New York
Özellikle bu kapsamda 5 Aralık’ta ABD Kongresinde düzenlenen "Üniversite Rektörlerini Sorumlu Tutmak ve Antisemitizmle Mücadele" başlıklı oturumda, Harvard ve Pensilvanya üniversiteleriyle Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) rektörlerinin ifade vermeye çağrılıp siyasetçilerce sorgulanması eleştirilere neden oldu.
İsrail ordusu Gazze Şeridi’nin güneyine yönelik saldırılarında en 27 Filistinliyi öldürdüİsrail'in Gazze'ye düzenlediği saldırılarda can kaybı 18 bin 608'e yükseldiDireniş grupları Gazze'nin farklı bölgelerinde İsrail askerlerini hedef almaya devam ediyorUNRWA: 2023, Batı Şeria'daki Filistinliler için en kanlı yılİsrail'in zorla yerinden ettiği Filistinlilerin yaşam şartları yağışla daha da ağırlaşıyorAA muhabiri, MIT ve Harvard’da okuyan üniversite öğrencilerine, kampüslerdeki Filistin'e destek eylemlerini, karşıt gruplar arasında yaşanan gerginlikleri ve ifade özgürlüğü tartışmalarını sordu.
MIT’de Elektrik Mühendisliği ve Bilgisayar Bilimleri alanında yüksek lisans öğrencisi Susanna Chen, 7 Ekim’den bu yana kampüste Filistinliler için yaptıkları eylemler hakkında bilgi verdi.
MIT’de bir düzineden fazla öğrenci derneğinin katılımıyla yaklaşık bir ay önce oluşturdukları "MIT Filistin Koalisyonu" çatı grubunun yönetim kurulunda yer aldığını belirten Chen, bu süreçte kampüs içinde ses getirecek birçok eyleme imza attıklarını söyledi.
Chen, MIT yönetiminin, 7 Ekim’den sonra tamamen İsrail yanlısı açıklamalar yaptığını aktararak MIT Filistin Koalisyonu’nun ısrarlı eylemleri ve öğrencilerin çoğunluğunun desteğini almasından sonra yönetimin, ibrenin yönünü değiştirmek zorunda kaldığını dile getirdi.
Bu bağlamda Kongrede yapılan antisemitizm odaklı oturuma da işaret eden Chen, şu ifadeleri kullandı:
"Kongre duruşmasında, MIT Rektörü Sally Kornbluth, 'Filistin' terimini kullanan tek kişi oldu. Bunun nedeni birdenbire sadece Filistinlilerin de insan, İslamofobi'nin bir sorun, Arap karşıtı tacizlerin gerçek olduğuna dair ahlaki bir aydınlanma yaşaması değildi. Nedeni, koalisyonun gücü ile yaptığımız konuşmalar ve eylemlerimizle bunu ona göstermemizdi. Çünkü mesajında böyle bir değişiklik yapmasaydı, kampüste azınlıkta kalacak ve çoğunlukla birlikte olamayacaktı."
Chen, MIT’de “ifade özgürlüğünün” kendilerine garanti edilmediğinin altını çizerek “O, ancak kendi organizasyonumuzun gücü sayesinde kazanıldı.” dedi.
Harvard, UPenn ve MIT gibi ABD’deki en seçkin üniversitelerdeki Filistin yanlısı öğrenci hareketlerinin statükoyu rahatsız ettiğine işaret eden Chen, çalışmalarındaki hedeflerine ilişkin şunları söyledi:
"Bu çalışmalardaki bir numaralı hedefimizin, Filistin'in bir gecede özgür olacağını düşünmek değil, liderliği ve uzun vadede bu işte gerçekten yer alacak gücü ve güveni geliştirmek olduğunu düşünüyorum. Çünkü bir örgütlenmeye sahip olana kadar, milyonlarca insan sokağa inene kadar, risk alıp başımızı kumdan çıkarana kadar, ABD savaş makinasına karşı anlamlı bir savaş verecek bir organizasyon kurana kadar kazanamayacağız.”
"Kendi ülkemi eleştirdiğimde İsrail'i eleştirmekten daha az baskı ve taciz görüyorum"
MIT’de engellilere yönelik tıbbi ve protez bakımının iyileştirilmesi üzerine çalışmalar yapan doktora öğrencisi Francesca Riccio-Ackerman da 7 Ekim'den bu yana ABD'deki eğitim kurumlarında Filistin’e destek veya İsrail’e eleştiriler konusunda ifade özgürlüğünü engellemek hedefiyle özel çaba gösterildiğini vurguladı.
