İstanbul
Cumhurbaşkanı Dış Politika ve Güvenlik Başdanışmanı Akif Çağatay Kılıç, Almanya Cumhurbaşkanı tarafından 10 yılın ardından Türkiye'ye gerçekleştirilen ziyareti ve gündem maddelerini AA Stratejik Analiz'e değerlendirdi.
10 yılın ardından bir Alman Cumhurbaşkanının ziyareti Türkiye için ne anlam ifade ediyor?
Sayın Steinmeier’den önce yanlış hatırlamıyorsam Sayın Gauck da gelmişti. Ondan sonra, yine cumhurbaşkanları ziyaretleri olmuştu ama 10 sene aradan sonra dediğiniz gibi ilk kez oluyor.
Tabii ki bir cumhurbaşkanının başka bir ülkenin cumhurbaşkanını ziyaret etmek için gelmesi, ilişkilerin de çok daha ivmelenmesinin istendiği bir noktayı ifade eder.
Aynı zamanda dediğim gibi tarihsel anlamdaki işgücü anlaşmasıyla ve karşılıklı vatandaşlarımızın birbirleriyle çok daha derinleşen tanışıklığıyla birlikte artık geldiğimiz noktada ziyareti, Türkiye-Almanya ilişiklerinin ne kadar derin ve yakın olduğunu ortaya koymak için bir gösterge olarak, bir nişane olarak da görebiliriz. Tabii ki geldiği esnada Steinmeier'in ziyaret edeceği yerler var. Anlaşamadığımız konular üzerinde de konuşacağız. Yani uluslararası ilişkilerde her şey üzerine anlaşacağınız bir durum mevzubahis değil. Farklı baktığımız, farklı okuduğumuz, farklı değerlendirdiğimiz konular var. Ama ortak gördüğümüz, beraberce hareket edebileceğimiz de birçok konu var. Ziyaret bizim için önemlidir.
AB ile ilişkilerin seyrinde Almanya’dan beklentiler nelerdir?
Bizim Almanya’dan beklentimiz açıkçası bağlı olduklarını dile getirdikleri AB müktesebatının içerisinde yer alan müzakere sürecinin uygulanmasıdır. Biliyoruz ki daha önceki siyasi iktidar döneminde yani Sayın Merkel dönemimde açık ve net bir çalışma ortamı olmakla beraber, Sayın Merkel aslında Türkiye’nin AB üyeliğini istemediğini her zaman dile getirdi. Dolayısıyla bu konuda "anlaşmalara bağlı kalacağız" söylemi var olsa da tabii ki AB üyeliği şevklendirilmedi. Almanya'da şu anda hükümette olan üçlü koalisyonda, yani SPD, Yeşiller ve Liberaller koalisyonunda Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olduğunu söyleyen bir duruş mevzu bahis değil. Ama müzakere sürecinin hızlılığı açısından baktığınızda burada da bir hızlanma görülmüyor.
Bu ziyaret çerçevesinde bu konuların da ele alındığı esnada karşı tarafın biraz daha net bir yaklaşım ortaya koyduğunu görebileceğimizi umuyorum.
AB Liderler Zirvesi’nde Türkiye ve KKTC ile ilgili alınan kararlar gündeme gelecek mi? Türkiye'nin özellikle Kıbrıs ve Doğu Akdeniz'deki güvenlik açısından Almanya'dan beklentileri nelerdir?
Dışişleri Bakanlığımız bu konuda bir açıklama yaptı. Dışişleri Bakanımız da bu konudaki görüşlerini çok açık ve net bir şekilde dile getirmiş durumda.
Bizim burada görüştüğümüz, konuştuğumuz bilgiler ve geçmiş olaylar ışığında Almanya’dan tabii ki farklı bir beklentimiz var. Almanya'dan, Türkiye’ye karşı ön yargılı birtakım siyasi yaklaşımların müzakere süreci içerisinde ilerlemesine ve kullanılmasına izin vermemesini bekliyoruz. Edindiğimiz bilgilere göre çok daha ileri noktada istenen birtakım başlıklar ya da cümleler olmuş ve bunların olmaması için çalışmalar yapılmış. Ama yine dile getirmiş olduğunuz gibi raporun Türkiye’yle alakalı bölümünde maalesef ön yargılı birtakım yaklaşımların tezahür ettiği bir yazım dilini gözlemliyoruz.
Türkiye’ye uygulanan askeri blokajlara yönelik bir talep olacak mı?
Birincisi şunu söylememiz lazım: Türkiye ve Almanya NATO üyesi; biz NATO müttefikiyiz. NATO müttefiki olarak birbirimize karşı bazı sorumluluklarımız var. Türkiye olarak biz NATO müttefikliği çerçevesindeki sorumluluklarımıza çok önem veren, bunları en iyi şekilde yerine getirmek için gayret gösteren bir müttefikiz.
