saattir burada çift sürüyoruz. Çok zor bir iş, kolay değil. Hayvanım da yoruluyor, ben de yoruluyorum. Biz bu işi dedemizden, babamızdan gördük. Bu işi de aynı yöntemle yıllardan beri devam ettiriyoruz.
Evvelce öküzümüz, eşeklerimiz vardı. Bu tarlaları öküzün çektiği karasabanla ekerdik. Şimdi ise atlarımızla tarlayı sürme işini ve ekimi yapıyoruz. Bu şekilde geçinip gidiyoruz.
Çocuklarım ve torunlarım bu araziler sayesinde doğal ürünlerle beslenme imkanı buluyor.
Karasaban ile ekim yapıldığında tarlanın verimi de daha fazla oluyor. Ekmeğimizi bu şekilde kazanıyoruz, alın teri dökerek yiyoruz."
Annemden babamdan gördüğüm gibi çiftçilik yapıyoruz"
Eşinin zorlu mesaisinde en büyük yardımcısı olan 50 yaşındaki Şadiye Zeren, 10 yaşındayken başladığı bağ, bahçe, kır işlerinin hayatının bir parçası olduğunu dile getirdi.
Geleneksel yöntemle tarımı sürdürdüklerini aktaran Şadiye Zeren, "Bizim 3-5 parça malımız var. Bu arazilerde annemden babamdan nasıl gördüysek aynı şekilde çiftçiliğimizi sürdürüyoruz.
Oldukça zor şartlarda çalışıyoruz. Ama geçimimizi sağlamak için de buna mecburuz.
Yıllardır da atalarımızın karasabanla çiftçilik geleneğini sürdürüyoruz. Cenabıallah’ım nasip ederse de sürdürmeye devam edeceğiz. Bizim bir tane atımız var o da geçim kaynağımız oldu.
Bizim tek gelirimiz bu işi yapmak." sözlerine yer verdi.
Zeren, çocukları ve torunlarıyla mutlu olduklarını dile getirdi.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com