?>

AA tarafından "Gazze'de Soykırım: Yeni Kanıtlar" paneli düzenlendi

Anadolu Ajansı (AA) tarafından İsrail'in Gazze'de işlediği savaş suçlarının ele alınacağı "Gazze'de Soykırım: Yeni Kanıtlar" paneli düzenlendi.

Gündem - 9 ay önce

Ankara
<br class="k-br" />

AA Atölye'deki panelde, İsrail yönetiminin işlediği savaş suçları uluslararası ceza hukuku ışığında uzmanlarca tartışılacak ve Uluslararası Adalet Divanındaki (UAD) dava tüm boyutlarıyla ele alındı.

İletişim Başkanı Altun: İsrail'in dezenformasyon kampanyalarına karşı da duyarsız olmamamız gerekiyorAA Genel Müdürü Karagöz, Gazze'deki soykırıma ilişkin yeni kanıtları açıkladı"Gazze'de Soykırım: Yeni Kanıtlar" paneli

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, panelde yaptığı konuşmada, İsrail'in Gazze'de 7 Ekim'den bu yana devam eden katliamlarının ele alınacağı, bu katliamı belgeleyen yeni kanıtların sunulacağı panelde bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Altun, tarihçi Ilan Pappe'nin "Filistin'de Etnik Temizlik" adlı kitabını "İsrail'in Filistin'e yönelik sürdürdüğü etnik temizliğin insanlığa karşı işlenmiş bir suç olarak hafızalarda yer bulması, bilinçlerde kökleşmesini temin etmek için" yazdığını belirttiğine dikkati çekti.

Paneli de benzer bir inancın ve iradenin yansıması olarak gördüğünü vurgulayan Altun, "İnanıyorum ki bu toplantı, İsrail'in Gazze'de işlediği cürümlerin hukuk, tarih ve insanlığın vicdanı önünde kayda alınacağı başlıca etkinliklerden biri olacaktır. Bizler bu tür etkinliklerle sahada gerçekleştirdiğimiz çalışmalarla elde ettiğimiz görüntülerle İsrail'in katliamlarını 'iddia edilen' değil, 'somut delilleri olan, ispatlanmış savaş suçları' olarak kayda geçireceğiz. Çabamız bu yönde." ifadesini kullandı.

Altun, İsrail'in normalleştirmeye çalıştığı soykırım, barbarlık girişimleri gibi dezenformasyon kampanyalarına da duyarsız kalınmaması gerektiğini vurgulayarak, "Eğer duyarsızlaşırsak, hakikatin ve doğruların yerini yalanlar ve kurgu haberler alır. Eğer duyarsızlaşırsak, İsrail'in suçlarını normalleştirmiş, cezalandırılmasının da önüne geçmiş oluruz." dedi.

"Haber kurumlarımızın hakikat mücadelesi son derece önemli"

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, konuşmasını şu sözlerle tamamladı:

"İsrail'in pervasızca giriştiği soykırım faaliyetleri ve bu faaliyetler karşısında Batı medyasının büyük bir kısmının içinde olduğu işbirlikçi tavır, Anadolu Ajansı başta olmak üzere haber kurumlarımızın hakikat mücadelesi yolundaki faaliyetlerini daha önemli, stratejik hale getirmektedir.

Hem yaşanan trajediyi belgeleyen hem de uluslararası medyaya insani ve mesleki anlamda örnek teşkil bu faaliyetler, büyük bir takdiri hak etmektedir. 'Gazze'de Soykırım: Yeni Kanıtlar' paneli bu bağlamda bir çabaya hizmet etmektedir. Kanıt kitabı, kitaba eklenen yeni kanıtlar, devamında gelecek olan Tanık ve Sanık kitapları da bu kıymetli çabaya hizmet etmektedir ve hak, hakikat mücadelemizin apaçık bir örneğidir. Büyük emeklerle karşımıza çıkan bu değerli çalışmalar ve bu önemli panel için emeği geçen bütün arkadaşlarımı canıgönülden tebrik ediyor, yürekten kutluyorum. Serdar Karagöz başta olmak üzere Anadolu Ajansının bütün çalışanlarını tebrik ediyorum. Hakkın, hakikatin kazanacağı, zulme galebe çalacağı daha adil bir dünya için çalışmaya, çabalamaya el birliğiyle devam edeceğiz."

