İslamabad
Pakistan kontrolündeki Azad Cammu ve Keşmir'in Cumhurbaşkanı Serdar Mesud Han, Hindistan kontrolündeki Cammu Keşmir'de 6 ayı geride bırakan ablukanın Pakistan'a karşı savaş ilanı olduğuna, iki ülke arasındaki nükleer savaş tehlikesine dikkati çekerek, "Bilim insanlarına göre, yaşanacak bir nükleer saldırı ilk anlarında 130 milyon insanın ölümüne sebep olacak, arkasından ortaya çıkacak radyasyon ise 2,5 milyar insanı doğrudan etkileyecektir." dedi.
Han, ablukanın 6. ayında, soruları yanıtladı ve değerlendirmelerde bulundu.
Hindistan kontrolünde yaşayan Keşmirlilerin olanlar karşısında Pakistan tarafındaki gençliğin öfkesinin her geçen gün arttığına işaret eden Han, yükselen öfkeyi dizginlemenin zor bir görev olduğunu anlattı.
Han, Keşmir'de çözümün Birleşmiş Milletler (BM) kararları çerçevesinde referandumdan ve diyalogdan geçtiğinin altını çizdi.
AA muhabirlerinin yönelttiği sorular ve Azad Cammu ve Keşmir Cumhurbaşkanı Han'ın yanıtları şöyle:
Bizi, Keşmir'deki son durum ve yaşananlarla ilgili uluslararası camiada farkındalık oluşturmak için yürüttüğünüz çalışmalar hakkında bilgilendirir misiniz?
"Yeteri kadar çalışıyor muyuz" diye düşünürsek şunu söyleyebilirim ki; Keşmir sorunu zaten uluslararası camianın farkında olduğu bir konu.
Hatta 1948'de Hindistan'ın Keşmir'le ilgili BM'ye gitmesi, BM'de üzerine birçok karar alınması ve Pakistan ile Hindistan'ın bölgede plebisit yapma kararını kabul etmesiyle uluslararası alanda konuşulmaya başlanmış bir konu.
O zaman uluslararası kamuoyunun gündemindeydi, bugün de uluslararası medyanın gündeminde. Hindistan'ın 5 Ağustos 2019'da Cammu Keşmir'in özel statüsünü kaldırması kararının ardından BM Güvenlik Konseyi bu konuda üç kere toplandı. Ancak konuyu dünyanın gündeminde tutmak ve farkındalığı artırmak için daha fazlasını yapmamız gerekiyor.
Bölgede şu an bir abluka var, tüm Cammu Keşmir bir kuşatma altında. Bu yüzden uluslararası kamuoyunun, özellikle de büyük ülkelerin bu konuda adım atması için daha fazlasını yapmamız gerek.
Bir taraf tutmalılar ve bu Keşmir'in tarafı olmalı.
Azad Cammu ve Keşmir Başbakanı Raja Faruk Haydar Han, "Keşmir'in son başbakanı olabilirim." dedi. Bu söz, Gilgit-Baltistan ve Azad Cammu ve Keşmir'in Pakistan'a bağlanabileceği yönünde düşünceler olduğu iddiasını doğurdu. Perde arkasında böyle bir plan mı var?
Azad Cammu ve Keşmir'in statüsü korunacak. Pakistan'ın da bu konuda ne iç politikada ne uluslararası alanda farklı bir söylemi var. Ancak bildiğiniz üzere, 31 Ekim 2019'da Hindistan yayımladığı bir haritayla Azad Cammu ve Keşmir ile Gilgit-Baltistan'ı Hint toprağı olarak gösterdi.
Bu haritalar, Cammu Keşmir'in sınırlarını da farklı gösteriyordu. Gilgit-Baltistan'ın ise durumu biraz farklı. Orada yaşayanlar yıllardır Pakistan'ın bir eyaleti olmak istediklerini dile getiriyor.
Bu konuda adım atarak haklarını elde etmeleri, ancak bu adımın Azad Cammu ve Keşmir'in statüsünü etkilememesi için onlarla görüşüyoruz.