Maalesef bazı müttefiklerimizden, üzülerek söylüyorum ki Almanya bunun bir parçasıdır, zaman zaman yeterince müttefiklik desteğini göremiyoruz. Almanya’da çeşitli askeri malzemelerin tedariki açısından Türkiye’ye karşı uygulanan bazı blokajlar söz konusu. Bunun siyasi tarafının olduğunu biliyoruz. Bazı siyasi partilerin mecliste ortaya koydukları birtakım yaklaşımlardan dolayı ortaya çıkan bu duruş bizi üzüyor. Bunlar tabii ki masada olacak. İlerleme kaydettiğimiz bazı noktalar olmakla birlikte takıldığımız noktalar da oluyor. Bir NATO müttefikine askeri anlamdaki işbirliğinde, askeri araç gereçler olsun, savunma sanayi ürünleri olsun veya farklı alanlarda olsun, resmi ya da gayri resmi herhangi bir sınırlama getirmek doğru bir şey değil ve müttefiklik ruhuna da aykırı. Bunlar tabii ki konu olacak.
Almanya-Türkiye arasındaki esas meselelerden birisi de oradaki Türk varlığı. Son dönemde yaşanan gelişmelere baktığımız vakit Almanya’da genel olarak bir refah dağılmasıyla birlikte demokratik alanın daraldığını ve ifade özgürlüğü anlamında ciddi sıkıntılar yaşandığını görüyoruz. Bundan da en çok Türk toplumu etkileniyor. Bu konu da gündeme gelecek mi?
Maalesef son zamanlarda ırkçı yaklaşımlarda ve ırkçı saldırılarda, özellikle İslamofobik saldırılarda bir artış gözlemliyoruz.
Bazı sivil toplum örgütlerimize ve düşünce kuruluşlarımıza karşı ön yargılı birtakım yaklaşımlar var. Biz bunların arkasındaki fikri yapıyı görebiliyoruz. Bu konu da Sayın Cumhurbaşkanımızın Steinmeier'e dile getireceği konular arasında. Heyetler arasındaki görüşmelerde de farklı bakanlıklar, bakanlar ve kurumlar birbirleriyle iletişim içerisinde bu anlamdaki başlıkları paylaşacaklar.
Bunun çeşitli sebepleri olmakla birlikte en son Solingen’de tekrar yaşanan bir kundaklama oldu. konuyu yakından takip ediyoruz. Buradan da sizin aracılığınızla orada yaşayan vatandaşlarımıza ve Türkiye’de konuyu takip eden yakınlarına tüm şunu söylemek isterim:
Devlet olarak kurumlarımız, bizler ve Cumhurbaşkanımız, hükümetimiz en yakın şekilde oradaki gelişmelerin ve kundaklama öncesinde ve sonrasında yaşanan gelişmelerin yakinen takipçisidir. Oradaki makamlarla çok yakın irtibat halindeyiz. Görüş ve düşüncelerimizi çok açık bir şekilde, hiçbir çekince göstermeksizin paylaşıyoruz ve takipçisi olacağımızı da söylüyoruz. Dolayısıyla tüm vatandaşlarımızın haklarını sonuna kadar korumak üzere biz burada elimizden gelen her şeyi yapacağız ve yapmaya devam edeceğiz.
Ulusal güvenlik konusunda çalışan bir başdanışman olarak, biliyorsunuz şu anda Irak’ta bazı çalışmalar var. Almanya’nın terör örgütleriyle ilişkileri nasıl değerlendiriliyor?
Bu noktada şunu söylememiz lazım; terör konusundaki mücadelemizde Almanya’da terör örgütüyle ilgili olarak, PKK ve onun farklı versiyonları YPG/PYD terör örgütleriyle ilgili olarak durumun biraz daha iyiye gitme emareleri gösterdiğini görüyoruz. Birçok farklı noktada birtakım görsel unsurların yasaklandığını ve bazı paçavraların kullanılması noktasında izin verilmediğini gözlemliyoruz. Bu, Almanya’daki terör örgütünün varlığının tamamen sonlandırıldığı veyahut da herhangi bir şekilde tamamen Almanya’da bulunma imkanlarının yok edildiği anlamına gelmiyor. Ama PKK terör örgütü açısından baktığımızda birtakım adımların atıldığını, birtakım çalışmaların olduğunu müşahede ediyoruz. Ümit ediyorum ki bunlar çok daha net bir şekilde, daha yoğun bir şekilde devam eder.