AA Genel Müdürü Karagöz, Gazze'deki soykırıma ilişkin yeni kanıtları açıkladı

Anadolu Ajansı (AA) Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Serdar Karagöz, İsrail'in Gazze'de işlediği savaş suçlarına ilişkin delil niteliğindeki yeni fotoğrafların, Kanıt kitabına dahil edilmesiyle tarihe düşülen bu notun, daha stratejik ve kalıcı olması için herkesin büyük bir sorumluluk içerisinde çalışması gerektiğini bildirdi.

Karagöz, "7 Ekim'den bu yana yaşadıklarımız, dünyanın son anına kadar, kıyamete kadar unutulmayacak bir vahşeti gösteriyor. Bunu en uygun, en stratejik, en kalıcı şekilde kaydetmek Anadolu Ajansı olarak bizlerin sorumluluğu." diye konuştu.

"Bugün burada Kanıt kitabımıza yeni fotoğrafları dahil ederken tarihe düştüğümüz bu notun, daha stratejik, daha kalıcı olması için hep beraber büyük bir sorumluluk içerisinde çalışmamız gerektiğini ifade etmek istiyorum" diyen Karagöz, "Mahkeme devam ediyor. Her gün Anadolu Ajansı, mahkeme süreçlerini simültane çeviriyle veriyor. Yeni delilleri de mahkemeye sunmaya devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.

AA Genel Müdürlüğündeki AAtölye'de düzenlenen panele, gazeteci Mehmet Akif Ersoy, AA Orta Doğu Haberleri Müdürü Turgut Alp Boyraz, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Milletlerarası Hukuk Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hakan Erkiner ve Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şuay Nilhan Açıkalın konuşmacı olarak katıldı.

Moderatörlüğünü AA Görsel Haberler Direktörü Fırat Çağlayan Yurdakul'un yaptığı panelde, İsrail'in Gazze saldırısında 4 çocuğu ve 3 kardeşini kaybeden AA kameramanı Muhammed el-Alul'un üzüntüsünü aktaran video gösterildi.

Psikolojik zorluklar

AA Orta Doğu Haberleri Müdürü Boyraz, Gazze'deki habercilerin çatışma bölgesinde zor bir iş yaptığına işaret ederek, Gazze sınırının dışında haber yapanların da psikolojik baskı altında olduğunu ifade etti.

Balfour Deklarasyonu'nun 100'üncü yılı olan 2016'da, deklarasyonun neticesinin "soykırım" olduğunu belirten bir uzmanın haberleştirildiğini dile getiren Boyraz, dönemin İsrail Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü'nün bu haberle ilgili kendisine mesaj yoluyla tepki gösterdiğini ve "Ateşle oynuyorsun." dediğini aktardı.

Boyraz, İsrail'in gazetecilere iki şekilde baskı yaptığını, bunlardan ilkinin gazetecinin çalıştığı yayın organına uygulanan, ikincisinin ise bireysel olarak gazetecilere yapılan baskı olduğunu anlattı.

Uluslararası basında çok büyük linç kültürü olduğunu kaydeden Boyraz, 7 Ekim'den sonra İsrail'in Hamas'ı ortadan kaldırması için dünyanın İsrail'e kredi açtığını söyledi.

Boyraz, on binlerce insanın ölmesinin ardından Batı ülkelerinin başkentlerinde yaşayanların İsrail'in saldırılarına dur demek için sokağa döküldüğüne dikkati çekerek, "Herkes İsrail'in yaptıklarını konuşmaya başladı. İsrail ise bunların hiçbirinin konuşulmasını istemiyor." dedi.

"Uluslararası medyada çalışanların çoğu baskıyı göğüsleyemiyor"

Gazze'de 130 gazetecinin yaşamını yitirdiğini anımsatan Boyraz, AA çalışanları dahil bütün gazetecilerin aynı psikolojik durumda çalıştığını dile getirdi.