Bölge halkımız, Keşmir'in kendi kaderini belirlemesi hakkını elde edebilmek için birçok şeyini kaybetti.
Hindistan kontrolündeki Cammu Keşmir'de 6 aydan uzun zamandır süren bir abluka var. Azad Cammu ve Keşmir hükümeti, bu dönemde sınırın Hindistan tarafında yaşayan Keşmirliler için neler yaptı?
Amacımız, Cammu Keşmir'deki halk için her türlü desteği yapmak. Bunun için İslam İşbirliği Teşkilatı, BM, Avrupa Parlamentosu (AP) gibi uluslararası kuruluşlarla ABD Kongresi, İngiltere parlamentosu gibi birçok ülkenin başkentine gittik ve konuyu duyurmaya çalıştık.
Uluslararası kamuoyunun Keşmir konusuna, 5 Ağustos'tan önce, eskiden görülmemiş bir şekilde ilgiyle yaklaştığını hissediyoruz.
Cammu Keşmir'de işlenen suçları durdurmak için daha fazlasını yapmaları gerekiyor. Keşmir'in Pakistan kontrolündeki halk da diğer taraftakiler kadar acı çekiyor.
Geçen yıl, 60'tan fazla ölü, 250'den fazla ağır yaralıyla ateşkes ihlallerinin en çok ölüme ve yaralanmaya yol açan yıl oldu. İnsanlar, Pakistan ordusuna askeri adımlar atması için talepte bulunuyor çünkü Hindistan'ın Cammu Keşmir'de kullandığı askeri yöntemler karşısında bizim siyasi girişimlerimizin bir etkisinin olmadığını düşünüyorlar.
Azad Keşmirli gençlerin öfkesini dizginlemek bizim için çok zor bir görev. Keşmir Kontrol Hattı'nın Hindistan tarafına insani yardım göndermek istiyoruz, Hindistan kabul etmiyor.
Nerede bir insani kriz varsa, tüm dünya seferber olup insani koridor açıyor ancak bu Keşmir'de geçerli değil. Cammu Keşmir'e şu ana kadar ne BM ne de sivil toplum kuruluşları yardım götürdü. Ancak şunu söylemeliyim ki; diplomatik girişimlerimiz kapsamında ziyaret ettiğimiz Türkiye'de Cumhurbaşkanı'ndan sivil topluma, düşünce kuruluşlarından medyaya kadar aldığım tepkiler harikaydı.
Yakın zamanda Pakistan Kara Kuvvetleri Komutanı Kamar Cavid Bajva ile buluştunuz. Keşmir halkının dizginlenmesi, güç öfkesi ve askerden beklentisini kendisine ilettiniz mi?
Konuyu kendisine anlattım zaten kendisi de Keşmir konusunda iyi şekilde bilgilendiriliyor. Azad Keşmirlilerin öfkesinin farkında. Silahlı kuvvetler, her zaman Hindistan'ın atacağı yanlış adımlara karşı cevap vermeye hazır şekilde bekliyor.
Hindistan Savunma Bakanı da Pakistan'a karşı nükleer silah kullanmaktan söz ediyor. Pakistan ordusu ve halkı, Hindistan'ın Pakistan'ı suçlamak için yapacağı girişimlere karşı hazır.
Ordunun Keşmirlilerle gösterdiği dayanışmadan hiçbir zaman şüphemiz olmadı.
Sık sık konuşmalarınızda Keşmir'i bir nükleer sıcak nokta olarak gösteriyorsunuz. Geçmişe baktığımızda Kargil Savaşı'nda ve Hindistan'ın Pakistan'daki bazı noktaları vurduğu dönemde, nükleer caydırıcılık yine gündeme geldi. Burada Pakistan'ın nükleer eşiği nedir? Keşmir konusu, eşiğin neresinde kalıyor?
