Avusturya'da pazar günü yapılacak erken genel seçim öncesi hiçbir partinin tek başına iktidara gelme ihtimali bulunmazken, seçim sonrası ikinci aşırı sağcı koalisyon hükümetinin kurulacağı tahmin ediliyor.
Ülkede 17 ay süren aşırı sağcı koalisyonun çökmesinin ardından sandık başına gidecek seçmenler, seçim sonrası kurulacak koalisyon hükümetini belirleyecek.
Seçime sayılı günler kala, siyasi partiler ülke genelindeki etkinliklerini artırırken, kamuoyunu "Sandıktan nasıl bir hükümetin çıkacağı?" sorusu meşgul ediyor.
29 Eylül'de yaklaşık 6,4 milyon seçmenin oy kullanacağı seçim sonrası hiçbir partinin tek başına iktidara gelmesi mümkün görünmüyor.
Ülkede son haftalarda yapılan anketlere göre Sebastian Kurz'un liderliğini yaptığı Avusturya Halk Partisi (ÖVP) yaklaşık yüzde 33’lük bir oy oranıyla birinci parti konumunda.
Sosyal Demokrat Parti (SPÖ) yüzde 22 ile ikinci, aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) ise yüzde 20 ile üçüncü sırada yer alıyor. Ayrıca geçen seçimlerde meclis dışında kalan Yeşiller Partisinin oy oranının yüzde 12 seviyelerinde olduğu dikkati çekerken, liberal Yeni Avusturya Partisinin (NEOS) ise yüzde 8 oy alacağı tahmin ediliyor.
İkinci aşırı sağcı hükümet dönemiBu tahminlerin seçim sonuçlarına yansıması durumunda, siyasi söylem ve parti programı açısından birbirine çok benzeyen merkez sağ ÖVP ve aşırı sağcı FPÖ'nün yeniden koalisyon kuracağı, 4 ay sonra ülkede ikinci aşırı sağcı hükümet döneminin başlaması olasılığı ön plana çıkıyor.
Ancak siyasi içerik olarak Müslüman, göçmen ve mülteci karşıtlığında uzlaşan iki partinin koalisyona ilişkin temel çatışma noktası aşırı sağcı partinin şahin kanadını temsil eden eski İçişleri Bakanı Herbert Kickl.
Aşırı sağcı Hofer'in tutumu belirleyici olacakKurz, seçim sonrasında aşırı sağcı partiyle koalisyon kurulabilmesi için Kickl'ın kabinede yer almaması ve içişleri bakanlığının ÖVP'de kalması şartını ileri sürerken, "İbiza skandalıyla" sarsılan aşırı sağcı partinin yeni başkanı eski Ulaştırma Bakanı Norbert Hofer'in Kickl'ı, aşırı sağcı politikaların sürdürülmesi ve iktidara gelmek için feda edip etmeyeceği henüz belirsizliğini koruyor.
Eski FPÖ Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Heinz Christian Strache, İspanya'nın İbiza Adası'nda iş adamı olduğu belirtilen bir Rus ile "partilerine yardım yapılması durumunda devlet ihalelerinin Rusya'ya verilmesi hususunda yardımcı olacağı" yönünde ifadeleri içeren görüntülerin basına yansıması sonrası bütün görevlerinden istifa etmiş, aşırı sağcı koalisyon hükümeti de Kurz tarafından sonlandırılmıştı.
Kurz'un baskın olacağı bir iktidarSeçim sonrasına ilişkin uzmanlar, seçim kampanyası, kullanılan sloganlar ve parti programı açısından birbirine çok benzeyen bu iki partiden oluşacak koalisyon senaryosunun, diğer koalisyon ihtimallerine oranla daha güçlü olduğunu belirterek, ikinci aşırı sağcı hükümette Kurz'un daha baskın olacağını, zira eski başbakanın aşırı sağcı koalisyonu 4 ay önce sonlandırırken amacının siyasi söylem değişikliğinden ziyade iktidara daha güçlü şekilde gelmek istemesinden kaynaklandığı savunuyor.
Ülkenin önemli gazetelerinden Der Standard yazarı Olivera Stajiç, "Kim ÖVP'yi seçerse FPÖ'yü alır" başlıklı yazısında, Kurz'un seçim öncesi parti programına ilişkin yaptığı açıklamalarda, göçmenlere yönelik katı tutumunda değişiklik yapmayacağı, aksine "Avusturya kimliğinin korunması" vurgusuyla bu husustaki tutumunu daha da sertleştireceğini belirterek, söz konusu politikaların yalnız aşırı sağcı parti ile mümkün olabileceği görüşünü paylaştı.
Üçlü koalisyon ihtimali zorÖte yandan NEOS ve Yeşiller de yeni bir ÖVP-FPÖ koalisyonunu önlemek için Kurz ile koalisyon görüşmelerinde bulanacaklarını açıklamaları, akıllara olası bir ÖVP, NEOS ve Yeşiller üçlü koalisyon senaryosunu getirdi.
Ülkenin siyasi geleneğinde üç partinin oluşturduğu koalisyon hükümetlerinin oranının çok düşük olması ve özellikle Yeşiller ile ÖVP'nin parti programlarının birçok açıdan benzeşmemesi, bu senaryonun gerçekleşme ihtimalini zorlaştırıyor.