FETÖ’yle ilgili olarak ise tüm dünyada bazı kaçtıkları ülkelerde olduğu gibi Almanya'da da FETÖ'ye karşı bir kafa karışıklığı var. Yani resmi Alman makamlarının FETÖ'yü terör örgütü olarak görmemesi, dolayısıyla ortaya çıkan birtakım durumlar mevzu bahis. Ama kendileri aynı zamanda bu yapının doğru bir yapı olmadığını da görüyorlar. Yani FETÖ mensuplarının birtakım suç unsurlarının içerisinde bulunduklarını, özellikle de finansal anlamda suç unsuru taşıdıklarını ve oradaki birtakım mali kaynakları da kanuna aykırı şekilde kullandıklarını görüyorlar. Yine aynı şekilde dünya ticareti içerisinde veya dünya finansal sistemi içerisinde FETÖ’nün kanunlara aykırı olarak para akladığını, zaten yalan haber yayma, dezenformasyon yapma, algı operasyonları diye tabir ettiğimiz yalanı sosyal medya üzerinden yaymaya çalıştıklarını da görüyoruz. FETÖ'yle mücadelemiz de sonuna kadar devam edecek. Burada tabii Türkiye açısından İletişim Başkanlığı’mızın ortaya koyduğu Dezenformasyon Merkezi’mizin çalışmaları çok önemli. Biz muhataplarımıza da FETÖ'nün bu şekilde yaklaşımları sonucunda tüm dünyada ciddi manada bir karışıklığın ortaya çıktığını ve FETÖ'nün suç unsuru içeren olayların içerisinde olduğu bilgisini iletiyoruz ve kendilerine de bunu görüp buna göre hareket etmelerini söylüyoruz. Bunların hepsi tabii ki masada olacak.
Bu ziyaretle birlikte ekonomi alanında yeni fırsat pencereleri açılabilir mi?
Ekonomik açıdan, ekonominin önemli mali kaynaklar içerisinde kullanılmasında yer alan ve genç bir nesile sahip olan vatandaşlarımız iş dünyasında zaten ciddi manada söz sahibi olmuş durumda. Yani ekonomik ilişkiler açısından Almanya’daki yerleşik Türk şirketlerine zaten çok ciddi bir yatırım var ve bunlar artık Alman siyasal yapısının içerisinde de temsil ediliyorlar, ediliyoruz. Alman şirketlerinin Türkiye’deki yatırımları da üst seviyede. Dolayısıyla bu işbirliğiyle aslında üçüncü, dördüncü ülkelerde ve farklı bölgelere beraber gidip yatırım yapma imkanları da mevzu bahis, ki bunlar yapılıyor.
Yani artık karşılıklı olarak ciddi manada yoğun bir ticari ilişki var. Bu tabii ki derinleşecek ve doğal olarak da ilerleyecek.
Ama siyasi bazı engellemelerle ortaya konan savunma sanayisindeki veya farklı alanlardaki engellemeleri de bir aşarsak çok daha rahat yürüyeceğiz. Dolayısıyla bu anlamda da inşallah ziyaret ön açıcı bir şekilde devam eder.
Almanya’nın Gazze Soykırımına verdiği destek de görüşmelerde gündeme gelecek mi?
Gazze’deki durum artık gerçekten tüm insanlığın kaldıramayacağı noktaya gelmiş vaziyette. Orada hunharca bir katliam, bir soykırım yaşanıyor. Bununla ilgili olarak 7 Ekim’i takip eden süreçte maalesef İsrail’in yanında şartsız ve hiçbir şekilde bir ön kabul olmaksızın yer alanların bugün gelinen noktada artık İsrail’i durdurmaya çalıştıklarını görüyoruz. Ama durduramıyorlar. İsrail, katliamlarına, cinayetlerine devam ediyor. Artık İsrail’in içerisindeki halk içerisinde de Netanyahu hükümetine karşı çok ciddi bir tepki var.
İnsanların hayatlarını kaybedişi, kadınların, çocukların, masumların katledilmesiyle bölgede tırmanan tansiyonu görüyorsunuz. Artık bu noktada, şu günden sonra İsrail’e karşı sesini çıkartmayanlarla konuşulacak çok da fazla bir şey kalmıyor.
Almanya’nın tarihsel anlamda ülkesinde yaşayan, Avrupa’da yaşayan Yahudilerle ilgili bir mazisi var. Bundan dolayı belki biraz daha dikkatli yaklaşım içerisinde olmasını anlayabilirsiniz. Ama şu anda geldiğimiz noktada İsrail hükümetinin yaptığına karşı sessiz kalmaktan ziyade az ses çıkarmak bile kabul edilebilir bir şey değil. Artık bizim tarihsel anlamdaki bir konunun değil güncel bir konunun üzerinde konuştuğumuzu, bugün bir katliam yaşandığını, bir soykırım yaşandığını görüp, anlayıp ve anlamayan varsa eğer bunu haykırmamız gerekiyor.
Sayın Cumhurbaşkanımızın 7 Ekim’den beri duruşu nettir ve bellidir. Biz başta ABD ve AB ülkeleri olmak üzere tüm dünyadan da bunu bekliyoruz. İsrail'e yeterince baskı yapıldığını, yeterince ses çıkartıldığını düşünmüyoruz; daha fazla ses çıkarılması lazım. Bu konu da tabii ki masada olacak.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com