Nükleer eşiği tahmin etmek hiç kolay değildir, önceden anons edilmez. Kasten belli edilmez. Ama Hindistan'ın Cammu Keşmirlilere karşı tutumunu göz önünde bulundurarak Pakistan'a savaş ilan ettiğini söyleyebilirim.
Şu an bir savaş içindeyiz. Pakistan, şu an sorumlu davranıyor. Eğer aynı şekilde karşılık verirsek, bu yıkıcı sonuçları olan bir nükleer savaşa kadar gider. Bu noktada, Pakistan'ın nükleer güç kullanacağına şüphe olmadığı gibi, nükleer güç kullanma eşiğini de tahmin edemeyiz.
Ulusal güvenlik tehdit altındaysa bu durumda verilecek karşılık büyük olur. İki ülke kontrolündeki Keşmir halkı, kendisini Pakistan'ın bir parçası olarak görüyor. Ancak bu noktada nükleer savaştan bahsedersek bu sadece Güney Asya için değil, tüm dünya için bir kıyamet olur.
Bilim insanlarına göre, yaşanacak bir nükleer saldırı ilk anlarında 130 milyon insanın ölümüne sebep olacak, arkasından ortaya çıkacak radyasyon ise 2,5 milyar insanı doğrudan etkileyecektir. Tarımın yok olması ve savaş hali büyük bir göç dalgası oluşturacaktır.
Bu yüzden Pakistan Başbakanı İmran Han, BM Genel Kurulundaki konuşmasında ve diğer ülkelerde yaptığı görüşmelerde, Hindistan durdurulmazsa tansiyonun daha da artacağı, bölgenin savaşa sürükleneceği ve sonucunu kestirmenin güç olacağı bir nükleer çatışmanın yaşanabileceğini söyleyerek uyarıda bulundu.
Nükleer savaş çıkarsa milyonlarca insanın öleceğini, milyarlarca insanın da bundan etkileneceğini söylüyorsunuz. Peki neden uluslararası kamuoyunu bu tehdit karşısında uyarmakta başarısız oldunuz ya da uluslararası kamuoyu sizi anlamak istemiyor?
Durumun ciddiyeti Batı başkentlerinde ve dünyanın önde gelen ülkelerinde hala anlaşılmıyor. Keşmir, şu an dünya odasının içindeki fil gibi. Herkes fili başka bir şekilde algılıyor. Ancak Keşmir, barış ve güvenlik için bir tehdit haline geldi.
Keşmir halkı, bölgelerinin nükleer bir çatışma noktası haline gelmesini istemiyor. Barış ve kendi kaderlerini belirleme hakkını elde etmek istiyor.
AP'de alınan 6 karar, Hindistan'ın Cammu Keşmir'de vatandaşlarına ve azınlıklara karşı yaptıklarının küresel bir krize ve vatansız bırakmaya sebep olacağına işaret ediyor. Keşmirliler zaten 72 yıldır vatansız.
Hindistan'da Başbakan Narendra Modi'yi Pakistan'la diyalog masasına götürecek kadar yeterli baskı söz konusu mu?
Pakistan her zaman Hindistan'la görüşmek istediğini dile getiriyor.
Keşmirliler buna her zaman hazır. Ancak Hindistan, 1950'lerden beri siyasi ve diplomatik süreci engellemekle meşgul. Bize Hint halkı ve sivil toplumuyla görüşerek Modi üzerinde baskı kurmamızı söyleyebilirsiniz ancak şu anki ırkçı Hint rejimi, kendi halkına da karşı bir tutum içinde. İçinde bulunduğumuz süreçte, resmi ve gayri resmi görüşmeler imkansız gözüküyor.
Bu nedenle BM'nin aktif rol oynamasını istiyoruz. ABD Başkanı Donald Trump, ara buluculuk önerdi ancak bu da Hindistan tarafından reddedildi. Onun da tutumu zamanla tutarsız hale geldi ve ancak iki ülke de isterse ara buluculuk yapacağını söyledi.