Boyraz, bazen çalıştığı kuruluşu saklamak zorunda kaldığını anlatarak, insanlara mikrofon uzatmak istediklerinde tepkiyle karşılaştıkları durumlar olduğunu kaydetti.

Gazetecilerin İsrail'e hedef olma ihtimali baskısını göğüslemesi gerektiğine dikkati çeken Boyraz, "Uluslararası medyada çalışanların çoğu bu baskıyı göğüslemiyor. İsrail'i karşısına almak istemiyor." ifadesini kullandı.

Boyraz, İsrail'in her şeyin 7 Ekim'de başladığı yönünde oluşturduğu algının gazetecileri olayları "kurcalamama" noktasına itebildiğinin altını çizerek, habercilikte girişken olmanın doğruları ortaya çıkarabileceğine işaret etti.

Boyraz, Slovakyalı bir gazeteciyle yaşadığı diyaloğu aktararak, Slovakyalı gazetecinin kendisine "İsrailli gazetecilerin, yabancı gazetecileri belirli yerlere yönlendirdiğini ve belirli yerlerin üzerini örtmek istediğini" söylediğini kaydetti.

Gazze'de yaşananlar için "Bu bir soykırımdır." diyen İsrailli milletvekili Ofer Cassif'e basının durumunu sorduğunu aktaran Boyraz, Cassif'in "İsrail basınının yüzde 99'u otosansür uyguluyor." dediğini belirtti.

Boyraz, İsrail basınının uyguladığı otosansürün uluslararası basına da yansıdığını ifade ederek, İsrail'in gazetecilerin Gazze'ye girişine izin vermediğini hatırlattı ve uluslararası basının bunu sorgulaması gerektiğini söyledi.

<br class="k-br" />

"Uluslararası kanallar Gazze meselesinde iyi sınav vermedi"

Uluslararası kanalların Gazze meselesinde iyi sınav vermediğini belirten Boyraz, izleyicilerin kanalların önünde gösteri düzenleyerek onları politikalarını değiştirme noktasında zorladıklarını dile getirdi.

Boyraz, Holokost'un bir daha yaşanmaması için hala filmler ve dizilerin çekildiğine işaret ederek, bu endüstri sayesinde yaşananların unutulmadığına dikkati çekti.

Gazze'de öldürülenlerin sayıya indirgenmemesi ve yaşananların normalleşmemesi için "bir daha asla" bilincinin oluşturulması gerektiğini vurgulayan Boyraz, yaşananların kayıt altına alınması, belgeselleştirilmesi, kitaplaştırılması ve sorumlulardan hukuk önünde hesap sorulması gerektiğini vurguladı.

Boyraz, medyanın durumu konusunda pesimist düşünceye sahip olmadığını belirterek, AA gibi kuruluşların yaptığı yayınların görünürlük kazandığını ve uluslararası medyanın Gazze'de olanları yansıtmaya zorlandığını kaydetti.

Bazı İsraillilerin "medeniyet getirdiği" düşüncesine kapıldığını söyleyen Boyraz, "19. ve 20. yüzyılda kaldığını düşündüğümüz o ilkel, kolonyal söylemi, İsrail toplumu hala muhafaza ediyor." dedi.

Savaş bölgesinde gazetecilik

Gazeteci Ersoy, 2012 ve 2014'teki saldırılarda Gazze'de bulunduğunu anımsatarak, "Bombanın düştüğü yerden hikaye anlatmakla bombanın atıldığı yerden anlatmak arasında çok büyük bir fark var." dedi.

İsrail'e veya Batı Şeria'ya "güvende olmadıkları" hissiyle gittiklerini belirten Ersoy, kendisinin ve diğer gazetecilerin yanlarına çelik yelek ve kask aldığını söyledi.

Ersoy, Türkiye'de, kendisinin Gazze'de çatışma bölgesinde çalıştığı yönünde bir algı olduğunu fakat bunun doğru olmadığını, kendisinin Gazze'de gazetecilik yapmadığını ifade etti.

Gazze'deki gazeteciler hayatını ve ailelerini kaybederken, kendilerinin Gazze'nin dışından yayın yaptıklarını dile getiren Ersoy, "Hikayeye şahit değiliz aslında ama olay yerinden bildiriyor gibi anlatıyoruz. Gazze'yi İsrail'den anlatmaya çalıştık." şeklinde konuştu.

