Batman’ın Ekinlik mezrasında büyük fedakarlıklar yaparak görevini sürdüren Ayşe Akın, Ekinlik İlköğretim Okulu'nda hem öğretmenlik hem de hademelik yapıyor. Öğrencilere aynı zamanda anne ve babalık da yapan Ayşe öğretmen, odun topluyor, topladığı odunları kırıyor, soba yakıyor ve sınıfları temizliyor. Babasının evindeyken hiç soba yakmadığını belirten Ayşe Akın, çocukların üşümemesi için ücretli öğretmen olarak görev yaptığı okulda soba yakmayı öğrendiğini söyledi. Sabah uyandığında hızlıca kahvaltı yaptıktan sonra okula gelen öğrenciler üşümesin diye odun kırıp, sobayı yaktığını anlatan Ayşe öğretmen, “Sabah kalkıyorum okuluma geliyorum. Lojmanla okul bitişik. Küçük odunlardan oluşan çırpılarımı kırıyorum. Çırpıları ve odunları sınıfa getiriyorum, sonra sobamı yakmaya çalışıyorum. Soba yakarken zorlanıyorum. Çünkü daha önce soba yakmadım. Soba yakmasını bilmiyordum. Burada çok zorluk çektim, ama şu anda çocuklara soba yakabiliyorum. Kendimi zorladım. Buraya geldiğim zaman bir fedakarlığı almam gerektiğini biliyordum. Zaten bunu göze alıp da geldim. Ben babamın evinde şu ana kadar soba yakmadım. Babamın evinde soba yakmıyor, çırpı kırmıyordum. Ama buraya gelince soba yakmayı öğrendim. Bir gün soba elimin üzerine düştü, kemiğim kırıldı sandım. Ama yinede pes etmedim. Çocukları bırakıp gitmek istemedim. Burada onlarla birlikte eğitime devam etmek istedim. Bu çocukların okumasını gerçekten istiyorum. Bu çocuklar okumalı. Soba yandıktan sonra çocuklarla dersime başlıyorum. Çocuklarla güzel bir şekilde dersimizi işliyoruz” dedi.
"Ders bittikten sonra sınıfı temizliyorum" Okul temizliğini de kendisinin yaptığını belirten Ayşe öğretmen, ders bittikten sonra fırçayı alarak temizlik yaptığını söyledi. Ayşe öğretmen, “Öğrencileri eve gönderdikten sonra ben kalıyorum. Çünkü okulun temizliği var. Sobamı yaktığım gibi dersten sonra sınıfı da temizliyorum. Bu okulun öğretmeniyim ama yeri geldiğinde okulun hademesiyim. Güzel bir şekilde fırçamı alıp okulumu temizliyorum. Camları kapatıp, sobamı kontrol ediyor, daha sonra da okula kilidi takıp lojmanıma geçiyorum. Bu defa kendi evimin işleri var. Yemeğimi yapmam lazım. Kendi sobamı yakmam lazım. Daha sonra sabahtan kalan bulaşıklarımı yıkarım. Akşam yemeğinden sonra dinlenmem gerekiyor, ama ben yarın çocuklara ne vermem gerekir onu düşünüyorum. Haliyle bu çocuklar için kitaplara göz atıyorum yarın neler yapabilirim diye. Şu an hastayım, çünkü gerçekten çok yoruluyorum. Bünyem yorgun düştü" diye konuştu.
"Çocuklar buraya bin bir zorluklarla geliyor" Okula yol gitmediği için öğrencilerin 5-10 kilometrelik yokuş aşağı uçurum olan bir yoldan geldiklerini ve çok zor bir şekilde okula ulaştığını söyleyen Ayşe öğretmen, “Çocuklar buraya bin bir zorluklarla geliyorlar. Yollarımız taş toprak ve çok sapa kalıyor. Arada ben çocukları yollardan alıyorum getiriyorum. Ama ben de çok zorlanıyorum. Bu yollara alışık değilim. Okulumuz çok sapa bir yerde, çukurlukta, yolumuz kötü, çocuklarım küçük. Onları ellerinden tutup getiriyorum. Bazen ben onlara yardımcı oluyorum, bazen onlar bana yardımcı oluyorlar” ifadelerini kullandı.
