Sevgilime Göz Kulak Ol oyununda kıvrak zekâlı Marcel’i canlandıran Bülent Alkış, rol aldığı tiyatro, sinema ve dizilerde başarılarıyla dikkat çekiyor. Çok yakında Kanal D ekranlarında “İsimsizler” dizisi ile karşımıza çıkacak olan Alkış’ı; ‘Filinta’, ‘Kırımlı’ ve ‘Çanakkale 1915’ filmlerinden tanıyoruz… Bir Osmanlı polisiyesi olan Filinta dizisinde padişah rolünde özel bir seyircisi oluşan Bülent Alkış ile Grand Pera Emek Sahnesi’nde Sevgilime Göz Kulak Ol oyununun galasından sonra samimi ve içten bir sohbet ettik. Oyundan, projelerinden ve özel hayatından konuştuk...
Sevgilime Göz Kulak Ol oyunundan ve karakterinizden bize biraz bahseder misiniz? Provalar nasıl geçti? Neler hissediyorsunuz?
Haldun Dormen’in 1960’larda hayat verdiği ve daha sonrasında 3. defa yönettiği eserde, Marcel karakterini oynamak bana nasip oldu. Çok mutluyum. Çalışmalarımızı Haldun Hoca’nın ve ekibinin gözetiminde beraber gerçekleştirdik. Güzel, heyecanlı, yer yer tabii ki sıkıntıları ve zorlukları olan; sonuç olarak unutulmayacak anılarla dolu bir serüven geçirdik. Güzel de tepkiler aldık. Marcel izlenince tadı çıkacak bir karakter.
Canlandırdığınız karakterle kendinizde örtüştürdüğünüz ortak noktanız var mı?
Kıvrak zekâsı… Bu konuda çok mütevazı olamayacağım. Çabuk plan yapıp iş bitirmeye yönelik bir kafam vardır. Tabii ki üçkâğıtla ilgili değil. Bazen, daha çabuk, daha pratiğe dökerek durumu kurtarmak gerekiyor. Zor şartlar altında kalmış eşe, dosta yardım etmek maksatlı durum idare ediliyor. Onlar da işin tatlı yanları. Yoksa hırsızlık, hainlik yönünde değil. Marcel de bu yönde tatlı bir adam.
Hocaların hocası Haldun Bey ile çalışmak sizi hiç zorladı mı? Nasıl biri Haldun Hoca?
Haldun Hoca, bir defa tiyatro konusunda usta bir insan. Tiyatro içerisindeki oyun biçimlerinin hepsinin ustası. Türkiye’deki son ustalardan... Artık Allah uzun ömür versin, yaşasın daha çok iş yapalım onunla. Onun kadar bu işi bilen yok. O yüzden böyle bir isimle çalışmak benim için gurur verici. Onun titizlendiği noktaları bazen siz neden acaba bunun üzerine bu kadar duruyor diyorsunuz. Daha sonra oynayınca sebebinin ne olduğunu anlıyorsunuz. Bazen biz gençliğin verdiği ateşle, telaşla, ‘ya bunu da böyle yapalım’ deyip es geçiyoruz fakat öyle değil, kıvamının ne olduğunu çok iyi biliyor. Bir gün önce söylediği her şeyi hatırlıyor. ‘Bunu burada yapmayacaktın, bak burada yapacaktın’ diyor. Senin hatırlamadığın, bilmediğin, unuttuğun o şeyleri tekrar hatırlatıyor. O yüzden her sözü ders. Büyük bir usta.
Bu ekibin en çok hangi yönünü sevdiniz?
Ekip bir defa işini son derece severek yapıyor. Birbirini tolere ediyor. Mesela ben bazı noktalarda huysuzlanıyorum, hemen tolere ediliyor. İşle ilgili ama kişisel değil. Hassas olduğum noktalar konusunda bazen arkadaşlarla aynı fikirde olmadığım şeyler oluyor. Herkes birbirini tolere ediyor ve iş yürüyor. Onlar da benim gayemin iş olduğunu bildikleri için hoş görüyor. Aile gibiyiz.
Sanat için nelerden vazgeçtiniz? Hangi fedakârlıkları yaptınız?
Büyük bir fedakârlığım olmadı. Türkiye’de sanat için daha çok kadınlar fedakârlık yapar. Ancak şundan vazgeçiyorsunuz; uykusuz kalıyorsunuz, çok yoruluyorsunuz, çok okumanız incelemeniz lazım, duruşunuzla, konuşmanızla, hareketlerinizle örnek alındığınızı unutmamanız gerekiyor. Adam eleştirinizde size kızarken, ‘dizide oynadın ya da tiyatroda oynadın, artist’ diyebiliyor. Sizin böyle bir hakkınız yok, yutmak zorundasınız. Sizi izliyor ve ‘sen çöp atarsan ben de atarım’ diyor; ‘sen hakaret edersen ben de ederim’ diyor... Sen göz önündesin ya. Bu konuda topluma örnek alınan insanların tavırlarına son derece dikkat etmesi lazım. Bizim işimizdeki fedakârlık yapılması nokta bu. Her şeyi ile örnek olduğunu unutmamak gerek.
Özel hayatınızda ve iş dünyasında katiyen buna katlamam dediğiniz şey nedir?
Katiyen diyemem çünkü biz affedebilmeliyiz, kabul edebilmeliyiz; o büyük bir şey. Sahneden bahsedecek olursam; eşyalarım, kıyafetlerim düzgün olmalı. Bütün aksesuarlarım yerinde ve tam olmalı. Kıyafetlerim yerinde asılmış eksiksiz olarak başlamalıyım. Şuyum neredeydi buyum neredeydi diye arayan bir adam değilim. Hoşlanmam bundan. Bu işi yaparken buraya gelmiş seyirci tam anlamıyla dozunda çıkmak istiyorum. Hassasım bu konuda.
Yeni projeleriniz var mı?
Kanal D’de ‘İsimsizler’ adlı Doğu’da bizim güvenliğimizi sağlayan Özel Harekât polislerinin hayatını anlattığımız bir iş yapıyoruz. Ben daha önce Filinta’yı çekmiştim. Es Yapım ve Barakuda Film ortak yapıyor. Polislerimizin, güvenlik görevlilerimizin, askerlerimizin hikâyesini anlatmaya çalışacağız. Tiyatro devam edecek. Gulyabani adında bir oyunum var. Kurusıkı oyunum var, ona 1 hafta kadar ara verdik. Sevgilime Göz Kulak Ol oyunumla birlikte hepsi devam edecek. Yoğun koşuşturmacalı. Filinta’da özel bir seyircim oluşmuştu. Onlarla da tekrar buluşucaz. Elimden geldiğince işimi doğru yapmaya çalışıyorum.
HİÇ ‘KEŞKE’ DEMİYORUM
Hayatınızda keşkeleriniz var mı?
Keşke konusu ile ilgili bir şey okumuştum. Keşke dememek lazım. Çünkü her şeyin bir diğeriyle bağlantılı geliştiğini zamanla görüyorsunuz. Siz görmek isteğinizi görüyorsunuz.Keşke o öyle olsa idi. Hayır böyle olması gerekiyormuş.O yüzden keşke güzel bir şey değil.
Kübra ŞAFAK / Türkiye Gazetesi
Kaynak: IHA
dikGAZETE.com