Riccio-Ackerman, 9 yıl önce Müslüman olduğunu belirterek son iki aydır MIT kampüsünde Müslüman karşıtlığı (İslamofobi) ve Filistin karşıtı bağnazlıkta hızlı bir artış olduğuna dikkati çekti. Riccio-Ackerman, "İsrail'e yönelik eleştirileri antisemitizmle birleştirerek 'nefret söylemi' adı altında susturulmasına yönelik kasıtlı bir çaba var." diye konuştu.
İsrail’i eleştiren öğrencilerin, İsrail yanlısı grupların baskısına maruz kaldığını anlatan Riccio-Ackerman, şöyle devam etti:
"İsrail'i eleştirenler siyahi ise ırkçı tacize maruz kalıyor. İsrail'i eleştiren Yahudiler antisemitik, Müslümanlarsa İslamofobik tacize uğruyorlar. Yani bu modelde gerçekten dikkate değer olan iki şey var. Birincisi; bu yalnızca İsrail'e yönelik eleştirilere cevaben veriliyor. İkincisi; kampüste her türden öğrenciyi taciz eden aynı gruplar oluyor."
Riccio-Ackerman, bu tacizlerin “antisemitizmle mücadele” adı altında sistematik ve kasıtlı olarak yapıldığını, İsrail'i eleştiren herkesin peşine düşüldüğüne belirterek şunları kaydetti:
"Ben bir Amerikalıyım, burada doğdum ve büyüdüm. Kendi ülkemi eleştirdiğimde, İsrail’i eleştirmekten daha az baskı ve taciz görüyorum. ABD’de yaşayıp bunu tecrübe etmenin gerçekten şoke edici olduğunu düşünüyorum çünkü bu İsrail yabancı bir ülke, benim ülkem değil. Suudi Arabistan'ı, Çin'i, Rusya'yı ya da başka herhangi bir ülkeyi eleştirdiğinizde ise benzer bir tepki almıyorsunuz."
İsrail hakkında "ifade özgürlüğü" kuralında istisna uygulandığını vurgulayan Riccio-Ackerman, ABD Temsilciler Meclisinde geçen hafta Harvard, MIT ve UPenn rektörlerinin ifade verdiği “antisemitizm” oturumunu da "çifte standart" olarak değerlendirdi.
Riccio-Ackerman, "Bunu, İsrail'e yönelik eleştirileri nedeniyle kampüsteki diğer öğrenci gruplarına yönelik baskı ve tacizlerini artırmak ve alevlendirmek için kullanıyorlar. Yani bu, aslında Kongredeki insanlar için daha çok siyasi bir fırsat olan bir şeyin kılıfıydı." ifadelerini kullandı.
İsrail’in Gazze'ye yönelik saldırıları ile ABD’de Filistin meselesini anlamaya yönelik büyük bir değişim olduğunu söyleyen Riccio-Ackerman, şöyle devam etti:
"Bizi siyasi olarak temsil eden kişiler, ABD'de halkın ne istediğini dinlemiyor ve bu, gerçekten büyük bir utanç. Bu, geriye dönüp bugünlere büyük bir utançla bakacağımız bir şey. Kendi adıma ben geriye dönüp en azından, 'sessizdim ve güvendeydim ve bunun için diğer insanlar bedel ödedi' demeyeceğim ve diğer Amerikalıların da (Filistin'i) savunuculuk konusunda daha cesur olmalarını umuyorum."
"Yönetimin, tabandan gelen tepkilere uzun vadede kayıtsız kalamayacağını düşünüyorum"
Harvard Üniversitesinde Politik Ekonomi ve Hükümet alanında doktora öğrencisi olan Ahmet Utku Akbıyık ise 7 Ekim’den bu yana kampüste farklı kesimlerden katılımların olduğu birçok Filistin yanlısı gösterinin yapıldığını, bunlardan bazılarına kendisinin de katıldığını söyledi.
Akbıyık, okul yönetiminin, öğrencilerin eylemlerine karşı çıkmasına rağmen izin verdiğini belirterek “Okul yönetimi, daha İsrail yanlısı bir tutum sergilemesine rağmen öğrenciler, şu anda bu konuda kendi sözlerini söyleyebiliyor.” dedi.