Ersoy, İsrail'in tüm dünyaya "güvenlik riskine sahip oldukları" mesajı vermeye çalıştığını kaydetti.

Gazze'deki saldırıların "normalleştirilmesi"

İsrail'in hastanelere, çocuklara ve gazetecilere yönelik ilk saldırılarının tüm dünya tarafından tartışıldığını söyleyen Ersoy, sonrasında çok daha fazla hastanenin vurulduğunu, çok daha fazla çocuğun ve gazetecinin öldürüldüğünü fakat bunun artık tartışılmadığını vurguladı.

Ersoy, Avrupa'da binlerce kişinin katıldığı Filistin'e destek gösterilerinin o ülkelerdeki televizyon kanallarında yayınlanmadığına dikkati çekerek, Batı medyasının Türkiye'de basın özgürlüğünü eleştirmesine sitem etti.

Avrupa'daki basın yayın kuruluşlarının Ukrayna-Rusya savaşındaki pozisyonu hakkında değerlendirmede bulunan Ersoy, Avrupa ülkelerinde Rusya'nın tezlerini anlatacak gazeteci kalmadığına, Rus televizyon kanallarının uydulardan silindiğine işaret etti.

"AA'nın çalışmaları çok kıymetli"

Ersoy, algı oluşturma konusunda mücadele yaşandığını ve algıyı küresel düzeyde kimin şekillendireceğinin önemli olduğunu belirterek, AA çalışanlarının Gazze'de kritik anlarda önemli işler yaptığını anlattı.

İsrail'deki en küçük olayın bile basın akreditasyonu olan yaklaşık 1500 gazeteci tarafından haberleştirdiğinin altını çizen Ersoy, bunun sonucunda "İsrail'in güvenlik sorunu olduğu" algısının oluştuğunu vurguladı.

Ersoy, Gazze'ye dışarıdan gazetecilerin giremediğini, bu nedenle pek çok yaşananın aktarılamadığını kaydederek, AA'nın "Kanıt" kitabının Gazze'de olanları yansıtması açısından çok kıymetli olduğunun altını çizdi.

AA'nın İsrail'in Gazze'de fosfor bombası kullanımını fotoğraflamasının etkisine vurgu yapan Ersoy, AA'nın haberlerinin televizyon kanallarında çalışan gazetecileri haber bakımından beslediğini söyledi.

"Gazetecilik yapmamızı isteyenler gazetecilik yapmıyorlar"

Gazeteci Mehmet Akif Ersoy, "küresel düzeyde İsrail'in yaptığı her şeyi meşru gören aktörlerin" İsrail'i kurtardığını belirterek, Batı ülkelerinin İsrail-Filistin meselesini 7 Ekim 2023'te başlattığına ve tarihi arka planına hiç değinmediğine dikkati çekti.

Bölgede çalışırken İsraillilerin Türk medyasıyla çok fazla iletişim kurmaya çalıştığını ve "Siz gazeteci değil misiniz? Bizim görüşümüzü de anlatmalısınız." şeklinde konuştuğunu söyleyen Ersoy, birkaç istisna dışında Batı medyasının Filistinlilerin ya da Filistinli yetkililerin görüşlerini hiçbir şekilde haber yapmadığını anımsattı.

Ersoy, "Hiç kimse şu anda küresel düzeyde İsrail'e 'İşgal altındaki Filistin topraklarında ne işiniz var?' demiyor. 7 Ekim'de başlatıyor hikayeyi. Girmiş, her şeyi yapmış orada, dünyaya 'Bunlar bize saldırdılar.' diyor." ifadelerini kullandı.

Batı medyasında yer alan bazı haberlerin dezenformasyona yol açtığına dikkati çeken Ersoy, "Batılı olun, Amerikalı olun, Türk olun, ne olursanız olun yani bir yerde baktığınızda 'Ne yaşıyoruz biz?' diye sormuyor kimse. Gazetecilik yapmamızı isteyenler gazetecilik yapmıyorlar." diye konuştu.

