İzmir
Türk siyasi tarihine "postmodern darbe" olarak geçen 28 Şubat süreci öncesinde yaşadığı başörtüsü baskısı nedeniyle üniversiteden ilişiği kesilen ve yıllar sonra gelen afla 2016 yılında fizyoterapi ve rehabilitasyon bölümünden mezun olan 51 yaşındaki Nigar Çelik, geç de olsa mesleğini yapmayı hedefliyor.
İzmir'de yaşayan Çelik, 1994 yılında, eğitim gördüğü Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü'nden, "başörtülü olduğu için derslere alınmadığı" için devamsızlık gerekçesiyle atıldığını belirtti.
Bu süreçte memleketi İzmir'e ailesinin yanına döndüğünü dile getiren Çelik, verdiği mücadeleye rağmen okuluna başlayamadığını vurguladı.
Gelen afla 2012 yılında okuluna döndüğünü, tanınan hak ile Dokuz Eylül Üniversitesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümüne yatay geçiş yaptığını anlatan Çelik, 2016 yılında da lisans diplomasına kavuştuğunu hatırlattı.
Başörtülü öğrencilere yönelik ayrımcı uygulamaların çok acı ve hazin hikayelere neden olduğunu ifade eden Çelik, "İlk zamanlar çok önemsemedik, 'Böyle bir şey olamaz.' diye düşünüyorduk.
Sonraları diğer başörtülü arkadaşlarımızla uygulamalara itiraz ettik ama baskılar katlanarak devam etti. Başörtülerini açan öğrenciler oldu.
'Onlar Müslüman değil mi, siz neden başörtüsünde ısrar ediyorsunuz, yoksa sizin arkanızda başka bir güç mü var?' denilerek baskılara maruz kaldık." diye konuştu.
"Asla ve asla sana bu diplomayı vermeyeceğiz"
Çelik, o dönemde üniversitedeki bazı hocalarının imam hatip lisesi mezunu olduğu için kendisine düşmanca davrandığını savundu.
Tek hedefinin kazandığı bölümünü tamamlamak olduğunu vurgulayan Çelik, şöyle konuştu:
"Bizimle çok uğraştılar, herkesi ayrı ayrı odalara alıyorlardı. Hocalar başımıza geliyor ve birebir baskı yapıyorlardı.
İkna odalarında, 'Sen başını açsan dahi biz seni asla Hacettepe mezunu yapmayacağız, diğerlerini mezun etsek bile seni asla etmeyeceğiz.
Sen imam hatip mezunusun. Asla ve asla sana bu diplomayı vermeyeceğiz. Burada senelerini kaybetme git, ev hanımı ol, bu işlerle uğraşma.' gibi konuşmalarla ağır psikolojik baskılara maruz kaldım."
O günleri unutmak için elinden geleni yaptığını, bu süreçte 2 yıllık ilahiyat bölümü okuduğunu ve çeşitli kurslara gittiğini belirten Çelik, yine de yaşadıklarını hiçbir zaman hafızasından silemediğini dile getirdi.
Hacettepeden iki sınıf arkadaşının profesör unvanıyla derslerine girdiğini belirten Çelik, "Üniversiteden sınıf arkadaşlarım benim hocam oldu.
Bana yardımcı olmaya çalıştılar. Geceleri yemeğimi yapıyordum, sabahın erken saatlerinde yola çıkıyordum.
Üniversiteye hazırlanan kızım derslerimi gördüğünde, 'Anne yapamazsın başlama istersen bunlar çok zor.' diyordu ancak derslerimi geçtim ve mezun oldum." dedi.
Eğitimini tamamladıktan sonra çeşitli özel kurumlara iş başvurusu yaptığını ancak olumlu dönüş alamadığını aktaran Çelik, mesleğini yapma umudunu hiçbir zaman kaybetmediğine dikkati çekti.
28 Şubat süreci ve öncesinde yaşanan mağduriyetlerin unutulmaması gerektiğini vurgulayan Çelik, "28 Şubat öncesi başörtüsü yasakları başlamıştı.
'Başörtüsüyle ilgili yasaklar kalkar, okulumuza özgürce girebiliriz.' diye beklerken 1997 yılında kararlar netleşti ve çok daha fazla üzüntü yaşadık. Yaşadıklarımız gençlere korkunç bir hikaye gibi geliyor.
Bizim çektiklerimizin yeni neslin çekmemesi için çok mücadeleler verildi. Şu an kızım başörtüsüyle eğitimini sürdürüyor.
Bunun kıymetinin bilinmesi lazım." ifadelerini kullandı.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com