ADANA - ÖMER FANSA
"Sokak sanatı" olarak da tanımlanan canlı heykel performansı sergileyen gösteri sanatçıları, öncelikle saatlerece hareketsiz durarak yansıtacakları karekterin temel özelliklerini çalışıyor.
Karakterin en belirgin mimiklerini, kıyafetlerini ve duruşlarını belirleyen göstericiler, daha sonra kimi zaman saatler süren makyaj ve kostüm sürecinin ardından gösteriye başlıyor.
Hareketsiz durdukları saatler boyunca yoğun konsantrasyonla performans sergileyen sanatçılar, yanlarına yaklaşan ya da fotoğraf çekenlere küçük tepkiler vererek ilginç anlar yaşatıyor.
Bir etkinlik için Adana'ya gelen canlı heykel performans grubu yöneticisi Özge Didem, AA muhabirine yaptığı açıklamada, tiyatro oyunculuğu ile canlı heykel sergilemenin çok farklı olduğunu dile getirdi.
Mesleğin çok büyük zorlukları olduğunu anlatan Didem, "Gösteride yer alacak karakteri, tüm aksesuarlarına varıncaya kadar inceliyoruz. Daha sonra bunun oyunculuk aşaması geliyor. Kostümlerimiz dikiliyor. Dikildikten sonra onun da bir boyama aşaması var. Heykelimizin çok gerçekçi olması gerek. Aksesuarları genellikle kendimiz üretiyoruz çünkü karektere uygun peruk bulmak bile çok zor olabiliyor. Komple boyanıyorsunuz. Boyaların bir ağırlığı var. Onun dışında performanslar sırasında birçok zorluk yaşıyoruz. Birebir halkla gerçekleşen bir gösteri. Böyle olunca da tabii insanları kontrol etmek çok zor. Çok yakınımıza kadar gelebiliyorlar." ifadesini kullandı.
"Önümüze gelip yanaklarımızı sıkıyorlar"Didem, performanslarını sergilerken insanların beğenisini ve ilgisini topladıklarını, doğal olarak bazı kişilerin kendilerinin konsantrasyonunu bozmaya yeltendiğini belirtti.
İşlerini yaparken güzel olaylarla karşılaştıklarını dile getiren Didem, şunları söyledi:
"Sabit durduğumuz için bazen iş inada biniyor. İnsanlar bazen hayret ediyorlar, 'nasıl duruyorlar?' diye. 'Ben bunu güldürürüm' diye kendi aralarında iddia girenler oluyor. Karşımızda şekilden şekile giriyorlar, hareket ediyorlar, önümüze gelip yanaklarımızı sıkıyorlar. Bunun gibi şeyler oluyor ama bunlar kötü niyetli değil. Tabii biz istifimizi bozmadan sabit durunca olay çok neşeli bir hal almaya başlıyor. Korkanlar oluyor. Çoğu insan gerçek olduğumuzu düşünmüyor, maket veya heykel olduğumuzu düşünüyorlar. İşin aslında püf noktası zaten orada. Biz de onu vermek istiyoruz. Sabit duruyoruz. Bizi heykel zannedip fotoğraf çektirmek için yanımıza kadar yaklaşıyorlar. Biz de bunu hissettiğimiz anda küçük bir kıpırdamayla çığlıklar kopuyor o anda. Çok eğlenceli anlar yaşanıyor."
Hem keyifli hem zorluYarattığı "Şarlo" karakteri ile özdeşleşen İngiliz sinema yönetmeni, oyuncu, yazar, komedyen Charlie Chaplin'i canlandıran 19 yaşındaki oyuncu Ali Cazim Gümüş de aldığı role iyi bir incelemeyle hazırlandığını belirtti.
Performansı sergilerken aldığı tepkilerin kendisine değişik duygular yaşattığını anlatan Gümüş, "İnsanlar, 'canlı mı' diye kontrol etmek için yaklaşıyor, bunlar bizi mutlu ediyor. İyi tepkiler alıyorum. " dedi.
İngiliz filolojist Tolkien'in yazdığı, oskar ödüllü Peter Jackson'ın yönettiği "Yüzüklerin Efendisi" filmi karekterlerinden Legolas'ı canlandıran 20 yaşındaki Mercan Dökmen ise hiç hakeret etmeden durdukları için ilginç olaylarla karşılaştıklarını dile getirdi.
"Legolas'ın yay çektiği bir anı" canlandırdığını belirten Dökmen, "Küçük bir çocuk geldi yaya dokundu çekti, sonra arkadaşlarına 'gerçek, kaçın' diye bağırdı. Gayet keyifli dakikalar yaşattı bize. Biz tabii gülemiyor, tepki veremiyoruz ama içimizde tüm mutluluğu yaşıyoruz." ifadesini kullandı.
dikGAZETE.com