Ankara
Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut, 9 Mayıs Avrupa Günü'nü ve Türkiye ile Avrupa'yı birleştiren değerleri, eşi sefire Brigitte Meyer-Landrut'la bakır döküm fincanda içmeyi sevdiği Türk kahvesi eşliğinde anlattı.
Ankara'daki görevi geçen yıl eylülde başlayan Meyer-Landrut çifti, Türkiye-AB ilişkilerini ve Türkiye'ye dair izlenimlerini büyükelçilik konutunda AA muhabirine değerlendirdi.
Türkiye'ye yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sürecinde geldikleri için arzu ettikleri kadar ülkeyi gezemediklerini dile getirseler de bugüne kadar koşullar el verdikçe 10'u aşkın ili ziyaret ettiklerini belirten Meyer-Landrut çifti, ziyaretleri sırasında kendilerine ikram edilen Türk kahvesini çok sevdiğini kaydetti.
Çift, Sefire Meyer-Landrut'un eseri tablolar ve telden heykellerle dekore ettikleri evlerinde, Türkiye'deki ziyaretlerinde kendilerine hediye edilen, Türk kültürünü yansıtan bakır döküm fincanlarda Türk kahvesi ikram ederek, Türkiye- AB ilişkilerinin taşıdığı potansiyeli ve birbirine katacak çok şeyi olduğunu anlattı.
Büyükelçi Meyer-Landrut, ziyaretleri sırasında farklı bölgelerin kültürlerini, sanat eserlerini ve zanaat ürünlerini tanımaktan çok mutlu olduğunu ve kahve tutkusunu, "Ülkeyi gezerken bana Türk kahvesi ikram ediliyor, çok memnun oluyorum. Gün içinde mutlaka birkaç kez Türk kahvesi içerim. Tabii çok geç olduğunda duruyorum, gündüz içiyorum. Kahvemi şekerli içerim." sözleriyle dile getirdi.
"Ramazan ve Avrupa Günü, hoşgörü, dayanışma ve birliktelikle ilgili ortak bir mesaj veriyor"
Avrupa Günü'nün salgın sürecine denk gelmesi nedeniyle AB Türkiye Delegasyonu'nun geçen yıllarda olduğu gibi geniş katılımlı etkinlikler düzenleyememesinden üzüntü duyduğunu belirten Meyer-Landrut, "Türkiye genelindeki AB Bilgi Merkezleri aracılığıyla geçen yıllarda birçok etkinlik düzenlendi. Bu yıl bunların sadece görsel olması üzücü. Ancak diğer yandan, Türkiye ve Avrupa arasında çok fazla bağ var ve Avrupa Günü bunu ifade ediyor. Avrupalıların yanı sıra akademisyenler, öğrenciler, belediyeler, iş dünyası, Avrupa ile birlikte yaşayan ve çalışan herkes bu günü kutluyor. Bu bizi mutlu eden, gururlandıran bir şey." diye konuştu.
Meyer-Landrut, bu yılki Avrupa Günü kutlamalarının farklı bir boyutu daha olduğunu, "Avrupa Günü bu yıl güzel bir tesadüfle ramazan ayına denk geldi. Avrupa Günü de dayanışma, paylaşma, hoşgörü ve saygı demektir. Avrupa Günü vesilesiyle bu yıl ihtiyacı olan ailelere ramazan paketi gönderiyoruz. Önceki yıllarda iftar vermiştik, bu yıl iftar veremiyoruz. Ramazan ve Avrupa Günü, hoşgörü, dayanışma ve birliktelikle ilgili ortak bir mesaj veriyor." sözleriyle ifade etti.
"Pek çok alanda insanların yaşama ve çalışma biçiminde Avrupa var"
Ankara'ya geleli 8 ay olduğunu ve bu kısa sürede yaptığı ziyaretlerde tanıştığı insanların Avrupa'yla bir şekilde ilişkili olduğunu gördüğünü anlatan Meyer-Landrut, "Avrupa'nın, insanların iş ya da özel yaşamlarında büyük bir yere sahip. Ülkedeki Avrupa projeleri aracılığıyla da doğudan batıya kuzeyden güneye pek çok alanda insanların yaşama ve çalışma biçiminde Avrupa var. Dolayısıyla, Avrupa Günü yaklaştıkça Avrupa'nın Türkiye'de halihazırda ne kadar var olduğunu, Avrupa ile Türkiye arasındaki ilişkinin Türk halkı için ne kadar önemli olduğunu anlıyorsunuz." şeklinde konuştu.