Okul dışındaki İsrail yanlısı yapılardan çok fazla tepkiyle karşılaştıklarını, öğrencilerin fişlenerek afişe edildiğini aktaran Akbıyık, bu baskılar sonucu bazı öğrencilerin kampüs içinde işlerini kaybettiğini dile getirdi.
Akbıyık, Harvard Üniversitesi Rektörü Claudia Gay’e yapılan istifa baskısına da değinerek şöyle devam etti:
"Biz, iki hafta önce rektörü eleştiriyorduk çünkü yaptığı açıklamalarda, duyurularda, İsrail yanlısı bir tutum sergilediğini düşünüyorduk, hala da düşünüyoruz. Filistin ile ilgili yapılan açıklamalarda, Filistin'i destekleyenlerin çok fazla eleştirildiğini görüyoruz. Bundan dolayı rektörümüzün yaklaşımlarından memnun değildik ama buna rağmen yeterince İsrail yanlısı olmadığı için dışarıdan o kadar baskı aldı ki, biz şu an rektörü savunur pozisyona geldik. Rektörün istifası istendiğinde buna karşı çıktık."
Kampüs içindeki tartışma ve eleştirilerin kendi içinde bir dinamiği olduğunu belirten Akbıyık, dışarıdan yapılan baskıların ise üniversitelerdeki özgür ortamı ciddi şekilde zedelediğini vurguladı.
Özellikle doktoranın son senesinde öğrencilerin fakülte pozisyonları için işlere başvurduğunu anlatan Akbıyık, bundan dolayı Filistin yanlısı öğrencilerin, bu konudaki çekinceleri nedeniyle kendilerini tam ifade edemediğini söyledi.
Akbıyık, "Bu, çok trajikomik bir şey yani herkesin 'özgürlükler ülkesi' dediği bir yerde ekmek parası için, iş bulabilmek için aslında sesini kısman gerektiği, fakülte ve öğrenci seviyesinde bilinen bir şey." diye konuştu.
ABD siyasetçilerinin ve medyasının, Filistin konusunda hala lobileri önemsediğini ancak halk tabanında ciddi bir rahatsızlık olduğuna dikkati çeken Akbıyık, "Şu an hala ABD ve Biden yönetimi, lobilere daha çok önem verse de bu tabandan gelen tepkilere uzun vadede kayıtsız kalamayacağını düşünüyorum." değerlendirmesinde bulundu.
ABD üniversitelerinde "antisemitizm ve ifade özgürlüğü" tartışması
ABD Kongresi Eğitim ve İş Gücü Komisyonu'nda 5 Aralık'ta düzenlenen "Kampüs Rektörlerini Sorumlu Tutmak ve Antisemitizmle Mücadele" başlıklı oturum kapsamında, Harvard Üniversitesi Rektörü Claudine Gay, Pensilvanya Üniversitesi Rektörü Elizabeth Magill ve Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) Rektörü Sally Kornbluth, üniversite kampüsünde antisemitizm olaylarına ilişkin yaklaşımlarına dair ifade vermeye çağrılmıştı.
Üç rektör, saatlerce antisemitizmle ilgili konularda, öğrencilere yönelik disiplin faaliyetlerine, üniversitelerin nasıl farklı görüşleri temsil ettiğine ve kampüsteki güvenliğe ilişkin soruları yanıtlamıştı.
Rektörlüğe son bir yılda başlayan Gay, Magill ve Kornbluth, antisemitizmle birlikte Müslüman karşıtlığı ve nefretin her türlüsünün artışına karşı mücadele edeceklerini belirtmişti.
Üç isim de İsrail'e tepki gösterilerini, ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirmesi nedeniyle yoğun eleştiri ve baskıyla karşı karşıya kalarak istifa etmeye zorlanmıştı.
Pensilvanya Üniversitesi Rektörü Magill, baskıların ardından istifa etmiş, Harvard Üniversitesi yönetimi ise yaptığı açıklamada, Rektör Claudine Gay'in, ABD Kongresinde antisemitizmle ilgili oturumda yaptığı açıklamalar nedeniyle aldığı tepkilere rağmen görevinde kalacağını duyurmuştu.
Üniversite yönetimi, bu kararıyla bağışçılarının ve bazı siyasetçilerin yoğun baskısına rağmen suç unsuru teşkil etmeyen düşüncelerin özgürce tartışılmasından yana tavır almıştı.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com