Son olarak, Davos'ta yeniden yardım etmek istediğini söyledi. Ne konuda yardım edebilir? Görüşmeler başlayacaksa bu, BM Güvenlik Konseyi kararları çerçevesinde gerçekleşmeli. BM'yi ve bu ortamın tarafı Keşmirlilerin içinde bulunmadığı bir görüşme olmamalı.
Eğer birisi yardım edecekse, öncelikle Cammu Keşmir'deki katliam durmalı ve aynı anda diplomatik süreç başlamalı.
Trump'ın ara buluculuğundan söz ediyorsunuz ancak kendisi son dönemde Orta Doğu'ya barış getireceğini iddia ettiği bir sözde barış planını duyurdu. Trump'a güvenebilir misiniz? Aynı yol haritasını Keşmir için de çizebilir mi?
Beyaz Saray'ın sözde Orta Doğu'da barış planı, işgali yasallaştıran bir hayal kırıklığı. Filistin ve Keşmir, birbirine benzer konular. Ortada bir güven problemi var ve ben, Trump'ın ara buluculuk önermiş olmasına rağmen; ABD'nin bu rolü üstlenmek istediğini sanmıyorum.
Ayrıca "diyalog" demek "karşı tarafın da katılması" demek. Ben, Hindistan'ın da buna hazır olduğunu düşünmüyorum. Şu an sadece Keşmirliler ve Pakistan hazır gözüküyor.
Bu durumda en iyi çözüm, BM liderliğinde bir referandum düzenlemektir. Referandum öncesinde bir süreç yaşanacaksa da Keşmirliler tek vücut olarak orada yerini almalı. Masada Pakistan, Hindistan, Keşmirliler, BM ve ara bulucular oturmalı. Ancak neden BM ara bulucu olmuyor?
Bu BM'nin görevi. Neden herkesten destek görüp Trump'ın yardımını alabilecek BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ara bulucu olmuyor?
Şu ana kadar BM Güvenlik Konseyi ve diğer organizasyonlar açıklama yapmakla sınırlı kaldı ve çözüme yönelik adımlar atmadı.
Haklısınız, uluslararası kamuoyu ve organizasyonlar, dünyada barış ve güvenliğin sağlanması, sorunların çözülmesi konusunda aktif değiller. Bu da bizim zamanımızın bir trajedisi.
Bu kurumlar, 2. Dünya Savaşı'nın ardından sadece uluslararası barışı ve güvenliği sağlamak için değil, yeni bir Holokost yaşanmasını önlemek için adımlar atmak üzere kuruldu. Ancak siyaset, ekonomik ve stratejik çıkarlar bu kurumların sorumluluk alma gücünü zayıflattı.
Keşmirliler, 72 yıldır bedel öderken; dünyanın önde gelen ülkeleri hiçbir adım atmıyor. Çabalarımızda ısrar etmekten başka çaremiz yok. Uluslararası medyanın desteği söz konusu, bazı ülkelerde parlamenterler seslerini yükseltiyor.
Büyük bir market olduğu için Hindistan'a karşı açıklama yapılamayacağı efsanesi çöktü. Hindistan, kendi halkına karşı savaş ilan ettiği andan itibaren Batı başkentlerinde Hindistan'ın hesaba çekildiği çevreler genişledi. Bu durumdan faydalanmalıyız.
Keşmir'den geçen Çin'in Kuşak-Yol girişiminin en önemli projesi Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru'nun (CPEC) bölgeye etkisi olacak mı?
CPEC, Çin ile Pakistan'ın coğrafi yakınlığını avantaj haline getirerek bölgede ekonomik kaldıraç görevi görüyor. Bu projeyle Uzak Doğu, Güney, Orta ve Batı Asya'yla buluşuyor. Tabii ki bu proje, Keşmir'e pozitif manada etki edecek. Bölgede sanayi, baraj ve otoyol gibi önemli yatırımlar yapılıyor. Hindistan kontrolündeki Keşmir'de de halk, bu projenin bir parçası olmak istiyor ve kendilerini hem coğrafi hem de tarihi olarak ekonomik koridorun bir parçası olarak görüyor. CPEC, tüm bölgede barışın hızlandırıcısı olacaktır.
BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, Pakistan ve Hindistan'dan Keşmir'de insan hakları ihlalleri üzerine incelemelerde bulunmak üzere izin verilmesini istedi. Bu istek, size gelseydi talebiniz ne olurdu?
Kendilerini bekliyoruz çünkü saklayacak hiçbir şeyimiz yok. Halkımız da tüm dünyaya Azad Keşmir'i gezmeleri için davette bulunuyor. Pakistan'ın en yüksek okuma yazma oranı, en düşük suç oranları bizde.
Bu anlamda gösterecek şeyimiz çok bile olsa diplomasideki karşılıklılık ilkesi gereğince davranmalısınız ve Hindistan buna izin vermiyor. Genellikle benzer düşünceleri paylaştıkları insanların bölgeye girişine izin veriliyor.
Örnek olarak, İslamofobik görüşleriyle bilinen 20 milletvekilini bölgeye soktu. Bazı diplomatları seçtiler ve bölgeye götürdüler. Azad Keşmir'le Cammu Keşmir arasında suni bir eşitlik oluşturulmamalı.
Cammu Keşmir'de insan hakları ihlal ediliyor, insanlar silahlarla kör bırakılıyor. Bu tarz bir şey, Azad Keşmir'de yaşanmıyor. Azad Keşmir, gelişen bir bölge olarak insan haklarının korunmasına yönelik çaba gösteriyor.
Fakirliği ortadan kaldırmak, herkesin eğitim ve sağlık hakkına ulaşmasını sağlamak istiyoruz. Yasaların güçlü olduğu, adaletin herkese eşit şekilde muamele ettiği bir yer olmak isterken, sınırın diğer tarafında ise karanlık bir manzara var.
Hindistan'ın yeni vatandaşlık yasası, dünyada önemli tartışmalara neden oldu. Peki neden Hindistan'ın Cammu Keşmir kararı, benzer bir ortam oluşturmadı?
Hindistan'ın attığı adımlar, Güney Afrika'daki apartheid rejiminden ya da Nazi Almanyası'nın ırkçı yaklaşımlarından farklı değildir.
Hinduların üstünlüğünü savunan bu dini ayrımcılık rejiminin temelinde nefret yatar. İngiltere ve Fransa, 1930'larda savaş korkusuyla Hitler'e birçok ödün verdi ancak savaşı durduramadı ve milyonlarca Yahudi'nin toplama kamplarında öldürülmesinin önüne geçemedi.
Şimdi Hindistan'da iktidar partisi de aynı yöntemleri kullanıyor. Önce istemediklerini terörist ya da potansiyel terörist yaftalarıyla kötü gösteriyor ardından da toplama kamplarına alıyor. Uluslararası kamuoyu, bu girişimleri kınamıyor bile.
Uluslararası medya, açıkça yaşananları gözler önüne serse bile bazılarının ağızları sıkı sıkı bağlı. Davos toplantılarında, Hindistan'ın attığı adımların oluşturduğu endişeden söz eden konuşmaların yapılması, yavaş yavaş Hindistan'ın tehlikeli sularda yüzdüğünün fark edildiğini gösteriyor.
Çünkü Hindistan gibi federal bir yönetimin, tek parça bir Hindu ülkesine dönüştürülmesi mümkün değildir. Tüm Güney Asya ve Hindistan'ın Hindulaşması, Müslümanların ise bölgeden temizlenmesi gibi üzücü açıklamaları oldu.
Bu cümleler karşısında Müslümanlar birleşmeli, hatta Hindistan'ın Müslüman olmayan diğer azınlıkları da Müslümanları bu amaç doğrultusunda desteklemeli. Çünkü Hindistan'ın yasaları sadece Müslümanları değil, Hindu olmayan herkesi hedef alıyor.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com