Meyer-Landrut, İstanbul'dan Mardin'e 10'u aşkın şehri ziyaret ettiğini anlatarak, şöyle devam etti:
"Bence bu, ülke hakkında bilgi sahibi olmak istiyorsanız, gidip onları görmeniz ve onlarla konuşmanız gereken insanları öğrenmek istiyorsanız çok önemli. Salgın elbette engelleyici bir faktör ama bunu imkansız kılmıyor. Seyahatlerimizde Avrupa'ya açık, Avrupa'nın yaptıklarına ilgi duyan birçok insanla tanıştık. Bize açıkça durumun nasıl olduğunu, neye ihtiyaç duyduklarını ve beklentilerini anlattılar. Şehirlerini gururla tanıtmaları etkileyiciydi. Etrafı, yemeklerini anlattılar. Ziyaretlerimiz çok samimi ve güzel bir atmosferde geçti."
Türkiye'deki farklı AB projelerinin toplumun çok farklı kesimlerinden insanların hayatlarını olumlu etkilediğini görmekten mutlu olduklarını söyleyen Meyer-Landrut, bu bağlamda cinsiyet eşitliğinin, kadınların ve genç kızların güçlendirilmesinin çok önemli olduğunu kaydetti.
Meyer-Landrut, Kovid-19 salgınından önce de dünya genelinde kadınların iş fırsatları elde etmede zorlandığını ve aile içi şiddet gördüğünü, salgınla birlikte kadınların yaşamının daha da zorlaştığını belirterek, İstanbul Sözleşmesi'ne bu nedenle önem verdiklerini dile getirdi.
"İş birliği yapabileceğimiz birçok konu var"
Türkiye-AB ilişkilerinde AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve AB Konseyi Başkanı Charles Michel'in Türkiye ziyaretiyle de üst düzey görüşmelerin hareketlendiği son dönemi değerlendiren Meyer-Landrut, şöyle devam etti:
"Son aylarda gördüğümüz şey şu ki, Türkiye ve Avrupa'nın gönüllülüğüyle adım adım elde edilen ilerleme, ilişkilerde olumlu gündem dediğimiz durumu geliştirdi. Bu olumlu gündemin etrafındaki konular elbette, Gümrük Birliği'nin güncellenmesine yönelik ekonomik ve ticari konular. Öte yandan sağlık, Kovid-19 salgını veya iklim sorunlarıyla mücadele konularında iş birliği de var. Bunun yanı sıra göç yönetimi ve aynı zamanda mülteci yardımında sürekli bir iş birliğine de ihtiyaç vardır. Dolayısıyla iş birliği yapabileceğimiz birçok konu var."
Meyer-Landrut, AB'nin bu konuları geçen aylarda ele aldığını ve haziran ayında düzenlenecek AB Liderler Zirvesi'nde de mevcut atmosferi yeniden değerlendireceğini belirterek, "Umarım o zamana kadar ortam öyle bir hale gelir ki, başka olumlu kararlar alınabilir." dedi.
AB'nin Doğu Akdeniz'de iş birliği, bölgesel konular ve insan haklarına ilişkin beklentilerinin olduğunu dile getiren Meyer-Landrut, ilişkilere dair, "Büyük bir gündemimiz, büyük bir potansiyelimiz var." ifadesini kullandı.
Meyer-Landrut, kariyerinde AB'ye ilişkin görevlerde yer aldığını hatırlatarak, sözlerini şöyle tamamladı:
"Uzun zamandır AB- Türkiye ilişkilerine dair, Avrupa tarafında çalışıyorum. Dolayısıyla benim için şimdi Türkiye'de olmak, AB Türkiye ilişkilerini diğer taraftan anlamaya çalışmak, beklentinin ne olduğunu, potansiyelin ne olduğunu açıklayabilmek büyük bir fırsat. Bence yapabileceğimiz birçok şey var, ancak her zaman birbirimizi daha iyi anlamaya yönelmeliyiz. Önyargılarla değil, anlayışla hareket etmeliyiz. Bu yolda ilişkileri geliştirmenin ön koşulu olan anlayışın geliştirilmesine katkıda sunabileceğimi umuyorum."
Kaynak: AA
dikGAZETE.com