İSTANBUL
Anadolu mutasavvıfı, Türkçe şiirin öncüsü ve halk şairi Yunus Emre, eserlerinde ele aldığı insani değerler ve insan sevgisiyle yüzyıllardır Anadolu insanının gönlünde önemli yer tutuyor.
Yunus Emre'nin kesin doğum tarihi bilinmemekle birlikte Risaletü'n Nushiyye adlı mesnevisinin sonundaki "Söze tarih yedi yüz yediydi, Yunus canı bu yolda fidiydi" mısrasında tarih düşürme sanatını kullandığından 13. yüzyılda yaşadığı kabul ediliyor.
Usta şair, 13. yüzyıl ortasından 14. yüzyılın ilk çeyreğine kadar Orta Anadolu havzasında Eskişehir'in Sivrihisar ilçesinde yer alan Sarıköy'de yetişti ve Ankara'nın Nallıhan ilçesindeki Taptuk Emre Dergahı'nda yaşadı.
Şair Yunus Emre, şiirleriyle sadece Türkçenin gelişimine önemli bir katkıda bulunmakla kalmayıp evrensel insani değerler üzerine inşa edilmiş felsefesiyle din, dil, ırk ayrımı gözetmeksizin insanoğlunun barış ve ortak değerler etrafında, birlikte yaşamasını amaçlayan mesajlar da verdi.
Türk tasavvuf edebiyatı sahasında kendine has bir tarzın kurucusu olan Yunus Emre, Ahmed Yesevi ile başlayan tekke şiiri geleneğini, özgün bir söyleyişle Anadolu'da sürdürmesinin yanı sıra divan şiirini de etkiledi.
Lirizmle beslediği şiirleri, yüzyılları aşarak günümüze kadar ulaştı...
Emre, tasavvufla beslenen dizelerinde, insanın kendisiyle nesnelerle Allah'la olan ilişkilerini ve ölüm, doğum, yaşama bağlılık, ilahi adalet, insan sevgisi konularını ele aldı. Çağının düşünüş biçimini ve kültürünü konuşulan dille, yalın, akıcı bir söyleyişle dile getirdi.
Konya, Şam ve Azerbaycan'ı da kapsayan bir coğrafyayı dolaşan usta şairin, Allah ve insan sevgisini, dostluğu, kardeşliği, merhamet ve yardımlaşmayı öğütleyen İslam tasavvufundan kaynaklanan ve lirizmle beslediği şiirleri, yüzyılları aşarak günümüze kadar ulaştı.
Yunus Emre'nin şiirleri, 14. yüzyıldan itibaren abdallar ve dervişler vasıtasıyla Osmanlı fetihlerine paralel şekilde bütün Anadolu ve Rumeli coğrafyasına yayıldı. Eserleri, asırlardan beri Anadolu ve Rumeli'de faaliyet gösteren tarikatların ortak düşüncesi ve sesi haline gelerek, Alevi-Bektaşi edebiyatıyla Melami-Hamzavi edebiyatını meydana getiren halk edebiyatının kaynağı oldu.
Şiirlerinde Hacı Bektaş-ı Veli isminden doğrudan söz etmese bile aralarında Ahmet Yesevi mektebinin çizgisi içerisinde bir düşünce ve yaklaşım birliği söz konusu olan Emre, Hacı Bektaş-ı Veli gibi eserlerinde dört kapıdan, kırk makamdan ve ibadetlerin gerekliliğinden bahsetti. Şair, Hacı Bektaş-ı Veli tarafından Ehl-i Beyt öğretisiyle çok sayıda öğrenci yetiştiren Anadolu ereni Tapduk Emre dergahına gönderilerek, Tabduk Emre'nin öğrencisi oldu.
"Risalet-el Nushiyye" adlı eserinde 563 beyit yer alıyor...
Ünlü şairin, Mesnevi nazım şekliyle manzum, didaktik, nasihatname tarzında yazdığı "Risalet-el Nushiyye" adlı eseri, 563 beyitten oluşuyor. Emre'nin başlangıç kısmında aruz ölçüsünün failatün/failatün/fuilün, diğer bölümlerinde mefailün/mefailün/failün kalıplarını kullandığı eser, bilge yönünü, tasavvuf kültürüne vukufiyetini ve onunla yakın temasını gösteriyor. Yazılış tarihinin 1307 olduğu sanılan eserde Divan'a göre Arapça, Farsça kelimeler bir hayli yer tutuyor.
Şiirleri çeşitli coğrafyalarda dilden dile dolaşan şairin, "Divan" adlı önemli eseri ise Yunus Emre'nin şairlik gücünü yansıtıyor. Hece ve aruz ölçüsünün kullanıldığı Divan'da, mesnevi, gazel, musammat şeklindeki divan nazım biçimlerine de rastlanıyor.
Yunus Emre'nin, Divan'da genellikle halk ve tekke şiirindeki geleneğe uyarak daha çok yarım kafiye kullanmış ve redife başvurduğu görülüyor. Genellikle dörtlükler ve beyitlerin olduğu eserde mecaz ve mazmun özellikleri de dikkati çekiyor. Tabiata dayalı benzetmelerin görüldüğü eserde, derviş meyveli bir ağaçtır. Diken "asiliği", gül "uysallığı" ve "olgunluğu" temsil ediyor. Şair, "bülbüldür", temizlenmemiş gönül dikenli bir bahçedir. Aşksız adam "odun" misalidir.
Usta şairin Divan'ında 400 civarında şiir yer alıyor.
"Aşkın aldı benden beni /Bana seni gerek seni/Ben yanarım dün ü günü/Bana seni gerek seni" gibi binlerce ölümsüz dizeye imza atan Yunus Emre'nin eserlerinde sanat kaygısı yerine din gayreti ve tasavvuf neşesinin hakim olduğu görülürken, şiirini dünden bugüne getiren özellik, sağlam bir düşünceye bağlı olmasıyla birlikte bu düşünceyi üstün bir sanat gücüyle ifade etmesidir.
Ölüm tarihi ve yeri konusunda da kesin bilgiler olmamakla birlikte, Yunus Emre'nin 1320 yılı dolaylarında öldüğü sanılıyor.
1991 yılı, UNESCO tarafından Yunus Emre'nin doğumunun 750. yılı olarak anıldı.
Kaynak: AA
.
dikGAZETE.com