İSTANBUL
Bahçeşehir Üniversitesi Denizcilik ve Global Stratejiler Merkezi Başkanı emekli Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı, Doğu Akdeniz'deki gelişmelere ilişkin yaptığı değerlendirmede, Fransa'dan destek alan Yunanistan'ın Doğu Akdeniz'de hukuksuz işler yapmaya kalktığını, deniz hukuku, uluslararası kurallar, Uluslararası Adalet Divanı ve Uluslararası Hakem Mahkemesi kararları açısından Yunanistan'ın Doğu Akdeniz'de hak iddia etmesinin son derece haksız, yersiz ve mesnetsiz olduğunu vurguladı.
Hukuken zayıf olan ve bu hukuksuzluğunu Türkiye'ye kabul ettiremeyen Yunanistan'ın Fransa ile hareket ederek, Avrupa Birliği'ni de (AB) yanına alarak Türkiye'ye siyasi anlamda baskı yapmaya kalkıştığını ifade eden Yaycı, sözlerine şöyle devam etti:
"Ancak şöyle bir durum var; Fransa zaten kendisini yeniden dünya sahnesinde, Avrupa'da, Orta Doğu'da bir aktör olarak gösterme çabasında. Hem iç politikasından kaynaklanan bir takım sıkıntılar var. İç politikadan kaynaklanan sıkıntılarını dışarıda bir aktör olarak gözükerek, iç kamuoyunda da puan toplamaya çalışıyor. Fransa hala tarihi bir özlemle gerçeği birbirine karıştırıyor.
Lübnan'ın Suriye'nin ve Doğu Akdeniz’in kendi arka bahçesi olduğunu sanıyor. Fransa, 1930'lu yıllarda da aynı rolü oynamaya kalkmıştı fakat Türkiye netice itibariyle Fransa'nın buralarda kendi başına istediğini yapmasına müsaade etmedi o genç devlet halinde dahi.
1932 yılında Fransız ve Türkiye gazetelerinin manşetlerinde de var. Dediler ki; 'Türkiye'ye dayanmadan Doğu Akdeniz'de politika gütmek mümkün değildir.' Şimdi geldik 2020 yılına, 90 yıl sonra Fransa yine aynı şekilde hareket ediyor ve yine sonucu aynı olacak.
Türkiye'ye dayandırmadığı hiçbir politikayı başarılı kılamaz Fransa. Türkiye ile işbirliği yapmak zorunda kalacak. Bölgede zaten Fransa'nın söz sahibi olması diye bir şey söz konusu değil. Fransa neresi, Doğu Akdeniz neresi? Yunanistan'ın, Doğu Akdeniz'de Fransa'yı arkasına alması pek bir şey ifade etmez.
Aslında, Fransa Yunanistan'ı öne sürüyor. Olaya böyle bakmak lazım. Fransa'yı arkasına almıyor Yunanistan. Türkiye'yi büyük bir rakip olarak görüyorlar bölgede."
"Yunanistan'a güvenilmeyeceğini bir kez daha gördük"
Yaycı, Yunanistan'ın AB'yi, Angela Merkel'i ve AB'nin bu dönemki başkanı kandırarak Oruç Reis Gemisi'nin sismik araştırmasını ertelettiğini hatırlatarak, "Ertelettikten sonra Yunanistan'a güvenilmeyeceğini bir kez daha gördük.
Dünya da görmüş oldu. Apar topar 15 senelik sürdüre geldikleri Mısır ile Deniz Yetki Alanları Anlaşması'nı imzaladılar. Aslında bir nevi bizim sismik gemimizin (Oruç Reis) faaliyetlerinin durdurulmasını sağlayarak, bu anlaşma için zemin hazırlamış oldular.
Hem AB'yi kandırdılar hem de Türkiye'nin iyi niyetini istismar ettiler. Dolayısıyla iyi komşuluktan bahsetmek mümkün değil." diye konuştu.
Yunanistan'ın, koskoca bir kıta ülkesi olan ve 1870 kilometre uzunluğunda Doğu Akdeniz'e kıyısı bulunan Türkiye'nin yanında, haritada bile görülmeyecek adası nedeniyle 3 katı daha fazla Deniz Yetki Alanı isteyebilecek ve adalarının arasındaki denizlerin bile kara gibi kabul edilmesini isteyebilecek bir pişkinliğe sahip olduğunu dile getiren Yaycı, şunları kaydetti:
"Bugüne kadar Yunanistan'ı hep Türkiye anlayışla karşılamıştır, hep Türkiye alttan almıştır. Krizlerin çıkış nedeni, Yunanistan'ın cüretkarlığıdır, talepkarlığıdır. Yunanistan hep bir şey talep etmiştir.
Dünyada bugüne kadar tarihlerinde, hiçbir zaman savaş kazanarak topraklarını genişletmedi bunlar. Savaş kaybetmelerine rağmen, toprak genişleten dünyada ender devletlerden biridir. Onun için bizim burada çok dikkatli olmamız lazım.
