Albaraka Türk Genel Müdürü Melikşah Utku, dünyada ve Türkiye'de zor birkaç yılı geride bıraktıklarını belirterek, "Türkiye'nin kendine has bir konjonktürü vardı. S-400, papaz hadisesi (ABD'li papaz Andrew Craig Brunson davası), seçimlere rağmen Türkiye 2009’da yaşadığı mali daralmayı yaşamadı." dedi.
Utku, Katılım Bankacılık sektörü ve Türkiye ekonomisine ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
Utku, 2016 yılından itibaren bankacılık sektörünün, büyük ölçüde ekonomideki kamu politikalarını destekleyen adımlar attığını söyledi. Son ekonomik bunalımın uzun sürdüğünü belirten Utku, "Eskiden Türkiye’de kriz başladığında aniden duvara toslar ve akabinde 2 sene içinde aniden yükselme trendi yakalanırdı. 90’lı yıllarda bunu sık sık yaşadık.
2009’da hızla daraldık ve 2010’da hızla büyüdük. Bu dönemin bittiğini söyleyebiliriz. Çok daha yavaş, içten içe kemiren bir ekonomik bunalım dönemi yaşadık. Bu son bunalımın toparlanması da belli bir süre alacaktır. Türkiye’nin genel sektörel yönelimi, bütçe ve vergiyle ilgili yapısal adımlar atıldı. Bu adımların sürdürülebilir kılınması gerekiyor." diye konuştu.
Dünyada ve Türkiye'de zor birkaç yılı geride bıraktıklarını belirten Utku, "Türkiye'nin kendine has bir konjonktürü vardı. S-400, papaz hadisesi (ABD'li papaz Andrew Craig Brunson davası), seçimlere rağmen Türkiye 2009’da yaşadığı mali daralmayı yaşamadı." yorumunu yaptı.
Utku, Türkiye'nin çok dinamik bir ülke olduğunu vurgulayarak şunları kaydetti:
"Türkiye'de çok hızlı girişimcilerimiz var. Pazar çeşitlemesini iyi yapıyoruz. Avrupa 2008’de daraldı hemen Arap dünyasına yöneldik. Arap Baharı başladı yerine Rusya’yı koyduk. Rusya ile kriz oldu yeniden Avrupa’ya döndük.
Tek bir sektöre, tek bir pazara bağımlılığımız yok. Bunu her ülke yapamaz. Bunun dezavantajı ise herhangi bir sektörde tecrübe birikimi ve ölçek ekonomisi oluşmuyor.
Hemen herkes çok kısa sürede sektör değiştirebiliyor. Türkiye genç nüfusuyla hizmet sektöründeki dijitalleşmeye adapte olabilecek bir potansiyele sahip. Bu sektörlere yönlendirmeleri yapacak stratejik ve yapısal kararların alınması lazım.
Belli sektörlere girişin kısıtlanması lazım. Herkesin inşaat yapamaması, herkesin baraj yapamaması lazım. Bankaların herkese her iş için kredi verememesi lazım. Bunu emrivaki ile de yapabilirsiniz ama belli bazı yönlendirici politikalar ile de yapabilirsiniz.
Serbest piyasada yönlendirici politikalar ile bunu yapmak daha doğru."
"Avrupa daralmayı konuşurken mevcut durumu avantaja çevirebiliriz"
Türkiye'nin zengin tabii kaynaklara sahip olduğunu hatırlatan Utku, "Çok sayıda küçük baraj yapmak yerine belli bir plan dahilinde daha büyük projelerin planlaması gerekiyor. Bunları eğer yaparsak önümüzdeki dönem daha güçlü bir şekilde gireriz. Bizim toparlanmaya başladığımız dönemde Avrupa daralmayı konuşurken mevcut durumu avantaja çevirebiliriz." şeklinde konuştu.
Katılım bankaları ile ticari bankalar arasında benzerlik olduğuna dair eleştiriler yapıldığına dikkati çeken Utku şu ifadeleri kullandı:
"Son ekonomik bunalımda bunun böyle olmadığını çok açık gördük. Kur hareketliliğine, faiz hareketliliğine ticari bankalar ile katılım bankalarının verdiği tepki aynı olmuyor.
Faizlerin yükseldiği dönemde biz daha az pay verdik. Bir ara ticari bankalar ile katılım bankaları arasında 600 baz puan fark oluştu. Çünkü biz geçmişte verdiğimiz kredilerin getirileri dağıtıyorduk. Bankalar ise kendii mevduat faizlerini belirleyebiliyorlar. Şimdi tam tersi bir sürece girdik. Şimdi mevduat faizleri aşağıya iniyor biz de geçen yıl kulandırdığımız kredilerin gelirlerini dağıtıyoruz. Ticari bankalar için yapılan düzenlenmeler bize yansımıyor."
Katılım Bankacılığı sektörünün bankacılık sektöründen fazla büyüdüğünü belirten Utku, "2020’den itibaren katılım bankalarının kredi kanallarının açılacağını rahatlıkla öngörebiliriz. Son birkaç yıldır mevcut dönemi idame ettirme noktasında çalışmalarımız oldu.
Önümüzdeki dönem büyüme sürecektir. 2002’den itibaren baktığımızda katılım bankası bankacılık sektörünün iki katı büyüdü. Faizlerin yüksek olduğu dönemde katılım bankalarının fon hacmi büyümüyor. Büyük fonlar nereden getiri fazlaysa oraya yöneliyorlar.
Katılım Bankalarının toplam hacimde payı 2023 yılında yüzde 9’a ulaşmamız mümkündür. Arzu ettiğimiz seviyeler ise yüzde 15 noktalarıdır." şeklinde konuştu.
"İstanbul İslami Finans’ta dünyanın en büyük merkezi olabilir"
İslam Coğrafyasından özellikle yakın çevreden çok ciddi bir para girişi olduğunu ifade eden Utku sözlerini şöyle tamamladı:
"Vatandaşlık almak isteyenlerin çok ciddi yatırımları var. Fakat kur hareketliliği bazılarını ürküttü. Avrupalılar kur hareketliliğine alışkın. Ama Körfez ülkeleri alışkın değiller. Paniğe rağmen Türkiye’ye para girişi oldu. Önümüzdeki dönem kurun istikrar kazanmasıyla birlikte para girişi çoğalacaktır. İstanbul İslami Finans’ta dünyanın en büyük merkezi olabilir. İnsanlar İstanbul’u en başta seviyorlar.
Hukuk, teknoloji, personel ve bina altyapısı olarak oldukça gelişmiş durumdayız. Körfez ülkelerinde hep göçmenler çalışıyor. Altyapı yatırımları bizden iyi değil. Sermaye piyasalarının Körfez ülkelerinde derinliği yok."
Kaynak: AA . dikGAZETE.com