Orantısız kuvvet kullanımı "gayrimeşru"

Doç. Dr. Erkiner, 7 Ekim sonrası süreçte İsrail'in Gazze'de, "hemen" silahlı kuvvet kullanmaya başladığını belirterek, silahlı kuvvet kullanımının uluslararası hukuk bakımından 2 türlü "düzenlendiğini" aktardı.

Erkiner, 7 Ekim saldırılarının "uluslararası hukuktaki niteliği" ne olursa olsun, verilen cevabın orantısız olması durumunda bu kuvvet kullanımının "gayrimeşru" olduğunu belirtti.

İsrail'in, "meşru müdafaa" durumunda olduğunu iddia ettiğini kaydeden Erkiner, İsrail'in, 1948'den beri gösterdiği tavırla politikalarının tahmin edilebilir olduğuna işaret etti.

Batı'nın, iki asırdır "küresel entelektüel hegemonyası" nedeniyle algı yönettiğini vurgulayan Erkiner, Batı'nın tutumlarının yanılsama yarattığını aktardı.

Erkiner, İsrail'in tutumuna ilişkin, "(İsrail) Meşru müdafaa orantılı olmalıdır diyen herkesi İsrail'in güvenliğini tehdit eden antisiyonist, Hamas yanlısı bir kimliğe büründürmek istedi." değerlendirmesinde bulundu.

Uluslararası Adalet Divanının kararı

Uluslararası Adalet Divanının (UAD) 26 Ocak'ta verdiği kararına değinen Erkiner, İsrail'in UAD ve Güney Afrika'yı da suçlayacağının tahmin edildiğini belirtti.

Erkiner, ayrıca İsrail'in, "uluslararası hukuk" alanında "haksız" olduğunu vurguladı.

Uluslararası hukuktaki "ihlal" kurallarına değinen Erkiner, "İsrail'i haklılığı gasbetmesine" izin verilmemesi gerektiğine işaret etti.

Erkiner, AA'nın bölgedeki faaliyetlerine de atıfta bulunarak, söz konusu çalışmaların, İsrail'in, "dezenformasyonuna" karşı anlamlı olduğunun altını çizdi.

İsrail'in eylemlerine karşı "kanıtların" toplanmasına devam edilmesinin önemli olduğunu söyleyen Erkiner, bu kanıtların uluslararası davalarda da sunulabileceğini bildirdi.

Somut kanıtların önemine vurgu

Doç. Dr. Erkiner, bir halkın belirli bir bölgeye "sürülmesi" durumunda uluslararası hukuk açısından birçok olanağa dikkat edilmesi gerektiğini söyleyerek, bunun geçmişte, Nürnberg'deki mahkeme sürecinde Naziler aleyhinde kullanıldığını hatırlattı.

Bu açıdan kanıtların toplamasına devam edilmesi gerektiğini vurgulayan Erkiner, koşulların sağlanamaması halinde uluslararası yargı ve devletin sorumluluğu açısından kasıt oluşacağını söyledi.

Erkiner, AA'nın topladığı kanıtların ilerleyen süreçlerde de önemli olacağının altını çizerek, davalarda somut kanıtların sunulmasının "hayati" olduğunu vurguladı.

Bu durumun AA için "olağanüstü bir uluslararası tecrübe" ve "başarı" olduğunu kaydeden Erkiner, devletler için uluslararası hukukun önemine de işaret etti.

Erkiner, dünyada, İsrail'e karşı olan yaklaşımlara da değinerek, İsrail'e yönelik mevcut yaklaşımlarda Güney Afrika'nın tutumunun da etkili olduğunu belirtti.

Ukrayna'daki olaylara yönelik tepkilerle Filistin'i karşılaştıran Erkiner, Filistin konusunda hukuksal alanda halen "soyut" konuşmaların yapıldığını aktardı.

Erkiner, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun kararlarını aktararak, devletlerin uluslararası sorumluluk hukuku açısından tedbirler alabileceğini anlattı.

Öğretim Üyesi Erkiner ayrıca, uluslararası barış ve güvenlik hukuku ve Uluslararası Adalet Divanının yargılamalarının "çare olmasa", İsrail aleyhine hemen sonuçlanmazsa veya hiç sonuçlanmazsa bile artık devletlerin tekil olarak İsrail'in sorumluluğunu ileri sürebilme yetkilerinin temel bulduğunu aktardı.