"Öğretmenlik fedakarlık isteyen bir meslektir" Büyük sıkıntılarla eğitim verdiğini belirten Ayşe öğretmen, bu mesleğin fedakarlık gerektirdiğini söyledi. Ücretli öğretmenlik yaptığı için sıkıntılarının fazla olduğunu ifade eden Ayşe Akın, kadrolu öğretmenlerin de bulundukları konumun kıymetini bilmeleri gerektiğini dile getirdi. Ayşe öğretmen, “Ben buradan bütün öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutluyorum. Kadrolu öğretmenlerimizin bulundukları konumun kıymetini bilmelerini istiyorum. Çünkü biz burada çok zorluk çekiyoruz. Onlar rahatlıkla derslerini verip evlerine gidiyorlarken bizim burada çektiğimiz zorluklar yaptıklarımız. Bunun karşılığında aldığımız ücret kesinlikle emeğimizin karşılığı değil. Çünkü burada sadece bir öğretmen değilsin. Benim burada aldığım ücret belli, kadrolu öğretmenin aldığı ücret belli. Burada bizim gerçekten görülmemiz lazım. Biz burada sadece öğretmenlik değil, fedakarlık da yapıyoruz. Yeri geldi anneleri, yeri geldi ablaları, yeri geldiğinde okulun hademesi oluyoruz, yeri geldiğinde ise öğretmenleriyiz biz buradaki çocukların. Zaten öğretmenlik mesleği başlı başına bir fedakarlıktır. Biz de okula gittik. Bizde ilkokul sıralarından geçtik, bizim de öğretmenlerimiz oldu. Onlar da bizim için fedakarlık yaptı. Şimdi sıra bizlerde, biz bu fedakarlığı yapıyoruz. Biz fedakar olacağız ki çocuklarımız da bunu görüp yarın öbür gün onlar da bu fedakarlığı yapabilsinler. Öğretmenlerinden gördükleri zaman onlar da aynısını illaki yapacaklardır” dedi.
"Ekmeğimizi köylüler getiriyor" Köylülerin her sıkıntıda yanlarında olduklarını dile getiren Ayşe öğretmen, açıklamalarını şöyle sürdürdü: "Köylüler bize gerçekten çok yardımcı oluyorlar. Biz buraya geldiğimiz zaman yemeğimizden temizliğine kadar her şeye yardım ettiler. Sağ olsunlar yemeğe çağırıyorlar. Ekmek getiriyorlar. Yeri geldiğinde gelip bizimle temizlik yapıyorlar. Lojmanımızı bizimle temizlediler. Bizi bir evlat benimsediler. Çünkü biz buraya geldiğimiz zaman onların evladı gibiyiz. Gerçekten evlatlarıyız.”
Ayşe öğretmene ev işlerinde yardımcı olan köylü genç kızlardan Melek Bastık, bu durumdan rahatsız olmadıklarını söyledi. Bastık, “Ayşe öğretmene yardım ediyoruz. İşimiz olmadığında burada vakit geçiriyoruz. Çok eğlenceli biridir. Onu çok seviyoruz. Bulaşıkları yıkıyoruz, yerleri temizliyoruz. Yemek yaptığında ona yardım ediyoruz. O sıkılmasın diye evimize yemeğe çağırıyoruz. Sıkılmasın diye birlikte geziyoruz, o da bize evde yardım ediyor” dedi.
Ayşe öğretmeni çok sevdiğini dile getiren köyün ileri gelenlerinden Hüseyin Bulgan ise, “Ayşe öğretmenin evinin elektriklerini, çeşme suyunu, banyosunu, mutfağını, çatıda akan suyunun tamiratını yapıyoruz. Ekmeğini yemeğini getiriyoruz" diye konuştu. Ayşe öğretmene gönüllü olarak yardımcı olduğunu söyleyen köy gençlerinden Saim Bulgan da, imkanlar ölçüsünde her türlü desteği verdiklerini söyledi.
dikGAZETE.com