ESKİŞEHİR - SİNAN BALCIKOCA
Eskişehir'in "beyaz altın" olarak da bilinen ünlü lüle taşını 57 yıldır işleyip vitrinlere taşıyan Cihangir Aktaş, bu sanatın gelecek nesillere aktarılması için üniversitelerde bölüm açılması çağrısında bulundu.
Cihangir Aktaş (69), AA muhabirine yaptığı açıklamada, kentin çevre köylerindeki madenlerden çıkarılan, "deniz köpüğü", "köstebek taşı", "beyaz altın" olarak da bilinen lüle taşının, atölyelerde işlenip pipodan satranç takımına, küçük büstlerden rölyef ve çeşitli hediyelik eşyalara dönüştürüldüğünü söyledi.
İlkokuldan sonra amcasının yanında çırak olarak bu işe başladığını belirten Aktaş, "Ben çekirdekten yetiştim ve dördüncü kuşağım. 1900'lü yılların başında büyük dedem lüle taşını Viyana'ya ham olarak göndermiş. Orada işlenip satıldığı için Viyana'dan çıktığı sanılıyordu ama yeni yeni Türkiye'den çıktığı bilinmeye başlandı." dedi.
Lüle taşının vitrine çıkana kadar 22 evreden geçtiğini anlatan Aktaş, şöyle devam etti:
"Madenden vitrine kadar her aşamasında çalıştım. Bu iş babadan oğula geçiyor. Böyle giderse 10-15 yıl sonra tamamen kaybolmaya yüz tutacak. Bu yaşıma kadar 50-60 çırak yetiştirdim, şu an çırak yetişmiyor. Gençlik bu işe heves etmiyor. Benim başladığım yıllarda 500 atölye vardı, şu anda 50 tane ancak vardır. Yetiştirecek çırak bulamıyoruz. Bu iş Eskişehir'de Atlıhan El Sanatları Çarşısı'nda yapılıyor."
"Devletin el atması lazım"
Lüle taşından önce pipo daha sonraki yıllarda ise hediyelik eşyalar yaptığını bildiren Aktaş, "Bu maden için şu an yer altında 173 metreye kadar inildi. Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğünün araştırmalarına göre 450 metreye kadar maden rezervi var. Devletin bu işe el atması lazım. Maden derinlere indikçe daha kaliteli çıkıyor. Bunu çıkarmak için sermaye gerekiyor." diye konuştu.
Aktaş, "Bu sanatın üniversiteye girmesi şart. Biz alaylıyız, üniversiteye girerse çocuklar daha teknik, güzel işler yapar." ifadelerini kullandı.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com