AA'nın perspektifi düzeltici öz güvenli bir faaliyet icra ettiğini vurgulayan Erkiner, "Dünya, Batı'nın kültürel emperyalizmden de ibaret değil ve entelektüel olarak bir sefalet aşamasındalar ve uygarlıklar önce entelektüel olarak geriler, sonraki ahlaki olarak ve en nihayet maddi üstünlük bakımından da geriler." değerlendirmesinde bulundu.

İsrail'in geçmişte görülen davaları

Erkiner, 1948 tarihli Birleşmiş Milletler (BM) Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'nin maddesini ve geçmişte İsrail'de görülen davaları da hatırlattı.

Uluslararası hukuk kültürünün toplumda olması gerektiğini aktaran Erkiner, UAD'de de İsrail'e yönelik davanın yıllarca süreceğinin ve uluslararası hukukta soykırımın ispatının zor konulardan biri olduğunun altını çizdi.

Erkiner, soykırım suçunun "maddi ve manevi kanıtlar" ve "özel kast" gerektirdiğini söyleyerek, "Dolayısıyla 26 Ocak tedbirleri ne zaferdir ne de hayal kırıklığı." dedi.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde İsrail'i destekleyen devletler olduğunu dile getiren Erkiner, bu durumda İsrail yerine başka bir ülke olsaydı durumun farklı olacağına işaret etti.

"AA bu sansürlemeyi aslında kırarak psikolojik kırılma yarattı"

Doç. Dr. Açıkalın, AA'nın kanıt niteliğindeki yayınları sayesinde tüm dünyada gerçeklerin konuşulduğunu ifade ederek, “Dünyada herkes İsrail'i desteklerken ya da İsrail'den korkarken, Türkiye'nin ve Ajans'ın böylesine ön alması bence gerçekten bir Türk milletine yaraşır Ajans'ın varlığını da hatırlatmış oldu.” diye konuştu.

AA’nın kanıt niteliğindeki yayınlarını dünya kamuoyuyla paylaşmasıyla psikolojik bir kırılma noktası yaşandığını söyleyen Açıkalın, söz konusu kırılmanın dünya genelinde Gazze’ye destek mitinglerinin artmasına neden olduğunu belirtti.

Açıkalın, Batı medyasının konuya ilişkin ciddi bir sansürleme uyguladığını vurgulayarak, “Türkiye ve AA bu sansürlemeyi aslında kırarak psikolojik kırılma yarattı.” dedi.

Dünya genelinde birçok ülkede yapılan sokak protestolarında kullanılan görsellerin çoğunun AA’ya ait olduğuna dikkati çeken Açıkalın, “Bu psikolojik kırılmanın gelecek dönemlerde bir sonucu olacağına inanıyorum.” şeklinde konuştu.

ABD ve Avrupa'daki seçimler

Açıkalın, kitlelerin hükümetleri etkileme meselesinin özellikle seçim dönemlerinde kritik bir hal aldığını söyleyerek, bu yılın hem ABD’de hem de Avrupa genelinde seçim yılı olduğunu anımsattı.

Ülke bazlı bakıldığında İsrail’in Filistin’e saldırılarının ilk haftalarında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya destek ziyaretleri yapan ya da İsrail’e açıktan destek veren bazı Batı ülkelerinin Ajans tarafından ortaya konulan kanıtların artmasıyla “retorik” bir değişikliğe gittiğini kaydetti.

Açıkalın, şunları söyledi:

“Liderler hem kendilerine toplum baskısını azaltmak hem de ortaya çıkan ve Türkiye'nin burada kritik rol oynayarak ortaya çıkardığı bu görsellerin etkisinde oluşan uluslararası kamuoyu baskısını azaltmak için bir söylem değişikliğine gitti. Ama maalesef (ABD Başkanı Joe) Biden, Netanyahu'yu eleştirirken aynı gün Amerika kongresinde çok yoğun bir silah satışına izin verildiğini de biliyoruz. Dolayısıyla bu değişiklikler şu an için bir retorik seviyesinde ama bunun bile önemli ve anlamlı olduğunu görmemiz gerekiyor.”