Yunanistan, Doğu Akdeniz'de asla ve kat'a muhattabı değildir. Yunanistan, Türkiye'nin muhattabı kabul edildiği an, Doğu Akdeniz'deki Libya Anlaşması ortadan kalkar. Çünkü adalara ne kadar deniz yetki alanı verileceğini müzakere etmek anlamına gelir.
Verildiği anda da Türkiye ve Libya’nın karşılıklı kıyıları birbirini göremez hale gelir, Libya Türkiye anlaşması kadük olur.
Neden? Çünkü Libya-Türkiye Deniz Yetki Anlaşması Sınırlandırma hakkınını uluslararası deniz hukukuna göre, uluslararası teamül hukukuna göre, orantılılık, kapatmama, hakkaniyet gibi prensipler çerçevesinde biz kara sularının hemen ötesinden geçirdik bu Yunan adalarının. Dolayısıyla müzakere ettiğimiz an, bu hat ortadan kalkar.
Bu hattın ortadan kalkması demek, Libya Anlaşması'nın ortadan kalkması demek. Libya politikasının çökmesi demek, Doğu Akdeniz politikasının çökmesi demek ve AB'nin Sevr Haritası'nın hayata geçmesi demektir.
Onun için biz, Yunanistan ile Ege'de müzakere edebiliriz o da bütün sorunların birlikte görüşüldüğü bir paket halinde."
"Türkiye dikte edileni görüşmez, Türkiye görüşmek istediğini görüşür"
Yunanistan'ın bu noktada da çok büyük bir kurnazlık yaptığına dikkati çeken Doç. Dr. Yaycı, "Ege'de de sadece kıta sahanlığı konusunu görüşürüz" dediğini aktardı.
Yaycı, "Yunanistan yine diyor ki; 'Ben ne istersem onu görüşürüz.' Türkiye'ye dikte etmek istiyor. Türkiye artık güçlü bir Türkiye. Türkiye zayıf bir ülke değil. Türkiye dikte edileni görüşmez, Türkiye görüşmek istediğini görüşür.
Onun için Türkiye'yi güçsüz bir Türkiye olarak görmek çok yanlış. Türkiye, orta ölçekte büyüklükte bir devlettir. Dünya literatürüne böyle geçmiştir artık. Bunu kabul etmek lazım. İster sevsinler, ister sevmesinler Türkiye'yi, bu bir gerçektir." değerlendirmesini yaptı.
"AB Türkiye'nin önüne Yunanistan'ı atıyor"
Yaycı, Yunanistan'a AB ülkelerinin destek sağlamadığını, esasen AB'nin, Türkiye'nin önüne Yunanistan'ı attığını belirtti.
"Vurgulanması gereken bir husus da; Türkiye ve Yunanistan NATO müttefikidir, çatışma durumu NATO'yu temelinden sarsar. AB’nin Yunanistan’a destek vermesi AB NATO ilişkilerini temelinden sarsar" diyen Yaycı, sadece bölge değil dünyanın dengesinin bozulabileceği uyarısını yaptı.
Türkiye'nin enerjiyi Karadeniz'deki gibi Doğu Akdeniz'de bulma ihtimalinin çok yüksek olduğunu ifade eden Doç. Dr. Yaycı, sözlerini şöyl etamamladı:
"Çünkü Doğu Akdeniz'deki gaz hidrat yatağı -ki kendisi enerji kaynağı olduğu gibi aynı zamanda doğal gaz kaynağıdır- Karadeniz'dekinin 2 mislinden daha fazla. Dolayısıyla Türkiye, eğer bu gaz hidrat yataklarına ulaşırsa -ki ulaşma ihtimali çok yüksek- o zaman Türkiye'nin enerji sorunu ortadan kalkar.
Enerji sorunu ortadan kalkan Türkiye'nin karşısında hiç kimse duramaz. Bütün mesele şu anda Türkiye'nin enerji kaynağına ulaşmasını engellemektir. Bütün amaç, bütün savaş bunun üzerinedir. Türkiye'yi büyük devlet yapmamak, Türkiye'nin güçlenmesini sağlamamak için çaba sarf ediliyor.
Onun için Türkiye’yi engellemeye çalışanlar Yunanistan'ı kullanıyor. Şu Yunanistan'ı kullanıyor, bu Yunanistan'ı kullanıyor. Bunların bütün amaçları aslında Türkiye'nin müreffeh bir devlet olmasını engellemektir.
Türkiye'yi bugüne kadar uzadıkça budanan, kurudukça sulanan bir ağaç gibi gördüler.
Türkiye artık öyle değil. Kimsenin sulamasına da kimsenin budamasına da ihtiyacı yok."
Kaynak: AA . dikGAZETE.com