Avrupa'da büyük koalisyon olarak adlandırılan merkez sağ ve sosyal demokratların oluşturacağı muhtemel koalisyon hükümeti ise Avusturya için en zayıf seçenek olarak değerlendiriliyor.
Kurz'un seçim stratejisi değişmiyorBir yandan muhalefet partilerinin İbiza skandalı nedeniyle yönelttiği sorular, diğer yandan partisinin ve kendisinin seçim kampanyası için yapılan finansal yardımları maliyeye eksik beyan ettiği ve aşırı lüks harcamalarda bulunduğu iddialarıyla karşı karşıya kalan seçimin favori ismi Kurz, iklim ve çevrenin korunması, emeklilerin şartlarının iyileştirilmesi gibi konuları seçim propagandasının öncelikli başlıkları olarak öne sürse de son iki haftada yeniden siyasal İslam, göç, mülteci konuları gibi bilindik popülist söyleme yöneldi.
Başörtüsü yasağı, Avusturya kimliğinin korunması, evlilik yaşının 18’e yükseltilmesi gibi ülkenin gerçek sorunlarını gölgeleyen suni gündem oluşturma gayreti içindeki Kurz, özellikle seçmene "birinci parti olmak yetmez, ÖVP'siz koalisyon kurulamasın bunun için daha çok oya ihtiyacımız var “çağrısında bulunarak, Kurz'un ortağı olmadığı bir iktidarın kurulmaması için çaba sarf ediyor.
Aşırı sağcılar iktidarda kalmak istiyorİkinci Dünya Savaşı sonrası Avusturya siyasi tarihinin en büyük skandalı olarak gösterilen eski aşırı sağcı lider Christian Strache'nin karıştığı "ihale pazarlıklarını" içeren görüntülerin yarattığı olumsuz etkiden kurtulmaya çalışan aşırı sağcı parti ise bir yandan parti içinde ayrışmayı tetikleyecek çatışmaları dindirmeye çalışırken, diğer yandan hem kendi tabanına hem de Avusturyalı seçmene FPÖ olmadan Kurz'un aşırı sağcı politikaları uygulayamayacağı mesajını veriyor.
FPÖ'nün yeni Genel Başkanı Hofer, popülist Kurz'un düşüncelerinin çok hızlı değişkenlik gösterebildiğini belirterek, güvenlik, göç, siyasal İslam ile mücadele ve Avusturya kimliğinin korunması gibi hususlarda oluşturulacak sert politikaların ancak partilerinin desteğiyle olabileceğini ifade ediyor.
Muhalafet aşırı sağcı koalisyona karşıAvusturya’da 2012'de siyasete yeni bir soluk kazandırmak amacıyla kurulan NEOS Partisi, yüzde 4’lerdeki oyunu en son yapılan Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde yüzde 8’in üzerine taşıyarak istikrarlı bir ilerleme kaydetti.
Bu seçimlerde oy oranını yüzde 10 seviyelerine yükseltmeyi hedefleyen partinin temel seçim kampanyasını eğitim ve siyasette şeffaflık konuları oluşturuyor. Göç, artan milliyetçilik, Müslümanlar başta olmak üzere yabancılara yönelik sert politikalar karşısında yeterince etkili olamayan parti, ikinci bir ÖVP-FPÖ koalisyonun ülkeyi birçok açıdan geri götüreceğini, bu nedenle bu koalisyonun engellenmesi gerektiğini savunuyor.
Önceki seçimlerde yüzde 4 olan seçim barajına takılarak meclis dışında kalan Yeşiller ise iklim ve çevre politikalarıyla seçmeni ikna etmeye çalışırken, birlikte yaşam vurgusu, ırkçılık ve ayrımcılık karşıtı açıklamalarıyla dikkati çekiyor. Son anketlere göre yüzde 12 oranında oy alması beklenen Yeşiller partisi de ÖVP-FPÖ koalisyonuna karşı.
Ana muhalefet partisi yetersizÜlkenin en köklü iki partisinden bir olan Sosyal Demokrat Parti ise seçmene birçok açıdan güven vermiyor. Parti içi iktidar çatışmaları başta olmak üzere, aşırı sağcı söylem karşısında elle tutulur güçlü argümanlar geliştiremeyen partiye, hem tabanı hem de her zaman destekleyen Müslüman ve göçmen kökenli seçmenler tepki gösteriyor.
Özellikle sosyal hakların azaltılması, işçilerin çalışma sürelerinin artırılması ve göçmenlerin kimi haklarının aşırı sağcı hükümet tarafından kısıtlanması karşısında sesini çıkartmayan SPÖ, seçmenleri ikna etmekte zorlanıyor.
Halk siyasi gündemi takip etmiyorHer ne kadar seçimlere bir hafta kalmış olsa da yaklaşık 4 aydır ülkeyi yöneten geçici hükümetten memnun görünen Avusturyalı seçmenlerin seçim ve seçim gündemine, siyasi tartışmalara kayıtsız kaldığı gözlemleniyor.
Önceki hükümette yaşanan kimi ırkçı, Nazi kırıntısı yaklaşımlar, ihale pazarlıkları ve şaibeli harcamalar seçmenin siyasilerden beklentilerini düşürürken, muhalefetin gerçek anlamda görevini yapamaması ülkede sandığa olan ilgiyi azaltıyor.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com