"Türkiye'nin ortaya koyduğu büyük bir insani çaba var"

Öğretim Üyesi Açıkalın da İsrail'in Refah kentine saldırılarının Batı ülkelerin de bile büyük tartışma meselesi haline geldiğini ifade ederek, "Kuzey Gazze'den buraya göçe zorlanmış Gazzelilerin bu bölgede sıkıştığını bilmemiz lazım." dedi.

Bölgeye 7 Ekim’de ilk insani yardım uçağı indiren ülkenin Türkiye olduğunu anımsatan Açıkalın, "Türkiye'nin ortaya koyduğu büyük bir insani çaba var." diye konuştu.

Açıkalın, Türkiye’nin insani yardım konusunda dış politikası olduğunu belirterek, "Hem Sayın Cumhurbaşkanı'nın (Recep Tayyip Erdoğan) hem de Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın yürüttüğü bir diplomasi ayağı var. Yani bu üçü Türkiye'nin pozisyonunu anlatırken birbirinden bağımsız düşünülemeyecek 3 sac ayağı aslında.” ifadesini kullandı.

Bölgede çok boyutlu insani kriz yaşandığına dikkati çeken Açıkalın, zorunlu göç, gıda ve temel ihtiyaçlarda yoksunluk, elektrik ve yakıt sorunu, barınma ve salgın hastalıklar gibi Filistinlilerin yaşadığı problemlere işaret etti.

"İnsani krize yetecek mali gücün sadece UNRWA’dan çıkması mümkün değil”

Açıkalın, "Belki 21. yüzyıl içerisinde farklı bölgelerde birçok insani krize maalesef gözlerimiz tanıklık etti ama buradakinde akla gelmeyecek süreçlerin olduğunu söylemek mümkün. Bu bağlamda tam da dile getirdiğimiz gibi bu çok boyutlu insani krizi tek bir ülkenin çözmesi mümkün değil." diye konuştu.

Türkiye'nin süreç içinde birçok çözüm önerisi sunduğunu dile getiren Açıkalın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sunduğu "insani koridor oluşturma meselesini" anımsattı.

Açıkalın, Türkiye'nin bu konularda deneyimli bir ülke olduğuna vurgu yaparak, "Hem sahadaki faaliyetler konusunda hem de diplomasi açısından bunun en yakın örneğini de Rusya-Ukrayna Savaşı’nda gördük. Ancak maalesef burada belki sadece İsrail'in tutumunun ötesinde, zaman zaman da farklı ülkelerin bu noktadaki isteksizliği insani koridor noktasını şu anda hala bir sonuca erdirememe neticesini gösteriyor." ifadesini kullandı.

İsrail'i destekleyen Batılı ülkelerin Gazze'ye yapılan yardımları askıya aldıklarını hatırlatan Açıkalın, "İspanya gibi ülkeler bütçe artırımına gitti ama ortadaki çok boyutlu insani krize yetecek bir mali gücün sadece UNRWA’dan (BM Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı) çıkması mümkün değil." diye konuştu.

Açıkalın, İsrail'in "rasyonel devlet anlayışından çıkmış bir devlet" olduğunu belirterek, Refah kentine kara saldırısı düzenlemesi konusunda "Geldiğimiz noktada ne yazık ki keşke İsrail yapmayabilir diyebilseydim. Ama İsrail devlet aklını yitirmiş, şu anda orada hepimizin ortak ifade ettiği gibi sadece Filistinlileri değil yaşamı, Filistin’e, Gazze’ye, İslam'a dair her şeyi silmeye çalışan bir İsrail var. Bunun için de insanları insan dışılaştırmayı temel alarak tüm eylemleri kendine meşru görüyor.” dedi.

Doç. Dr. Açıkalın ayrıca şunları kaydetti:

"İsrail'in izlediği sistematik bazı adımlar var. Kamu diplomasisi için izlediği adımların sonucunda en başa dönüyor ve kendi istediğini yapıyor. Bunu da bir şekilde dünya kamuoyuna kendi söylemiyle kabul ettirmeye çalışıyor. Normal devletten bahsetmediğimiz için yapar veya yapamaz demek çok zor."

AA Akademi ve Yayın Koordinatörü Yahya Bostan, panelin sonunda, konuşmacılara "Kanıt" kitabını hediye etti.

Moderatörlüğünü AA Görsel Haberler Direktörü Fırat Yurdakul'un yaptığı panel, AA Atölye'de saat 10.00'da gerçekleştirildi.

Panelde, gazeteci Mehmet Akif Ersoy, AA Orta Doğu Haberleri Müdürü Turgut Alp Boyraz, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Milletlerarası Hukuk Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hakan Erkiner ve Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şuay Nilhan Açıkalın konuşma yaptı.

AA muhabirleri, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarındaki savaş suçlarını kayıt altına alıp dünyaya duyurmuş, AA foto muhabirlerinin çektiği fotoğraflar, UAD'de kanıt olarak kullanılmıştı.

Öte yandan AA, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıların başından bu yana önemli bir görev üstlenen foto muhabirleri ve kameramanların görüntülerini uluslararası hukukta delil olması amacıyla kitaplaştırma kararı almıştı. Bu kapsamda uzman bir ekip tarafından Türkçe, İngilizce ve Arapça hazırlanan kitap, "Kanıt" ismiyle yayımlanmıştı.

Kaynak: AA

dikGAZETE.com
Haftanın Öne Çıkanları

Microsoft bazı siber casusluk gruplarının yapay zeka uygulaması ChatGPT'ye erişimini engelledi

2024-02-14 17:32 - Teknoloji

OpenAI'ın CEO'su Altman, yapay zekanın tehlikeleri konusunda uyardı

2024-02-13 18:43 - Teknoloji

OpenAI, metin komutlarıyla gerçekçi ve yaratıcı sahneler oluşturabilen "Sora"yı duyurdu

2024-02-16 00:42 - Teknoloji

Filistinli çift, İsrail bombardımanında dünya evine girdi

2024-02-17 22:07 - Magazin

Kahramanmaraş'ta metal mutfak eşyası sektörü deprem sonrası yeniden ayağa kalkıyor

2024-02-16 13:03 - Ekonomi

Karla kaplı Tunceli'deki köylüler hayvanları için kışın tüm zorluklarıyla mücadele ediyor

2024-02-17 13:28 - Çevre-Hayat

Türk işadamı, 7 Milyon Ruble devlet desteği ile Başkortostan'da turizm tesisi açtı

2024-02-17 00:32 - Özel Haber

Savunma Sanayii Başkanı Görgün: NATO Müdürlüğü için kısa vadede organizasyonel bir adım atacağız

2024-02-18 12:53 - Ekonomi

Rusya Spor Bakanı Matytsin: Geleneksel spor dallarına ilgi memnun edici

2024-02-18 14:07 - Spor

Putin: Türkiye enerji işbirliğinde en güvenilir ortak

2024-02-18 17:51 - Özel Haber

İlgili Haberler

İzmir Çeşme'de etkili olan sağanak hayatı olumsuz etkiliyor

12:48 - Gündem

Siirt'teki faciada yaşamını yitiren madencilerin acısı unutulmuyor

12:38 - Gündem

Akdeniz için kuvvetli sağanak uyarısı

12:33 - Gündem

"Torbacılar" uyuşturucu satışında "emoji" kullanmış

12:17 - Gündem

KAAN 3'üncü uçuşunu yıl sonuna kadar yapacak

11:53 - Gündem

Günün Manşetleri

İzmir Çeşme'de etkili olan sağanak hayatı olumsuz etkiliyor

12:48 - Gündem

Siirt'teki faciada yaşamını yitiren madencilerin acısı unutulmuyor

12:38 - Gündem

Akdeniz için kuvvetli sağanak uyarısı

12:33 - Gündem

Üniversitenin deneme arazisinde yetiştirilen kenevir katma değerli ürünlere dönüşecek

12:27 - Ekonomi

ABD Başkanlığına seçilen Trump'ın küresel iklim konusundaki politikaları endişelere neden oluyo

12:22 - Dünya